Ersin Tatar, “Ortaya koyduğumuz yeni siyaset, gün geçtikçe kök salıyor ve toplum tarafından daha da kabul görüyor” dedi.
-*-*-
Abiciğim, ablacığım, gardaccığım bu iddia doğru değildir…
Yeni bir siyaset yoktur…
Sadece zaman kazanmak için ortaya atılmış deli saçmalıkları vardır…
-*-*-
Bu konuda çok mu iddialıyım?
Yes b’annem!
Çok iddialıyım!
-*-*-
Peki neden?
-*-*-
Hemen açıklayalım…
Tatar seçildikten sonra “yeni siyaset” dediğimiz ve “Türkiye’nin siyaseti” olduğu net bir şekilde bilinen konu ya da temel nedir?
Kıbrıs’ın Kuzey coğrafyasında, “Egemen eşit, bağımsız bir Türk devleti…”
-*-*-
Peki, Tatar seçildikten sonra, mesela Cenevre’ye veya New York’a, hangi sıfatla gitmiştir?
KKTC Cumhurbaşkanı olarak Ercan’dan uçağa binmiş olabilir ama İstanbul ya da Ankara’ya indiğinde bile “Kıbrıs Türk Toplumu Lideri”dir…
-*-*-
Cenevre’de ya da New York’ta mı?
“Aynen”…
Yani toplum lideri…
-*-*-
“Hayır değildir, Tatar’ın yeni siyaseti kabul görmektedir, köklenmektedir ve halkımız da bunu benimsemiştir” mi diyorsunuz?
-*-*-
O zaman size bir kaç soru sormak istiyorum:
Soru 1: Tatar ile Anastasiadis geçtiğimiz gün hangi konuda anlaşmaya vardı?
Soru 2: Ve bu anlaşma, “hangi sıfatlarla” imzalandı ya da onaylandı?
-*-*-
Yanıtlıyorum:
Kıbrıs Adası’nın genelinde 5G sinyallerinin kullanıma sunulmasının önünün açılması konusunda anlaşmaya varıldı…
Çok anladığımdan değil ama haberlerde gördüm, “… AB’nin de desteğiyle televizyon verici frekansları 700 megaherz (MHz) bandından çıkarılarak analogdan dijital yayına geçirilecek, eski 700 MHz’lik frekans bandı da 5G mobil hizmetlere ayrılacak”.
İkinci soruyu da yanıtlayayım; bu anlaşmayı iki tarafın “LİDERLERİ”nin onayıyla müzakereciler Ergün Olgun ile Andreas Mavroyannis imzaladı…
Olgun ve Mavroyannis “devlet temsilcileri” değil, “toplum temsilcileri”dir.
Tatar ve Anastasiadis de bu anlaşmada, “Toplum liderleri”dir…
“Cumhurbaşkanı Ersin Tatar” diye bir unvan da bulunmamaktadır…
KKTC diye bir devletten de bahsedilmiyor…
-*-*-
Yani “zemin” eskiden beri var olan, üzerinde anlaşılmış zemindir…
“Equal footing” diye adlandırılan zemindir, değişmemiştir, değiştirilmesi de talep edilmemiştir.
“Talep ettik” diyen “yalancıdır”…
-*-*-
Haliyle, “Ortaya koyduğumuz yeni siyaset, gün geçtikçe kök salıyor ve toplum tarafından daha da kabul görüyor” iddiası, “YALAN”dır…
-*-*-
Yalan değilse “traş”tır…
Traş değilse, “atmasyon”dur…
Atmasyon değilse “uydurmadır”…
Uydurma değilse, “gandırmacadır”…
Pseftodur…
Sahtedir…
Ciddi çılgınlıktır…
-*-*-
Peki Tatar, doğruları söylemediğini bilmiyor mu?
Biliyorsa, neden ısrarla böyle konuşuyor?
Türkiye hala “bunları söyle – devam” dediği için mi?
Geçmişinde Türk Bayrağı yakmak gibi eylemleri bulunan döneklerden korktuğu için mi?
Yoksa, çok acınacak duruma düştüğünün farkında olmadığı için mi?
-*-*-
Tatar, gerçekleri gizlemek yerine, örneğin Türk Devletleri Teşkilatı konusunda açıkça kendisini kazıklayanlara keşke tepki verebilseydi…
Keşke, Kıbrıs’ta kendine çok yakışan, öyle bir kaşını yukarı kaldırıp, ağzını da hafiften eğip “Her gün gandırıllar bizi be gardaş” diyebilseydi!
Maşallah çok efendi çocuklar!
Bu yazdığım bir fıkradan uyarlanmış sadece basit düşünme jimnastiğidir…
Çok da ciddiye almayın, gülümseyebiliyorsanız, gülümseyin yeter…
-*-*-
Efendim, bir uçak dolusu Kıbrıslı Türk, Anavatan Türkiye’ye “şükran mitingi” düzenlemek için yolculuk yapıyormuş…
Pilot da Başbakan…
Uçakta, Anavatan’a aşırı bağlılığın heyecanından olsa gerek, çok ciddi gürültü, patırtı varmış ve bu da Başbakanı rahatsız etmiş…
-*-*-
Dedik ya; bu bir fıkra…
Neyse, yolcular arasında TC Büyükelçisi ile Cumhurbaşkanı da bulunuyor…
Tabii ki en ön sırayı, Din İşleri Dairesi Müdürü ile paylaşıyorlar…
Başbakan rica etmiş, “Sayın Büyükelçim, Sayın Cumhurbaşkanım, gürültüyü susturmamız mümkün mü?”
Üç dakika sonra uçakta tıs yok…
-*-*-
Başbakan merak etmiş, uçağı otomatik pilota bağlamış, arka tarafa geçmiş bir de ne görsün!
Uçakta ön koltuktaki üçlü dışında kimse yok!
“Yolcular nerede?” diye sormuş!
Dedik ya, bu bir fıkra; Cumhurbaşkanı yanıtlamış; “Sayın Büyükelçi ‘geldik, inin’ dedi, kapıyı açtık herkes indi. Ama kimseye bir şey olmayacak çünkü sağ olsun müftümüz sürekli dua ediyor”…
-*-*-
Kimse kusura bakmasın ama içinde olduğumuz durumu bundan daha iyi anlatan bir örnek bulamazdım!
Bahsettiğim mevcut kadronun yönettiği bir ülkede; bu kadronun her söylediğine de inanan ciddi bir seçmen kitlesi yaşıyor…
“Geldik inin” dendiğinde, neredeyse 10 bin metre yüksekten kendini boşluğa bırakabilen bir “şükrancı” ahali topluluğu…
Başbakan hatta Cumhurbaşkanı, biat ve itaatta, aşağılanma konusunda sıkıntısız…
Bırakın Büyükelçi ya da kumandanları, müftünün gerisinde durmaktan hiiiiiç gocunmuyorlar hatta el pençe divan saygıda kusur etmiyorlar…
Efendi çocuklar anlayacağınız…
Maşallah!
Fotoğraftaki bu adam yani Elon Musk, Dünya’nın en zengin insanlarında biri… Geçenlerde The Independent gazetesinde yayınlanan bir habere göre, bu adamın iki dakikalık geliri, hemen hemen, İngiltere’de dört asgari ücretlinin yıllık gelirine denk… Yani Elon Musk’ın iki dakikalık geliri, dünkü kurdan, KKTC’de asgari ücretli 40 kişinin yıllık gelirine denk gelebiliyor… Bugün, 45 kişinin yıllık gelirine denk gelme ihtimali yüksek… Çünkü Recep Tayyip Erdoğan ne yazık ki susmuyor… Bir sus artık!