Bir tek kuzu pirzolanın fiyatını 23 Türk Lirası olarak hesapladı restorancı arkadaşım…
Kilo değil tek!
Bizim kasaba sordum “o fiyat çok iyi, işletmeye özel” dedi ve ekledi:
“Tek bir kuzu kalem pirzola şu anda 35 liradır.”
“Bir de müjde vereyim” dedi acı acı, “Bayramda etin kilosu 400 lira olacak…”
***
Dört pirzola yerseniz, yanında bir kaşık da yoğurt.
Ekmek yok!
150 lirayı geçiyor.
***
Protein alacaksanız bu ülkede, günde tek öğün yeterli…
Hele özel sektörde çalışıyorsanız, gelecek güvencesinden yoksun ve aylık en fazla 12 bin lira maaşla...
Toplu ulaşım olmadığına göre mecburen geriye kalan paranızı da benzine ödeyeceksiniz.
Mobil iletişim, elektrik, su derken…
Açsınız!
***
Aylardır hayvan yemine fiyat artışı yapılmamasına rağmen et fiyatları sürekli artıyor.
Meyhaneye gitmek için ya memur olmanız gerekiyor artık ya da büyük bir işletmede patron!
Hayat pahalılığına karşı korunan başka kesim kalmadı.
Fiyatlar zaten güneyden gelen euro ve kamudaki maaşlara göre belirleniyor.
***
Yapılması gereken şu:
Güneyden “et alımı” serbest bırakılmalıdır.
Kişilere demiyorum.
Restoranlara da kasaplara da!
Nasıl ki Kıbrıslı Rumlar geliyor, daha ucuz diye benzin alıyor, gidiyor.
Restoran sahipleri ve kasaplar da gitsinler ve güneyden et alsınlar.
Serbest kalsın!
“Kaçakçılık” önlenmiş olur hem!
***
Et alışverişinin tümünü güneyden yapan bir dostum “domuz pirzola” önerdi bana…
“Dünyada 2.5 milyar insan yiyor, fikirleri parlak, ülkeleri çok daha ileride… Bizden daha çabuk ölmüyorlar, merak etme…”
Çocukluktan kalma bir damak tadı ve alışkanlık var, nasıl pişireceğimizi bilmiyoruz.
Bilsek!
Çok daha hesaplı, çok daha makul…
İşin bir de inanç boyutu var tabii ancak bu rakamlarla ne yapacak inanlar?
Üstelik nüfusa da değişti şimdi Müslümanlar kadar farklı inançlardan insanlar da yaşıyor buralarda…
***
Ülkenin ortak kaynaklarını yoksullukla mücadele için de kullanalım ve adaletle paylaşalım dediğiniz zaman ya “çok zenginlerden vergi alınız” söz kolaycılığı yaşanıyor – nasılsa o vergiler de aynı kuyuya akacak – ya da o meşhur laf: “Birine dokunmayınız, ötekini artırınız.”
İyi de o zaman “paylaşmak” ne anlama geliyor?
Vergisi, fonu, harcı, pulu herkesin boynuna!
Birileri tek bir kuzu pirzolaya uzaktan bakıyor.
***
Et demiştik!
Bıçak eti de deldi, kemiği de!
Deldi geçti, ne varsa…
Alım gücü sürekli gerileyen güvencesiz, korumasız, yoksul kalabalık daha ne kadar direnecek?
“Eti ananın, kemiği yavrunun” bu düzende!
“İthal eti serbest bırakmazlarsa zor”
18 senedir meyhanecilikle uğraşan Emirali Tatlıdil’le konuşuyorum, “en küçük pirzolayı 23 liraya alıyorum” diyor.
“Kuzu etinin kilosu güneyde 9 Euro… En pahalısı 11 Euro… İstesen kilosu 7 Euro’ya da donmuş et var… Adanın kuzeyinde kuzu etinin kilosu 350 ya da 400 lira, dikkatinizi çekerim güneyde 200 lira… Üstelik de ortada ciddi kur farkı var. 1 Euro, 21 Türk Lirası olmasına rağmen böyle… Ya bırakacaklar gidip güneyden toplu alacağız, ya da et ithali serbest kalacak. 1 adet et şiş 40 lira. 1 adet ufak pirzola 26 lira. Samarella kilosu 500 lira. Kayseri pastırma 480 lira... Daha ne söylememi istersiniz…”
Emirali Tatlıdil’e göre büyük tesisler “kaçak et” getiriyor.
“Hangi otele gitsen bonfile var, bir hayvandan bir bonfile çıkıyorsa bu kadar et nereden geliyor? Tek danadan tek bonfile! Bunu biliyoruz. Hesap ortada…”
Böyle giderse “Yemeğe çıkalım” sözü öyle görünüyor ki sadece toplumdaki belirli bir sınıfın tercihi olabilecek.
“Biz menüyü kişi başına 400 lira yaptık, o bile kurtarmaz, bu menüyü belirledikten sonra kasap iki defa daha zam yaptı” diyor Emirali Tatlıdil…
Bir zamanlar meyhane kültürü vardı, yakında, sosyete kültürüne dönüşecek.
Tarım Bakanı Dursun Oğuz’a sordum: Bu et fiyatları ne olacak?
“54 milyon TL ek destek verdik, bu fiyatlar böyle giderse ithal ete izin verilecek”
“Son 8 aydır yem fiyatı artmıyor, son 6 aydır destek veriyoruz, arpaya 54 milyon TL ek destek verdik. Canlı kuzunun şu anki fiyatı 100, 110 olması gerekirken, 130’a kadar çıktı. Maliyetin üzerine yüzde yüze yakın kâr var. Hayvancılar Birliği’yle ortak hareket ederek, yerli üreticiyi destekledik ancak bir yere kadar tamam… Türkiye Cumhuriyeti’nde et fiyatları arttı diye burada da artırmanın âlemi yok. Şimdi küçükbaş Türkiye’de daha ucuz. Fiyat niye artar? Girdi maliyetleri artarsa olur… Ya da nüfus artmışsa ve ihtiyaç karşılanmıyorsa… O zaman et ithalini serbest bırakmak gibi seçeneğimiz var ve bunu canlı hayvan fiyatını koruyarak yapabiliriz. İthal ete karşı çıkıyorlar. Hayvancılar suçu kasaplara atıyor, kasaplar hayvancılara… Bu rakamları değerlendireceğiz. Böyle de gitmez… Hayvancılar Birliği de elini taşın altına koymazsa gereği yapılacak. Et ithalinin serbest kalması böyle giderse gündeme gelecek…”
Kıbrıs Türk Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği Mustafa Naimoğluları’na göre sebep hayvancılar değil kasaplar
“Bayram var diye büyük kasaplar bu işi tetikliyor”
“Et fiyatlarını pahalı eden hayvancı değildir… Dana etinde aylardır artış yok. Kuzuda var. Büyük kasaplar çobanı tahrik ediyor. Bütün bu artışları yapan büyük kasaplardır, bunu görünüz. Hayvancıya kaç para verirlerse satıyorlar. Çünkü etin artık Türkiye’den de gelmeyeceğini de biliyorlar. Orada da fiyatlar yükseldi. Güneyde et fiyatı ucuz tabii… Avrupa Birliği’nin desteği var. Ama Türk Lirası eridi… Tarım Bakanlığı halkı korumak mı istiyor? Toprak Ürünleri Kurumu olarak satın alsın hayvanları, fiyatı kendi belirlesin, satsın. Tarım Bakanlığı bunu diyemez çünkü büyük kasaplar devletten daha güçlü… Fiyatı bilinçli yükseltiyorlar. Bayramdan sonra bu fiyatlar düşecek, göreceksiniz… Türkiye’deki depremden sonra da buraya ciddi bir nüfus yığıldı. O nedenle hayvan ihtiyacı da arttı. Oteller nitelikli et ithali serbest olduğu için büyük başı depoladılar. Büyük başta bolluk var, fiyatlar düştü. Kuzuda kıtlık var. Üstelik kuzuların büyüme dönemidir. Yeteri kadar kuzu var ama bu fiyatları artıran kesinlikle büyük kasaplardır.”