Siyasete girdiyseniz, özel yaşantınız dahil olmak üzere; atacağınız her adıma çok dikkat etmek zorundasınız...
-*-*-
Dünya’nın hangi ülkesine giderseniz gidin; eğer o ülke, İran, Kuzey Kore, Çin ya da Türkiye değilse; yani gerçek demokrasinin olduğu bir ülkeyse, hiç bir siyasetçi, medya önüne çıkmaya çekinmez!
-*-*-
Mesela, dün televizyonda benim konuğum Hasan Taçoy’du...
Kabinedeki son değişiklikle alakalı “mantıklı” yanıt verdiği inancındayım ama verdiği cevabın, yani “tamamen genel başkanın takdiri” ifadesinin doğru olup olmadığını sorgulayabilirim...
Taçoy da, Sucuoğlu da bu sorgulamaya rahat yanıt verir...
Haaa verdikleri yanıtın “mutlak doğru” olmadığını kendileri de bilir ama “... bana böyle soru soramazsın, çık dışarı” diyemez!
-*-*-
Türkiyeli bir gazeteci geldi, Ersin Tatar’dan randevu istedi.
Tatar da randevu verdi.
Hata!
Vaktin yoksa, niye randevu veriyorsun ki!
-*-*-
Ayrıca, Tatar sinirlerine hakim olamayacaksa (ki olamadığının ilk örneği değil dün yaşandığı iddia edilen olay) kendini kontrol edemeyecekse, ilk yapması gereken şey, basın karşısına çıkmamaktır...
-*-*-
Tatar veya her hangi bir siyasetçi, “bana soracağınız soruları bilmem lazım” diyemez mi?
Gazetecilikte bunu söylemenin veya talep etmenin yöntemleri vardır...
Çok kibar bir şekilde dersiniz ki, “Başkan’ın vakti yok, lütfen sorularınızı yazılı gönderin, mutlaka yanıtlayacaktır”...
-*-*-
Sinirleri gerdiği iddia edilen soruya gelince...
Efendim, Türkiyeli gazeteci, Halil Falyalı ile Ersin Tatar’ın yakınlığını sormuş...
-*-*-
Tatar ve Halil Falyalı’nın yakın olması, ahbap olması bir suç mu?
Suçsa; dokunulmazlığı kalkarsa, Tatar’ın yargılanması mı gerekiyor?
Ne münasebet!
-*-*-
Efendim gazeteci tahrik etti, taciz etti, provokasyon yaptı!
Olabilir!
Siz bir yabancı gazeteci ile TC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın söyleşisini izleyin...
Sorular, her hangi bir Türk milliyetçisine göre, kesinlikle “tahrik edici”...
Ama verilecek cevaplar, “siyasi ciddiyet” içermeli!
-*-*-
Her gazeteci, Tatar’a, Falyalı ile ilgili bir soru sorabilmeli...
Ve Tatar da, “çok sevdiğim bir arkadaşımdı, Allah rahmet eylesin” diyebilmeli!
Demeli!
Çünkü rahmetlik hayattayken kesinlikle öyleydi!
-*-*-
Bunu diyemiyorsa, rahmetliğin babası Cahit Falyalı başta olmak üzere, tüm aileye, eşine, kardeşlerine ve çocuklarına karşı ayıp etmektedir ki bu da ayrı bir mesele...
-*-*-
Halil Falyalı ile yakın olmak suçsaydı, UBP kapatılmalı ki bu da yine ap ayrı bir mesele...
-*-*-
Sadece ayıp mı?
Ayrıca şunu belirtmekte fayda var; Falyalı’nın dostluğunu gören birinin bu dostluğu inkar etmesi, ayıp olmanın ötesinde, vefasızlıktır da.
-*-*-
Efendim, Türkiyeli gazeteci veya Fransız gazeteci; hiç fark etmez...
Size, dilediği soruyu sorar, korkacak bir şeyiniz yoksa yanıt verirsiniz...
Ama kolundan tutup dışarı atmak nasıl açıklanır?
“Kahramanlık mı?”...
Nasıl bir kahramanlık?
Nasıl açıklayacaksınız?
(“Yalan söylüyor bu kadın” diyerek mi? Dediniz zaten de artık kim inanır ki size?)
-*-*-
“Başkan’a çalışmadığı yerden soru sordu” mu diyeceksiniz?
“Tahrik etmek için sordu” yorumunu mu yapacaksınız?
Yaptınız ama yine işe yaramadı!
-*-*-
Tekrar tekrar yazıyorum; “Çok ayıp”...
Çok yanlış...
Çok utanç verici...
-*-*-
Ne mi yapmak lazım?
Ersin Tatar’ın derhal tatile çıkması lazım!
Kesinlikle ağır bir tatile ihtiyacı var...
-*-*-
Gerçekten çok kötü bir zaman...
Memleket battı...
Adam da haklı; tek doğru dürüst görevi olan “Kıbrıs sorunu müzakereciliği” konusunda kafası resmen eritildi!
Neyi, nasıl savunacağı belli değil!
Mesela Türkiye, dün küs olduğu İsrail ile “one minute”ten, “one hour”a geçti!
Türkiye – Yunanistan kanka!
Tatar bunları anlamakta gecikiyor olabilir haliyle sinirleniyor ve sonuç, “Ayhan, Ayhaaaan, Ayhaaan bey” yani!
-*-*-
Rusya, Ukrayna’ya girdi!
Kıbrıs’ta Türk etnisitesine dayalı “Egemen eşit devlet” meselesi de suya düştü!
Tatar, tam mayna etti!
Neyi, nasıl savunacağını bilemiyor, geriliyor!
-*-*-
Haaaa, kafası nasıl isterse olsun; sorulara, yorumlara sağlıklı bir şekilde ve sakin sakin yanıt veremeyecekse; kısacası sinirlerine hakim olamayacaksa, eminim konuyla ilgilenebilecek çok ciddi “anger management problem” uzmanları bulunmaktadır!
Yani öfke kontrolü sorunuyla ilgili uzmanlar!
-*-*-
Tatar’ın öfke kontrolü sorunu mu var?
Bilemem!
Konunun uzmanları bilir...
-*-*-
Ama, bu sorunu varsa, uzmanlar genelde diyor ki; “konuşmadan önce, kesinlikle düşünmeli...”
Kesinlikle uzman görüşüdür; “yürüyüşlerinin süresini uzatmalı...”
Ve bence, hep Torosları değil, biraz da çiçek, böcek fotoğrafı çekmeli...
Ama herkes emindir ki, Tatar’ın makine aksıyor!
Çok sinirli!
Yüzüne vurdu siniri!
Belli ediyor!
Tekrar ediyorum; “Kesinlikle tatile gitmeli...”
-*-*-
Ama hepsinden önemlisi, “... bana bu soruyu soramazsınız” demek yerine; “bu sıkıntılar içerisindeyken, bana bu şekilde bir soru sorduğunuz için çok üzüldüğümü belirtmek isterim...” diyerek, sakin sakin yanıt vermeyi öğrenmeli...
Korkmadan...
Hesap veremeyeceği bir şey yok ki!
Yoksa var da onun için mi hemen parlıyor?
-*-*-
Ve Tatar’da hiç olmayan bir şey...
Denktaş’ın da, Eroğlu’nun da en önemli özelliğiydi...
Espri yapmak...
En gergin ortamda, çok zekice espri yapmak, yükselen tansiyonu düşürür...
Tatar hayatında hiç espri yapmadı ki!
-*-*-
Rahatlama hareketleri yapmak da öneriler arasındadır...
Ama hiç bir fayda etmiyorsa; bu yazı da yardımcı olmamışsa; doktor ismi de verebilirim...
-*-*-
Elbette doktor değilim...
Haddimi aşmış da olabilirim...
Bende de, bir çok kişide de “öfke kontrolü sorunu” olabilir ama biz toplum lideri değiliz ki!
-*-*-
Tatar mı?
Artık davranışları, şaka ve alay konusu olmanın ötesinde, ayıp sınırını aşmış durumdadır...
Çok yazık!
İki yüzlü Batı!
Renk ayrımı mı?
Dini ayrımcılık mı?
Bilemem!
Ama, Afrikalı göçmenler Akdeniz’i şişme botla geçerken denize gömülüyor!
Dünya tısss!
-*-*-
Libyalı göçmenler?
Fransa tısss!
Batı tısss!
-*-*-
Suriye’den milyonlar yollara koyuldu!
“Aman bizim ülkemize gelmesinler” diyen Avrupa, Türkiye’ye vermedik rüşvet bırakmadı!
-*-*-
Iraklılar?
Afganlar?
NATO tısss, İngiltere tısss!
Hiç ses yok!
-*-*-
Filistin mi?
Tıssss!
Türkiye bile sus pus bundan böyle!
-*-*-
Ukrayna mı?
Macron ötüyor, Boris susmuyor, Biden bile konuşuyor!
-*-*-
Peki neden?
Yani kesinlikle savaşa karşıyım ve zavallı – masum insanların öldürülmesini onaylamıyorum ama bir tek masum Ukraynalılar mı?
Bir tek gariban göçmen onlar mı?
Ve bir tek saldırgan Rusya mı?
-*-*-
“İki yüzlü Batı” diyorum!
O kadar!
İki katlı otobüs olur da iki katlı mezar olmaz mı? Bizim dinimizde iki katlı mezar olmaz ama mezarlıkta yer kalmazsa ne yapılır? Londra’da bazı eski mezarlara, yeniden ölü gömülüyor... Hem de uzun bir süredir... Tıpkı iki katlı otobüsleri gibi, iki katlı mezarları var İngilizlerin... Bizim, her şeyimiz o kadar plansız ki; şehirler – yollar araçlarımızı sığmıyor, kaldırmıyor... Suyumuz, elektriğimiz nüfusa yetmiyor... Çünkü hiç plan yapılmadı... Kanalizasyon, yarının hatta günün en büyük çevre felaketi çünkü hiç hesaba katılmadı... Betonlaşmaydı, ormanların katliydi derken, şimdi mezarlıklar da bizi sığmıyor ve onun da ötesinde, Lefkoşa’da morg, bir çok cenaze sahibini çok üzüyor... Bu konuyu yine yazacağız... Umarım, iki katlı mezarlarımız olmaz ve umarım morga biraz çeki düzen verilir...