Gündelik yaşamın yoğunluğu içinde çoğu zaman düşünme fırsatı bile bulamadığımız bazı olguların beynimize dank etmesi için illa ki bir dürtüklemeye ihtiyaç duyarız. Bu kimi zaman bir kitaptır, bir filmdir, bir çift sözdür belki...
Aşağıdaki öyküyü okuduğunuzda, eminim sizler de benim gibi farklı bir düşünce aleminde bulacaksınız kendinizi... Lafı fazla uzatma niyetinde değilim, ama hikayeyi okurken kafamdan neler geçtiğine ilişkin birkaç ipucu vereyim...
Bir insanı hayata bağlamak için neler yapılabileceği...
Bir insanın nasıl kazanılacağı...
Eğitimin tek tek bireyler için önemi...
Azim, sabır ve doğru hedef seçiminin ne kadar önemli olduğu...
Ve en önemlisi!..
‘Benim ötekilerden eksiğim var, güçsüzüm’ değil, ‘Ben eksiğimi giderecek kadar güçlüyüm’ diyebilmeyi öğrenmek...
Ben bunları düşündüm. Bakalım siz ne düşüneceksiniz?
**
Japonya'da bir çocuk 10 yaşlarındayken bir trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş. Oysa çocuğun büyük bir ideali varmış. Büyüyünce iyi bir judo ustası olmak istiyormuş. Sol kolunu kaybedince yıkılan çocuğunun büyük bir depresyona girdigini gören babası, Japonya'nın ünlü bir Judo ustasına gidip yapılacak bir şey olup olmadığını sormuş.
Hoca:
- Getir çocuğu bir bakalım, demiş.
Ertesi gün baba-oğul varmışlar hocanın yanına.. Hoca çocuğu süzmüş ve,
- Tamam, demiş, yarın eşyalarını getir, çalışmalara başlıyoruz.
Ertesi gün çocuk geldiginde hocası ona bir hareket göstermiş ve “çalış” demiş. Çocuk bir hafta aynı hareketi çalışmış. Sonra hocasının yanına gitmiş.
- Bu hareketi öğrendim, başka hareket göstermeyecek misiniz?" diye sormuş.
Hocanın cevabı:
- Çalışmaya devam et, olmuş.
2 ay, 3 ay, 6 ay derken çocuk okuldaki bir yılını doldurmuş. Çocuk bu bir yıl boyunca hep o aynı hareketi tekrarlamış. Hocanın yanına tekrar gitmiş:
- Hocam bir yıldır aynı hareketi yapıyorum, bana başka hareket göstermeyecek misiniz?
- Sen aynı hareketi çalış oğlum. Zamanı gelince yeni harekete geçeriz.
2 yıl, 3 yıl, 5 yıl derken çocuk judodaki 10’uncu yılını doldurmuş. Bir gün hocası yanına gelip,
-Hazır ol, demiş. Seni büyük turnuvaya yazdırdım.Yarın maça çıkacaksın!..
Delikanlı şoke olmuş. Hem sol kolu yok, hem de judoda bildiği tek hareket var. Ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiçbir şansının olmayacağını düşünmüş, ama hocasına saygısından ses çıkarmamış.
Turnuvanın ilk günü delikanlı ilk müsabakasına çıkmış. Rakibine bildiği tek hareketi yapmış ve kazanmış. Derken ikinci, üçüncü maç... Çeyrek, yarı final ve final!..
Finalde delikanlinin karşısına ülkenin son on yılın yenilmeyen şampiyonu çıkmış. Tam bir üstat... Delikanlı dayanamayıp hocasının yanına koşmuş..
- Hocam, hasbelkader buraya kadar geldik ama rakibime bir bakın hele... Bende ise bir kol eksik ve bildiğim tek bir hareket var. Bu kadar bana yeter, bari çıkıp da rezil olmayayım. İzin verin turnuvadan çekileyim.
- Olmaz, demiş hocası. Kendine güven, çık dövüş. Yenilirsen de namusunla
yenil.
Çaresiz, çıkmış müsabakaya. Maç başlamış. Delikanlı yine bildiği o tek hareketi yapmış ve yenmiş rakibini, şampiyon olmuş!..
Kupayı aldıktan sonra hocasının yanına koşmuş:
- Hocam nasıl oldu bu iş? Benim bir kolum yok ve bildiğim tek bir hareket var. Nasıl oldu da ben kazandım?
- Bak oğlum. 10 yıldır o hareketi çalışıyordun. O kadar çok çalıştın ki, artık yeryüzünde o hareketi senden daha iyi yapan hiç kimse yok. Bu bir, ikincisi de o hareketin tek bir karşı hareketi vardır. Onun için de rakibinin senin sol kolundan tutması gerekir!..
Hikayenin sonunda şöyle bir de not var:
İnsanların eksiklikleri bazen, aynı zamanda en güçlü tarafları olabilir. Yeter ki bu eksiklik kafalarında olmasın!..