Peki ne yapacağız?
En fazla işittiğim soru bu!
Yanıtım değişmiyor.
“Yurdumuza, kimliğimize ve irademize sahip çıkacağız.”
***
Ada yarısında demokrasi teslim alındı.
İrade kayıp!
Nüfus değiştirildi ve ikili protokoller marifetiyle neredeyse tüm kurumların yönetimi denizin ötesine bağlandı.
74 sonrası adaya taşınan ve bu yurdu benimseyen insanlar ise itildi, sömürüldü, korkutuldu, kullanıldı, yoksullaştırıldı.
Yeni değil tüm bunlar ve bir günde olmadı.
“Türkiye’ye yaranmak...”
“Türkiye’ye susmak...”
“Türkiye’yi incitmemek” üzerinden “yalvar yakar” bir siyaset iklimi ile bu noktaya gelindi.İlhak, entegrasyon, asimilasyon eylemlerini görmezden geldikçe hakikat büyüdü, müdahale derinleşti.
“KKTC” düzenine uyumlaştıkça, öznelik kapasitemiz kayboldu.
Makama, maaşa, iktidara, hırsa, arsızlığa kurban edildi bir yurt!
***
Toplumun çoğunluğu ve siyasi elitler şöyle bir “psikolojik baskı”ya yenildi.
Kıbrıslı Rumlarla bir gelecek tasarımı “Türkiye karşıtlığı” yerine geçti.
Birine “yakınlaşmanın” göstergesi, diğerinden “uzaklaşmak” sayıldı.
Birini “sevmenin” işareti, diğerini “suçlamak” bilindi.
Kıbrıs’ın öbür yarısına aşk yasaklandı!
İşbirliği ve yeni müşterekler ayıplandı!
“Daha Türk ve daha Müslüman olma” yarışında roller paylaşıldı, Kıbrıs’a aidiyet unutuldu, kültür ve kimlik korunmadı.
Kendi yurdunda göçebe oldu ahali!
Kendi evinde, evsiz!
***
Burası Kıbrıs’tır ve burada yaşayanların yurttaşlık bağı Kıbrıs’a ait olmalıdır önce... Bu coğrafyayı yurt olarak benimsemiş tüm insanların ortaklığı, kardeşliği ve işbirliğiyle daha güzel bir gelecek inşa edilebilir ancak. İnsanın kendi yurdunu sevmesi, ona sahip çıkması ve bunu özgürce ifade edebilmesi en doğal hakkıdır.
Yurdumuza, kimliğimize ve irademize sahip çıkalım.