TC Merkez Bankası, 27 ay sonra ilk kez faiz artışı gerçekleştirdi. uzun bir süredir politika faizini yaklaşık yüzde 8,5 seviyesinde sabit tutan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, 2021 Mart ayından bu yana ilk kez faiz artırımı yaparak, politika faizini (1 hafta vadeli repo faizini) yüzde 15 seviyesine yükseltti.
Piyasalar, bu faiz artırımını bekliyordu. ama açıklanan oran, beklentilerin altında kaldı. Faizde, yüzde 6,5, yani 650 baz puanlık artış ile politika faizi yüzde 15’ e yükseldi. Piyasalar ve bazı ekonomistler bu artışı yüzde 20-25 civarında ön görüyorlardı. Hatta, yüzde 40 tahmini yapanlar da vardı.
Yüzde 6,5 şeklinde yapılan bu faiz artışı, piyasaları çok memnun etmedi. Bu da bize, yabancı yatırımcıların, Türkiye’ ye sermaye girişi yapmaları için, daha yüksek faiz beklentilerinin olduğunu göstermektedir.
Kararın açıklamasının ardından, döviz kurlarında önemli oranda artış görüldü ve TL değer kaybetti. Kuzey Kıbrıs serbest piyasasında, Sterlin 33 T, Euro 28 TL ve Dolar da 26 TL ‘yi zorlamaya başladı. Borsa’da ise, bir yükseliş yaşandı. Bu durum, Borsanın alternatif gelir elde etme aracı olarak devam edeceğinin işaretidir.
Faiz artırımı kararına rağmen, kurlarda yükseliş olmasının temel sebebi; faiz artırım beklentisinin daha yüksek oranlarda olmasıydı. Bu karardan sonra, Türkiye piyasaları da, 9 günlük bir Kurban Bayramı tatiline girdi. Dolayısıyle, tatil sonrasında, piyasaların nasıl bir süreç izleyeceğini göreceğiz
Yapılan faiz artırımı ile, Merkez Bankası artık rasyonel politikalara döneceği mesajını verdi ve faiz düşürme veya sabit tutma döneminin sona erdiğini gösterdi. Bu durumu, ekonominin kabul ettiği politikalara dönüş sinyali olarak değerlendiriyorum. Yıl sonuna kadar, Merkez Bankası’ nın politika faizini, aylık toplantılarda, kademeli olarak artırmaya devam edeceğini düşünüyorum.
Faiz artırımı kararı, finansal istikrarın oluşması için ciddi bir adımdır. Ama, finansal istikrarın oluşması için sadece faiz kararı da yeterli değildir. Faiz artışını, aynı zamanda yapısal reformların da takip etmesi halinde, finansal istikrar sağlanır. Süreç, yapısal reformlar ile desteklenmezse, ekonomi için sıkıntılı bir sürece girilmiş olur.
TC Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkan’nın rasyonel politikalara dönülmesi konusunda uyumlu çalıştığını ve birlikte hareket ettiklerini görüyoruz. Faiz artırımı kararı ile birlikte, piyasalara uyum mesajı da verilmiş oldu.
Öte yandan, Türkiye ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele, fiyat istikrarı ve yabancı sermaye girişini hızlandırma gibi konulara odaklanması gerekmektedir.
Kamu borçlarının sürdürülebilir, bütçe açıklarının kontrol edilebilecek bir yapıda olması ve bu şekilde devam etmesi için politika geliştirmelidirler ki, özellikle Türkiye’nin kredi risk primi de aşağıya doğru ivme kazansın. Kredi risk birimi aşağıya geldiği zaman, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye gelme hızları ve miktarı da artacaktır.
TC Merkez Bankası faiz artırımı ve piyasaları dengelemenin önümüzdeki dönemde de devam edeceği mesajını vermiştir. Zira, yüksek döviz kurları ve enflasyon nedeniyle, faizlerin daha da yükselmesi beklenmektedir.
Merkez Bankası ve Türkiye ekonomi yönetiminin, faiz artırımı ile başladığı bu yeni dönem politikalarına, mutlaka enflasyonla mücadele, kamu kaynakları disiplini, bütçe açığının kontrolü, fiyat istikrarı, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve ülkeye yabancı sermaye girişini hızlandırma yönünde politikalarla devam etmesi gerekmektedir.
Bu gelişmeler yaşanırken, Kuzey Kıbrıs’taki duruma bakmak istiyorum.Ülkemizdeki malların çoğunluğunun yurt dışından dövizle alınması, kurlardaki artışlarla birlikte, fiyatları da yükseltmekte ve piyasada pahalılık yaratmaktadır.
Döviz artışından kaynaklanan pahalılık, üretimi az olan ülkemizi, Türkiye’ den daha fazla etkilemektedir. Sadece geçen yıl bile, bizdeki toplam enflasyon, Türkiye’ den yaklaşık yüzde 30 daha yüksek çıkmıştı.
Ülkemizde döviz kurları yükseldiği zaman ve zamlar başlayınca, tüketim ve halkın satın alma gücü düşmektedir. Bu bağlamda, Ticaret sektörü de, kar marjlarını makul düzeylerde tutmalı, stoktaki mallarına zam yapmamalıdır. Devlet de, Fiyat denetimlerini düzenli olarak gerçekleştirmelidir.
Halkımızın esas beklentisi, dövizdeki yükselişe karşı, hükümetin vergi düzenlemelerinde ve hayatın başka alanlarında önlem almasıdır. Kur’lara zaten müdahale edemiyoruz.Ancak, Hükümet’ in, faiz kararından önce, döviz artışına yönelik almış olduğu tedbirler paketi yetersiz kalmıştır.Bu paketin mutlaka geliştirilmesi gerekmektedir. Zira, dövizin ateşi, halkı giderek daha fazla yakmaktadır.