Ankara’ya bir “taziye ziyareti” organize edildi.
Hepimiz, her gün yeniden ölürken ve evlatlarımızın toplu mezarına dönüşen İsias Otel davasına kilitlenirken, ziyarette meseleden tek kelam söz edilmedi.
Biz evlatlarımızın katilini merak etmiştik?
Siz etmediniz mi?
Sağında, solunda duran
Sanatçı, müzisyen Cahit Kutrafalı harika bir tanım yaptı.
Hani derler ya lafı gediğine koymak…
Politik mizah, yergi, sözle eylem, ne derseniz deyiniz…
Müzisyen yaratıcılığı…
Tatar, Erdoğan, Üstel fotoğrafının altına şu notu düştü:
“Karede Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Başbakanı R.T. Erdoğan, sağında Ersin Tatar, solunda ise Ünal Üstel yer alıyor.”
Öyle oldu!
Sağında, solunda durdular ve poz verdiler.
Taziyelerini ilettiler, teşekkür ettiler.
Hesap sormalarını beklemezdik de en azından İsias Otel Davası’na yönelik hassasiyet keşke gündeme gelseydi.
Evlatlarımızı yitirdik.
Yüzlerce, binlerce insan, her akşam örgütleniyor ve sosyal medyadan hesap soruyorlar.
Hem de yediden yetmişe…
Hem de her siyasi görüşten, her meslekten, her sosyal statüden…
İşçisiyle patron buluşuyor, yoksulla zengin, federal çözümcüyle iki devletçi, inançlıyla ateist, milliyetçiyle sosyalist, hepsinin nabzı evlatlarımızın katilinden hesap sormak üzerine atıyor.
Böyle bir ziyarette İsias Davası hiç mi konuşulmaz?
Savaşta dahi yirmi beş çocuğunu bir dakikada yitirmedi bu ülke…
“İsas Otel dosyası ve yargılama süreci bizim için toplumsal bir meseledir ve bunu halkımız adına size iletmek görevimizdir” denmez mi?
Eğer o toplumu temsil etmiyorsanız denmez…
Demokratik bir süreçle seçilmemiş ve sağında solunda durduğunuz kişi tarafından atanmışsanız denmez…
Yüreğiniz, siyasi iradeniz ve cesaretiniz yoksa denmez...
O durumda İsias Otel dosyasını konuşamazsınız.
“Bu dava bizim için depremin sembol davasıdır” demezsiniz, diyemezsiniz.
“İsias mühürlü binayı kim açtı”
Siz taziye ziyareti yaptınız, yatırımların devam edeceği müjdesini verdiniz ve teşekkür ettiniz.
Biz evlatlarımızın katillerini konuşuyoruz.
Binlerce insan İsias nöbetinde her akşam, kenetleniyor, “unutma, unutturma” diyor.
“Hesap soracağız” diyor.
“İsias katilleri belli” diyor.
“İsias mühürlü binayı kim açtı” diyor.
“İsias hepimizin davası” diyor.
İmar Affı’yla meşhur devlet elli bin insanın canından sorumludur.
O kadar çok ihmal, o kadar çok kusur var ki, her gün bir yenisi ortaya çıkıyor.
“Yapının depreme dayanıklılığı ve yapının fen ve sanat norm ve standartlarına aykırılığı hususu yapı malikinin sorumluğundadır” diyor af!
Depremin enkazı altında yiten onca can kimin sorumluluğunda şimdi!
İletişim oyunları…
Varlığı, yetkinliği, temsiliyeti tartışmalı hükümet son dönemde kendini “iletişim oyunları" üzerinden var ediyor.
Tam bir “reklamcılık öznesi”ne dönüştü, talimatla görev yapan a-ke-pe üçlemesi!
Hani bir söz vardır, iyi reklam kötü malı daha çabuk batırır.
Gidişat bu yönde!
Yapı ve deprem güvenliğinde "bilime kulak vereceğiz" üzerinden iletişim yapan "hükümet", halen, projesi meslek odaları tarafından onaylanmamış inşaat sürdürüyor.
Bilim adamlarıyla görüşmeler üzerinden fotoğraflar servis edilirken, büyük bir gösterişle açılan acil durum hastanesi vizesiz, onaysız duruyor.
“Külliye” inşaatı ithal projeyle sürüyor ama güvenli olmadığı için çocuklar okullara giremiyor.
"Taziye ziyareti"nde örneğin, Külliye için ayrılan kaynakla yeni okulların yapılması gündeme taşınmıyor.
“Meclis içinde öyle kocaman bir cami önceliğimiz yoktur, bunun yerine laboratuvar yapalım” diyemiyorlar. “Bizim duaya değil bilime ihtiyacımız var” diyecek dermanları hiç yok zaten…
“Bu dava Kıbrıs’ın davasıdır”
Siz taziye ziyareti yaptınız ve teşekkür ettiniz.
Kıbrıslılar, ilk dakikadan itibaren içtenlikle, fedakârlıkla, samimiyetle depremzedelere yardım ettiler.
Ne geliyorsa ellerinden…
Ne kadar güçleri varsa…
Üstelik de teşekkür beklemeden!
Ama bir beklenti var şimdi, hesap sormak…
Ne kadar çok öldük bu depremde ne kadar çok…
Mağusa yıkıldı, yerli yerinde dururken kent…
Şubat hüznün ismi oldu; çocukların yitik gözleriyle bakıyoruz birbirimize…
Evlerimizden, kentlerimizden, adamızdan büyük bir acıyı sırtlıyoruz birlikte…
Hesap soruyoruz.
Siz susarken…
Taziye ziyaretine, teşekküre, nezakete bir diyeceğimiz yok ama biz evlatlarımızın katilini
merak ediyoruz.
“Bu dava Kıbrıs’ın davasıdır bilesiniz istedik” diyebilseydiniz keşke…