“Gençler meydan okuyor” demiştim, “Kıbrıs’ın umudu onlar.”
Uluslararası Olimpiyat Komitesi Genç Liderler programının desteklediği "Değişim Rüzgarları" sayesinde oluşturulan iki toplumlu Kıbrıs yelken takımı, Kıbrıs’ın çevresinde tam bir tur yapmıştı. 69 saat boyunca durmaksızın yelken açmışlardı.
“Barışın mümkün olduğunu ve bunun anlayış, güven ve iletişimle başladığını kanıtladık” diyen Andrianos, Erem, Gözde, Gürdal, Koulia, Luana, Melek, Nilhan, Giannis, Paris ve Berke’ye liderlik yapan Sophia Papamichalopoulos’la konuştum.
Sophia, tıp doktoru olmasının yanı sıra Kıbrıs’ın en önemli olimpiyat sporcularından biri… Üç farklı dili ana dili gibi konuşuyor, cerrahi ihtisasını İsviçre’de tamamladı. 2010 Kış Olimpiyatları'nda yarışmış, kapanış töreninde Kıbrıs'ın bayrak taşıyıcısı olmuştu. En büyük hayali, iki toplumlu Kıbrıs takımının olimpiyatlarda tek bayrak altında yürüdüğünü görmek...
21 Eylül’deki organizasyonun ardından röportaj için sözleşmiştik, bugüne nasip oldu. Sophia’nin röportaj sonundaki sözleri aklıma kazındı: "Hızlı gitmek istiyorsanız yalnız gidiniz ama uzağa gitmek istiyorsanız birlikte ilerleyiniz.”
Dr. Sophia Papamichalopoulos
"Hızlı gitmek istiyorsanız yalnız gidiniz ama uzağa gitmek istiyorsanız birlikte ilerleyiniz”
‘Yelkenleri umutla doldurmak’
CM: Sevgili Sophia, ülkemiz nereye doğru yol alıyor, Kıbrıs’a neler oluyor?
Sophia Papamichalopoulos: Doğrusunu söylemek gerekirse ülkemizin geleceğinden endişe duyuyorum. Adada gençlere yönelik fırsatların sınırlı olması hayal kırıklığı yaratıyor. Yine de bizim neslimiz olumlu bir değişimi başarabilir. Bir yerden başlamak gerekiyor.
CM: İki toplumlu Kıbrıs Yelken Takımı hepimize örnek oldu. Yelkenleri yeniden nasıl umutla doldurabiliriz?
S.P: Engellere, bariyerlere ya da karşıtlıkları odaklanmak yerine hayatı iyiye doğru değiştirebileceğimize inanmaya başlamalıyız. Toplumlararası yeni işbirliklerine ihtiyaç var. Ortak bir vizyon ve ortak amaç doğrultusunda nasıl çalışabileceğine dair olumlu örnekleri çoğaltırsak, umut kıvılcımı yaratabileceğimize inanıyorum. Değişim Rüzgarları, herkesin imkansız olduğunu düşündüğü bir eylemi başarmak için nasıl birlikte çalıştığımızın bir örneğidir. Hiçbir şey imkansız değildir.
CM: Projeniz nasıl ortaya çıktı?
S.P: Hem yetişme tarzım, hem de spora ve yurduma dair sevgim nedeniyle böylesi bir hayalim hep vardı. Benim için önemli anlardan biri, 2018 Olimpiyatları’nda Kuzey ve Güney Koreli atletlerin aynı bayrak altında yürüyüşünü izlemek oldu. Bu benim için çok güçlü bir andı ve spor ile olimpiyat ruhunun insanları nasıl bir araya getirebileceğini gördüm. IOC Genç Liderler Programına katıldığımda vizyonum gerçeğe dönüştü ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin desteğiyle gençlere yönelik bir program olarak Değişim Rüzgarları'nı geliştirebildim. Kıbrıs adasında tam bir turun en az 50 yıldır yapılmadığını biliyordum, bu yüzden gençlere ilham vermek için imkansız gibi görünen bir şey yapmak istedim. Proje her iki toplumdan denizciler tarafından benimsendi. Bundan dolayı minnettarım. Projenin ilk aşamasından itibaren Karpaz Gate Marina'da eğitim aldık ve tesisleri kullandık. Bu süreç de son derece önemliydi.
“Konfor alanlarımızın
dışına çıkmalıyız”
CM: Adanın tümünde tam bir tur yapmak için askeri ve bürokratik sorunları nasıl aştınız? Doğrusu merak ediyorum, savaş gemileriyle karşılaşmadan adada gezinmeyi nasıl başardınız?
S.P: Bu ancak her iki toplumun desteğiyle ve adanın tamamındaki paydaşlarla önyargısız, samimi bir iletişim kurulmasıyla mümkün oldu. Açıkçası pek çok zorluk vardı. Projenin güçlü unsurlarından biri tümüyle topluluk temelli olmasıydı, yani herhangi bir devlet ya da resmi kurumunun aktif katılımı yoktu. Çeşitli zorluklarla yüzleşirken yaratıcı olmamız gerekiyordu. Tüm süreçlerde açık fikirli olduk ve iki tarafa da saygılı olmaya çalıştık, her durumda yasal haklarımız ve düzenlemeler çerçevesinde hareket ettik.
CM: Projede rol alacak isimleri nasıl seçtiniz?
S.P: Toplamda 10 mürettebatımız ve 3 kaptanımız vardı. Mürettebatı seçerken iki toplum dengesini gözettik. Ekibimiz 19-34 arasında 6 kadın ve 4 erkekten oluştu. Kadınların projeye yoğun ilgisi bizi olumlu anlamda şaşırttı. Ekip arkadaşlarımızın bazıları geçmişte iki toplumlu faaliyetlere katılmış, bazıları ise kontrol noktasını hiç geçmemişti. En çok güvendiğim iki denizcinin, kardeşim ve sevgili dostumuz Kaptan Nigel Davies'in de katıldığı projede kaptanlardan biriydim.
CM: İki toplumdan gençler arasında fark ya da sorun gözlemlediniz mi?
S.P: Tek belirgin fark dil ve İngilizce iletişim kurarak bunu aşıyoruz. Yine de toplumlarının karşılıklı olarak birbirinin dilini öğrenmiyor olması üzücüdür. Eğitim sistemi buna göre düzenlenebilir. 4 resmi dili olan ve çocukların okulda en az 3 dil öğrendiği bir ülke olan İsviçre'de yaşıyorum ve çalışıyorum. Kıbrıs’ta her çocuk, en az üç dilli olarak yetişebilir.
CM: Yat turu ne kadar sürdü?
S.P: Neredeyse 69 saat boyunca sürekli yelken açtık.
CM: Unutulmaz anlarınız nelerdi?
S.P: Benim en unutulmaz anlarım Apostolos Andreas'ta küçük adalar arasında gün batımını izlemek ve Uluslararası Barış Günü'nde yolculuğumuzu tamamlamaktı.
CM: Siz başardınız, peki politikacılar neden başaramıyor?
S.P: Benim kişisel görüşüm siyasetçilerin, insanların konfor alanlarının dışına çıkmasına ve yaratıcı çözümler üretmesine izin vermeyen bir anlatıya takılıp kaldığı yönündedir. “Kıbrıs Sorunu” dediğimiz kavram çözümsüz bir sorunun ezberine dönüştü.
C.M: Gençlere neler önerirsiniz?
S.P: Sloganlarımız “Birlikte Meydan Okumak”, “Güçlendirmek” ve “İlham Vermek”tir. Daha iyi bir gelecek yaratmak için gençleri konfor alanlarının dışına çıkmaya davet etmek istiyorum. Bizim ortak yolculuğumuzun onlara ilham vermesini diliyorum. Mutlaka birlikte çalışmalarını öneriyorum. Şu sözü unutmasınlar: "Hızlı gitmek istiyorsanız yalnız gidiniz ama uzağa gitmek istiyorsanız birlikte ilerleyiniz.”