“Federasyon”u tartışıyorlar ya…
Niyetleri bir “kırk sene” de “başka formül” tartışılsın, böyle de kalsın!
* * *
İsim misim unutun!
Ne istiyorum biliyor musunuz?
Kıbrıs adlı bir ülke!
Öyle bölük pörçük değil!
Barikatsız!
Tek!
Var mısınız?
* * *
Kim mi yönetecek?
Fark etmez, adil yönetsin, eşitliği gözetsin yeter.
Bakınız senelerdir kuzeyde, Meclis’te tek Rum yok!
Haksızlığın katmerlisi var, adaletsizliğin köpüklüsü!
Eeeee?
Ne oldu ya?
* * *
Kim mi yönetecek?
Haysiyetli olsun ve yurdunu sevsin yeter!
İnsan haklarını gözetsin yeter!
Çözüm üretsin ve hepimize daha kaliteli bir hayat sunsun yeter!
Özgürlüklere, demokrasiye, insan haklarına sahip çıksın yeter!
* * *
“Güvenlik” mi dediniz?
Her koşulda daha güvenli olacaktır, biliyorum.
“Geleceği bilinmez” hayattan büyük güvencesizlik olur mu?
“Yurtsuzluktan” daha büyük bir korku yaşanır mı acaba?
* * *
Çözümün adına mı aşık olduğumu sandınız?
Aşkım yurdumadır.
Kıbrıs’a!
İsyanım da bu adı konmamış kuşatmayadır.
Yalnızlığadır isyanım, güneyde bir başka, kuzeyde bambaşka...
* * *
Evime ev demek istiyorum, toprağıma toprak, kimliğime kimlik!
Dünyaya bakarak demek istiyorum, göğsümü gere gere...
Normalleşmek istiyorum, dünyanın herhangi bir yerindeki, herhangi bir insan gibi!
Biat etmeden, yalvarmadan, ricacı olmadan, yaranmadan, eğilmeden yaşamak istiyorum.
Haysiyetli toplumlar istiyorum, onurlu kalabalıklar…
* * *
Kimsenin çocuğu askere gitmesin istiyorum; Ahmet’in de gitmesin, Yorgos’un da Eleni’nin de gitmesin Meltem’in de!
Hiçbiri!
Çözümün adını mı sordunuz?
İşte bu!
“Çocukların elde tüfek nöbet tutmadığı yer!”
* * *
Biliyorum, bana sormadınız “nasıl bir çözüm” diye...
Öyle de...
Usandım, döne dolaşa birinin federasyon dediğine ötekinin üniter, berikinin konfederasyon dediğine sonrakinin bölücü demesinden!
Dilim dönmüyor sizin formüllerinize...
İki dilde bir ülkeyi sevmek istiyorum ben, tek bir ülkeyi!
Ucunda “Türk”, bucağında “Rum” olmadan “Kıbrıs” demek istiyorum sadece!
_____________________________________________________________________________
Kim dayatıyor bu ezberi?
Akdoğan'da bir fotoğraf gördüm.
Hükümet, çok kalabalık bir kitleyle konuşuyor, ne yaptıklarını, ne yapamadıklarını, niçin yapamadıklarını anlatıyor.
Bir masa var önlerinde, beyaz da bir masa örtüsü.
Temiz!
Bu insanlar temiz çünkü...
"Çözüm üretme kapasiteleri"ni tartışabilir toplum.
Ya da önceliklerini...
Ama kimse "çalıyorlar" demez.
Demedi de...
* * *
Bir fotoğraf.
Masa üzerinde iki bayrak…
Yapmayınız, etmeyiniz, eylemeyiniz bunu…
Nedir bu öğretilmiş çaresizliklerin, statükoyla uzlaşmış ezberlerin, milliyetçi gösterilerin, samimiyetsiz yaranmaların sebebi?
Taklit etmeyiniz!
* * *
Tam da aynı gün, Bostancı’da bir toplantı var, “masa örtüsü” niyetine bayrak serilmemiş.
Bir de anlamadığım şu!
Kimse bir sol partiye, "bak bayrağa da sahip çıkıyormuş" diye oy vermez.
Özgürlüklere ve eşitliği sahip çıkınız yeter!
Emeğe ve barışa değer veriniz…
Ve insan onuruna yaraşır, yüksek yaşam standartlı ve kaliteli bir geleceği anlatınız.
* * *
Üşenmedin baktım, araştırdım, MHP nasıl gezermiş köyleri, CHP nasıl, AKP ne?
Bardon!
Masanın üzerine bayrak sermiyorlar.
Kim dayatıyor buralara bu ezberi?
* * *
Şu anda bu ülkeyi yönetenlerin en azından önemli çoğunluğu tertemizdir.
Oysa yakın geçmişe dair 'rüşvet' iddiaları derindir!
Bırakınız da onlar gizlensinler "bayrağın" ardına!
Siz gizlenmeyiniz.
* * *
Masa üzerine örtü yapılan bayraklar…
Bu zihniyetle…
“Örtü” olurlar anca!