Başbakan Ersin Tatar, Kıbrıslı liderler Mustafa Akıncı ve Nikos Anastasiadis ile Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres arasında yapılması planlanan üçlü toplantıya ilişkin, "Kıbrıslı Türklere (Rum tarafının) büyük haksızlıklar yapmaları, dışlamaları ve ortaklık zihniyetinden çok uzak durmaları noktasında, bizim tekrar Guterres çerçevesinde böyle bir masaya gelmemizin fevkalade tehlikeli olduğunu düşünmekteyim. Bu, büyük bir oyun da olabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Tatar, göreve başlamasının ardından Türkiye'ye ilk resmi ziyareti kapsamında Ankara'da bulunduğu sırada AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
UBP-HP hükümetinin, ekonomik krizin aşılması ve bazı sektörlerin yeniden büyüme sürecine girmesi için olağanüstü çaba ve çalışma içinde olduğunu dile getiren Tatar, Doğu Akdeniz'deki gelişmelerin de hükümetin öncelikli gündem maddelerinden olduğunu vurguladı.
Tatar, Türkiye'nin Yavuz ve Fatih gemilerinin KKTC'nin de ruhsatlandırdığı bölgelerde sondaj çalışmaları yürüttüğüne dikkati çekerek, KKTC'nin, Doğu Akdeniz'de Türkiye ile hareket etmekten yana duruş sergilediğini söyledi.
Ekonomi, Doğu Akdeniz, Kapalı Maraş konularının yanı sıra turizm başlığında da Türkiye ile istişare içinde olduklarını vurgulayan Tatar, KKTC'ye yurt dışı uçuşların sadece Türkiye üzerinden yapılması nedeniyle hava yolu şirketlerinin sefer sayılarını artırmasının önemli olduğunun altını çizdi.
Tatar, yaklaşık 100 bin öğrenci ile KKTC'nin eğitim alanında da ön plana çıktığına savunarak, yükseköğrenim konusunda da Türk hükümeti ile temas ve ilişkilerin sürdüğünü kaydetti.
"Türkiye'nin garantörlüğü bizim için hayati öneme sahiptir"
Tatar, KKTC'nin geliştirilebilmesi ve güçlendirilebilmesi için yapılacak katkı ve yardımların önemli olduğunu söyleyerek, “Gelinen aşamada, uluslararası görüşmelerden Rumlarla bir ortaklık veya federal temelli bir anlaşmanın olacağı umudu artık pek görülmemektedir.” Dedi.
Türkiye’nin garantör ülke olarak tek taraflı müdahale hakkının, 1960 anlaşmalarının en önemli boyutu olduğunu dile getiren Tatar, “garantörlüklerin modasının geçtiği” yönündeki görüşlere kesinlikle katılmadıklarının altını çizdi.
Tatar, “Anlaşma şekli nasıl olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğü bizler için hayati öneme haizdir.” Diye konuştu.
Türk hükümetiyle ilişkilere çok önem verdiklerine dikkati çeken Tatar, “mavi vatan” olarak adlandırılan Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin hak ve çıkarlarının savunulmasında KKTC’nin rolünün son derece arttığını ve daha da güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
“Akıncı’ya soruyoruz; ne oldu da tekrar görüşme sürecine girmek istiyorsun?”
Kıbrıslı liderler Akıncı, Anastasiadis ve BM Genel Sekreteri Guterres'i bir araya getirmesi ön görülen üçlü toplantının, Kıbrıs konusundaki sürece nasıl etki edeceğini değerlendiren Tatar, Crans Montana'daki görüşmelerde "masanın devrildiğini", gösterilen esneklik ve iyi niyete rağmen Türk tarafının karşılık bulamadığını söyledi.
Tatar, Guterres'in, o toplantının sona ermesi üzerine "Artık zemin yoktur, bu iş bitmiştir. Yeni bir zemin oluşursa bu konferansı tekrar çağıracağım." şeklindeki yorumunu hatırlattı.
Akıncı'nın ise KKTC'ye dönüşünde "Artık bu bizim neslin son şansıydı. Son şans da yitirilmiştir, kaybedilmiştir. Bu saatten sonra belki AB çatısı altında iki devletten bahsedebiliriz." sözlerine atıfta bulunan Tatar, şöyle devam etti:
"Şimdi biz Sayın Akıncı'ya soruyoruz Kıbrıs'ta; 'ne oldu da tekrar aynı noktadan bir görüşme sürecine veya macerasına girmek istiyorsun?' Çünkü zeminde hiçbir değişiklik yok. Neden aynı noktadan Kıbrıs Türk halkını oraya sürükleyeceksin ve tekrar o heyecanlı maceralı günleri bize yaşatacaksın?"
Tatar, Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs'ta iki ayrı devlet temelinde bir anlaşmadan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin garantörlük haklarının devamından yana olduğunu öne sürerek, şunları kaydetti:
"(Akıncı'nın) Gideceği masada şunlar konuşulacaktır; federal temelli bir anlaşma ki Kıbrıslı Türklerin çoğu buna hazır değildir, buna rıza göstermeyeceklerdir. O masada Türkiye'nin garantörlük meselesi bambaşka bir noktaya çekilmek istenecektir. Hatta beşli garantörlükler ve AB içerisinde garantörlükler, ki o garantörlükler içerisinde bunu altını çizerek vurgulamak istiyorum, bu çok önemlidir, Türkiye'nin tek taraflı müdahale hakkına ilişkin 'kesinlik' olmayacaktır."
Tatar, Türkiye'nin 1974'te tek taraflı müdahale hakkını kullandığını anımsatarak, "Şu anda tertipledikleri oyun veya süreç; Türkiye'nin bu garantörlük hakkını 'modası geçti' diye elinden almak ve bizleri AB mekanizmalarının insafına terk etmek. Kıbrıslı Türkler bunu kabul etmez, etmemelidir." diye konuştu.
"Guterres çerçevesinde masaya gelmemiz tehlikeli"
Tatar, Kıbrıs'ta hidrokarbon kaynaklarının adil bölüşümüne Kıbrıs Rum tarafının yaklaşımı konusunda da "Onlara göre Kıbrıs'ın esas sahibi kendileridir. Kıbrıs'ta bir anlaşma olacaksa Kıbrıslı Türkler o federal devlete yama olacaktır. Kendileri karar vereceklerdir, bizlere de birkaç tane göstermelik veto hakkı vereceklerdir. Ben böyle bir şeye asla evet diyemem, rıza gösteremem." ifadelerini kullandı.
Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs davasını Türkiye ile yürüttüğünü vurgulayan Tatar, şunları kaydetti:
"Dr. Fazıl Küçük'ün ifadesi şu olmuştur; 'biz ancak Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte hareket edersek var olabiliriz.' Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte KKTC ve Kıbrıs Türk halkının kendi devlet çatısı altında bu coğrafyada onurlu, haysiyetli bir şekilde yaşayabilmesi o günden bugüne bir onur meselesidir, bir milli davadır."
Tatar, Doğu Akdeniz'de hidrokarbon zenginliklerinin gündeme gelmesiyle dünya milletlerinin bundan istifade bölgede daha fazla boy gösterdiğini belirterek, Rum tarafının uluslararası anlaşmalara rağmen tek taraflı çeşitli ülkelerle anlaşma yaptığına dikkati çekti.
Tatar, "Kıbrıslı Türklere büyük haksızlıklar yapmaları, onları dışlamaları ve ortaklık zihniyetinden çok uzak durmaları noktasında bizim tekrar Guterres çerçevesinde böyle bir masaya gelmemizin fevkalade tehlikeli olduğunu düşünmekteyim. Bu, büyük bir oyun da olabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Bu süreci yakından takip ettiklerini söyleyen Başbakan Tatar, "Şunu bilsinler ki kimse yalnız değildir. Bu, bir millet meselesidir, milli meseledir. Ona göre, her şey günü geldiğinde değerlendirilecektir." uyarısında bulundu.
Ersin Tatar, KKTC'nin milli bir mücadelenin neticesinde doğduğuna, o mücadelede on binlerce şehit verildiğine ve birçok bedel ödendiğini savunarak, "Bunun hesabı kitabı yoktur. Bu, çok önemli bir milli meseledir. Doğu Akdeniz'de KKTC'nin duruşu çok önemlidir. O bakımdan bunu güçlendirmek, Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte bütün bu siyaseti şekillendirmek arzu ve temennimizdir. Şu anda Genel Başkan olduğum Ulusal Birlik Partisi ve Başbakan olduğum hükümetin de esas politikası bu eksendedir." dedi.