Uluslararası Kriz Grubu analistlerinden Didem Akyel, Kıbrıs açıklarında bulunacak gazın, taraflar arasında normalleşmenin sağlanması için kullanılabilirse herkesin çıkarına olacağını söyledi
“Tek taraflı atılan adımlar, adanın birleşme şansını azaltıyor”
· “Eğer bulunan gaz taraflar arasında normalleşmenin sağlanması için kullanılabilirse herkesin çıkarına olur, birlikte çalışmazlarsa aslında tüm taraflar kaybeder”
· “Şu aşamada tek taraflı atılan adımlar, adanın birleşme şansını azaltıyor, iki tarafın da diğerinden bağımsız bir gelecek planladığı izlenimini yaratıyor ve gerginlikleri tırmandırıyor”
Uluslararası Kriz Grubu analistlerinden Didem Akyel, Kıbrıs açıklarında bulunacak gazın fırsat olarak görülebileceğini ve taraflar arasında normalleşmenin sağlanması için kullanılabilirse herkesin çıkarına olacağını söyledi.
Akyel, “Şu aşamada tek taraflı atılan adımlar, adanın birleşme şansını azaltıyor, iki tarafın da diğerinden bağımsız bir gelecek planladığı izlenimini yaratıyor ve gerginlikleri tırmandırıyor” diye konuştu.
Shell’in TPAO ile yaptığı anlaşmanın politik açıdan, Türkiye’nin Akdeniz’deki iddialarına dikkat çekmesi bakımından bir etkisi olabileceğini de söyledi.
Friedrich Ebert Vakfı (FES) ve PRIO Cyprus Centre (PCC) tarafından 26 Kasım Cumartesi düzenlenen “Kıbrıs’ın Denizlerindeki Hidrokarbonlar: Zenginliğin Dağılımı ve Bölgesel Politikalar” başlıklı konferansa katılmak için Kıbrıs’a gelen Akyel, konuyu Face to Face’e değerlendirdi.
“BİRLİKTE ÇALIŞMAZLARSA TÜM TARAFLAR KAYBEDER”
· Soru: BM Kıbrıs açıklarında bulunacak doğal gazın çözümün finansmanı için kullanılmasının mümkün olduğunu açıkladı. Petrol ve/veya doğal gaz bulunursa Kıbrıs sorununda ve bölgede neler değişir? Kıbrıs’ta bölünmeye mi, birleşmeye mi hizmet eder?
· Akyel: Bunu bir fırsat olarak görebiliriz. Eğer bulunan gaz taraflar arasında normalleşmenin sağlanması için kullanılabilirse herkesin çıkarına olur, birlikte çalışmazlarsa aslında tüm taraflar kaybeder. Türkiye ile ilişkileri normalleşen Kıbrıslı Rumlar, gazı büyük Türkiye pazarına gönderebilecekleri gibi, bu durum Türkiye’nin adada bir çözüme olan ilgisini de artıracaktır. Örneğin Türkiye Kıbrıs gazının Avrupa’ya gönderilmesinde aracı rol oynayabilir.
· Soru: Türkiye ile Güney Kıbrıs’ın kıta sahanlığı konusunda ayrıldığı noktalar nelerdir ve uluslararası hukuka göre kim haklıdır?
· Akyel: 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre deniz kıyısındaki bir devletin, isterse, 200 deniz mili Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etme hakkı var. Bu sözleşmeyi imzalamayan nadir ülkelerden olan Türkiye, 200 deniz mili MEB uygulamasının kalabalık bir bölge olan Doğu Akdeniz için uygun olmadığını düşünüyor ve bölgede deniz hakimiyet alanlarının hakkaniyete dayalı, tüm tarafları kapsayan bir anlaşma ile belirlenmesi gerektiğini söylüyor.
Bu kapsamda Türkiye, Kıbrıslı Rumların Mısır, Lübnan ve İsrail ile geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirdiği deniz alanlarını belirleyen anlaşmalarına karşı çıkıyor. Türkler bunun iki sebebi olduğunu belirtiyor, birincisi Kıbrıslı Rumların adanın tümünü temsil etmediğini ve bu anlaşmalara girmeye hakları olmadığını savunuyorlar. Bu konunun kapsamlı çözümden sonra ele alınması gerektiğini söylüyorlar. İkincisi ise bu anlaşmalarda belirtilen bazı bölgeler Türkiye’nin adanın batısında üzerinde hak iddia ettiği bazı bölgelerle çakışıyor olması, özellikle 32 16 18 boylamının batısı.
“TARAFLARIN TEK BAŞINA HAREKET ETMEMESİ GEREKİYOR”
· Soru: Türkiye ile KKTC arasında petrol ve/veya doğal gaz arama konusunda imzalanan anlaşmanın uluslararası geçerliliği var mıdır?
· Akyel: Kıbrıslı Rumların adanın güneyinde gaz arama çalışmalarına başlamasını takiben, misilleme olarak Türkiye ile Kıbrıslı Türkler 2011 Eylül ayında aralarındaki kıta sahanlığının sınırlarını çizen bir anlaşma imzaladı ve ayrıca Kıbrıs Türk yönetiminin TPAO’ya ada çevresinde petrol ve doğal gaz arama hakkı vermesi öngörüldü.
Bence burada yasal tartışmalardan daha önemli olan husus ilgili tüm tarafların tek başına hareket etmemesi gerektiği -ki bu Kıbrıslı Rumlar için de geçerli- her ne kadar teoride onların pozisyonu uluslararası deniz hukuku açısından daha kabul görmüş olsa da. Şu aşamada tek taraflı atılan adımlar, adanın birleşme şansını azaltıyor, iki tarafın da diğerinden bağımsız bir gelecek planladığı izlenimini yaratıyor ve gerginlikleri tırmandırıyor.
· Soru: Rumlar İsrail ve Lübnan’la deniz sınırlarını belirleme konusunda anlaşma yaptı. Lübnan bu anlaşmayı her ne kadar kendi iç hukuku haline getirmediyse de anlaşma uluslararası hukuk açısından geçerli. Sizce bölgede önemli role sahip olan Suriye’nin bu konuda nasıl bir tavrı olacak?
· Akyel: Konunun Lübnan ve İsrail gibi Türkiye-Kıbrıs anlaşmazlığının dışındaki ülkeleri de kapsadığını görüyoruz. Örneğin Türkiye Lübnan’a Kıbrıslı Rumlar ile anlaşmasından sonra bir nota verdi ve anlaşmayı iç hukuk haline getirmemesi için baskı uyguluyor; yani bir anlamda Lübnan’ı ilgilendiren bu konuyu Kıbrıs sorununun çözümüne bağlıyor. Suriye’nin bu konudaki rolü ile ilgili çok yorum yok şu ana kadar ama Türkiye-Suriye ilişkilerinin gidişatına göre tavırlar değişebiliyor. Örneğin Suriye’deki Türk büyükelçilik ve konsolosluklarına yapılan saldırılardan sonra Kasım ortasında Türkiye, Suriye ile Akdeniz’de ortak petrol arama çalışmalarını iptal ettiğini duyurmuştu.
· Soru: Shell’in TPAO ile yaptığı anlaşmanın Kıbrıs’taki doğal gaz sorununa ve tartışmalarına nasıl bir etkisi olur?
· Akyel: Anlaşmanın detaylarına ve hangi bölgeyi kapsadığına bağlı, ancak hem Türklerin hem de Kıbrıslı Rumların üzerinde hak iddia ettiği kesişen bölgeleri kapsamadığı sürece doğrudan bir katkısı yok gibi gözüküyor. Öte yandan politik açıdan, Türkiye’nin Akdeniz’deki iddialarına dikkat çekmesi bakımından bir etkisi olabilir.
ULUSLARARASI KRİZ GRUBU NEDİR?
Uluslararası Kriz Grubu yerinde yapılan araştırmalara ve üst düzey uzman görüşlerine dayalı analizler yaparak, amansız ihtilafları engellemek veya çözmek üzere kurulan, 46 farklı milliyetten 130 çalışanı olan, kâr amacı gütmeyen, bağımsız ve sivil bir kuruluştur. Kriz Grubu’nun çalışma sistemi saha araştırmalarına dayanmaktadır. Çatışma ve şiddetin olduğu veya beklendiği ülke ve bölgelerde siyasi analistlerden oluşan ekipleri bulunmaktadır. Grup, söz konusu alanlarda birinci elden temin ettiği bilgiyi, tecrübeye dayalı değerlendirmelerle destekleyerek hazırladığı analitik raporları uluslararası alanda etkili olan karar mekanizmalarına sunarak, isabetli karar vermelerini sağlayacak önerilerde bulunur. Kriz Grubu’nun raporları ve bilgilendirme dokümanları e-posta ve posta yoluyla dışişleri görevlilerine, uluslararası kuruluş çalışanlarına iletilmekte, ayrıca internet sayfasında (www.crisisgroup.org) yayınlamaktadır.