Bir zamanlar hep suçlardım kendimi yeterince üretken olmadığım için. Disiplinsizlikte bulurdum günahı. Dağınıklığıma yorardım. Sonra birgün fark ettim ki disiplin aslında nefret edilesi birşey... Baskıcı, monoton, faşizan ve ruhsuz birşey... Karakterime uygun değil. Sonra huzur meselesini düşündüm. Huzurlu, mutlu bir çift gördüğümde burnumun direği sızlardı mesela... Bu muradına ermiş hallere gıpta eder, dünyanın benim gibilere karşı hiç adil olmadığına vehmederdim . Şimdilerde huzurun da öyle çok imrenilesi bir durum olmadığını düşünüyorum. Böylesi bir dünyada huzurlu olmak ayıp bile sayılabilir.
Kısacası , disiplinsiz ve huzursuzum ben... Ama birşeye çok inanmışsam, çok büyük bir tutkuyla bağlanmışsam kimse duramaz önümde. Tüm gücümle çalışıp en iyisini yapmaya çalışırım. Huzursuzum; hem de nasıl. Bir çeşit enerjidir huzursuzluk. Adalet duygusu taşır. Sürekli tetikte olma halidir. Birilerinin üzerimde iktidar kurmasına, beni manipüle etmeye çalışmasına, nefret dolu intikamcı davranışlarına karşı kaplan kesilebilirim. Yine de küçük huzurlu zamanların değerini iyi bilirim. Başkalarını rahatsız etmemek için kedi gibiyimdir bazen. Varlığımı hissettirmem. Uzun suskunlukları, kendimle baş başa kalmayı severim. Ve bazen iç sesim saf sevgiye dönüşüverir. Bağışlayıcı bir sükunetle bakarım dünyaya.
Bu dünyadaki en kötü hallerden biri depresyon halidir. Bir çeşit yenilmişliktir depresyon. Birşeyin sana iyi geleceğini bilirsin ama onu yapacak ne gücün ne de inancın vardır. Hiçbirşey yapmadan kötü bir akışa kaptırırsın kendini... Direnmekten vaz geçip rıza göstermişsindir.Ruhsuz, eylemsiz bir beden halinde oturursun.
Bazen de bir başkasıyla bir meselen vardır. Konuşup çözmek istersin bunu... Ama karşındaki bütün kapıları kapatıp sana zulmetmeyi seçmiş olabilir. Sürekli bir şiddet gelir oradan. Sersemlememek elde değildir. Böylesi bir durumda dikkatini başka şeylere yoğunlaştırmak en iyisidir belki... Yine de olmaz işte. O diken içine girmiştir bir kere... Devam eder huzursuzluk vermeye.
Akıllı insanların böylesi durumlar için hazırda formülleri vardır. Anlam vermezler böylesi önemsiz birşeyin seni huzursuz ediyor olmasına.
Kimi insanlar zekidirler ama akıllı değillerdir. Akıllı insanlar işe yarar, doğru ve kestirme yolları bulurlar, kendilerini tehlikeden ve beladan korurlar. Fazla zeki olmaları gerekmez. Fazla zeka zararlıdır zaten. Zeka fıldır fıldır, oynak birşeydir. Akıldan fazla duyguyla koalisyon yapmaya yönelimlidir çoğu zaman. Akıl biraz da statükocudur. Tutuculuk akıllı insanlara daha uygundur. Zeka ise içinde sürekli devrim arzusu taşır.
Akıllı insanlar daha huzurlu ve disiplinlidir diyebiliriz. “Başarı”nın yollarını ararlar ve bulurlar sürekli. Mutluluğu amaç edinmişlerse akıl yoluyla ulaşmaya çalışırlar ona.
Hayatta her şey bizim kontrolümüzde değildir kuşkusuz. Kimi zaman beklenmedik şeyler keser önümüzü. Bazı sorunları çözmek için yaratıcı bir zeka elzemdir. Bazı durumlar radikallik ister. Tek yol devrimdir zamanı geldiğinde.
Tehlikeli durumlardan kaçınmak ilkesidir kimilerinin... Örneğin, akıllı insanlar aşkın bela getirdiğini bilip ondan uzak dururlar. İhtiyaçların tatminine yöneliktir onların tutumları. Riske girmemeye çalışırlar. Disiplin ve huzur arayışı rehberleridir. Bir denge kurarlar ince hesaplarla ve o dengeyi bozmamaya özen gösterirler.
Ben akıllı değilimdir. Tıpkı disiplin ve huzur meselesindeki gibi keşf etmişimdir bunu... Kendi akılsızlıklarıma kızarken birgün aklın ne kadar karşı-devrimci olduğunu fark etmişimdir. Başım beladan kurtulmamıştır ve kurtulmayacaktır ama akla teslim olmaya da niyetim yoktur.
Sorunları çözmek isterim kuşkusuz ve yaratıcı zekayı devreye sokarım bunun için... Ama bir sürü şey elini kolunu bağlar insanın. Öncelikle adalet duygusu kısıtlar hareket kabiliyetini... Bir başkasını incitmeme arzusu, sorun çözerken kullanacağın yöntemlerin baskı ve şiddet içermemesi, etik duruş... Kısıtlayıcıdır bütün bunlar ama iyi ki de vardırlar.
Akıllı insanların bildiğini bilmez mi bizim gibi akılsızlar? Kuşkusuz biliriz. Daha bile iyisini bilebiliriz ama şu sağduyu ne kadar muhafazakar ve suratsız birşeydir. Dünyayı ancak çılgınlar değiştirebilir. Kalbin sesini dinlemeden, cesur davranmadan, adalet duygusu ile hareket etmeden bulunacak çözümler benim çözümüm değildir. Böyle bir akıl dünyaya zarar.
( Bu yazı 2012 Şubat ayında BirGün ve Yenidüzen’de yayınlanmıştı)