OKURLARIMIZ BİLDİKLERİNİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYOR…
Bazı okurlarımız, Tekke Bahçesi’nde en az 20-30 mezarın “şüpheli” olduğu ve bu mezarların kazılarak DNA testleriyle kimin nereye gömülmüş olduğunun açıklığa kavuşturulması gerektiğini söylediler.
Bizimle temasa geçen okurlarımız “Tekke Bahçesi’nde en az 20-30 kadar şüpheli mezar vardır. Bunların kazılması gerekir ki aileler yanlış mezarlara gitmesinler, herkesin nereye gömülmüş olduğu açıklığa kavuşturulsun” diye konuştular.
Tekke Bahçesi’ne defnedilmiş olanlardan bazılarının evlatları da bu yönde girişim yapmış bulunuyor.
Bu konuda bu sayfalarda geniş yayın yapmış olduğumuzu okurlarımız hatırlayacak…
Örneğin Tekke Bahçesi’ne 1974’te defnedilmiş olan Ecvet Yusuf’un kızı Nilgün Ecvet Orhon bu konuda girişimde bulunmuş ve yıllardır ziyaret ederek yaseminler götürdüğü sevgili babasının mezarının bu olup olmadığını bilmek istediğini belirttiği açıklamalarda bulunmuştu.
Yine Hüseyin Osman Sakallı, 20 Temmuz 1974’te Doğruyol çarpışmalarında öldürülen kardeşi Mustafa Halil Sakallı ile arkadaşı Selim Mustafa Mavili’yi kendi elleriyle Tekke Bahçesi’nde aynı mezara gömdüğünü, kardeşinin mezarının Tekke Bahçesi’nde olduğunu belirterek, Tekke’deki bu mezarın kazılmasını talep etmişti ve onunla yaptığımız geniş röportaja bu sayfalarda geçtiğimiz aylarda yer vermiştik… Mezarın üstüne isim yazılmadığı için kardeşinin mezarını bulamayan Hüseyin Osman Sakallı, bu mezara üç kişi gömmüş olduğunu da anlatmıştı.
Tekke Bahçesi Şehitliği’nde Bakanlar Kurulu kararıyla Ayvasıl’daki toplu mezardan getirilip Tekke’ye gömülen 1963 “kaybı” Kıbrıslıtürkler için Kayıplar Komitesi tarafından kazı yapılmış ve kazılan mezarlar toplumumuzda şok yaşanmasına neden olmuştu: Çünkü örneğin üstünde Hüseyin Yalçın yazan mezarda Hüseyin Ruso’nun kalıntıları bulunmuş, üstünde “Önder İbrahim” yazan mezardan ise beş Kıbrıslıtürk’ün kalıntıları çıkarılmıştı. Bu beş kişilik mezardan “kayıp” İsmail Bekir’in yanısıra İbrahim Ramadan ve İhsan Güven Salih’ten geride kalanlar bulunarak kimliklendirilmiş ve Kayıplar Komitesi tarafından defnedilmek üzere ailelerine küçük birer tabutta verilmiş, cenaze törenleri de yapılmıştı. Bu beş kişilik mezarda bulunan iki “kayıp” Kıbrıslıtürk’le ilgili Kayıplar Komitesi’nin DNA testleri ise devam ediyor…
Tekke Bahçesi Şehitliği’nin dışına bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın gömülmüş olduğu yönünde de pek çok tanıklık bulunuyor ancak bugüne kadar yürütülen bazı kısmi kazılarda Tekke’nin dışındaki bazı noktalarda herhangi bir ize rastlanmadı. Bu alanların da yeniden araştırılması ve kazılmamış olan noktaların kazılması gerekiyor…
POLITIS gazetesi “Kıbrıs: Cezalandırılmamış Suçlar Dosyası”nı yayınlamaya devam ediyor…
“Şefika ve Hüseyin Ahmet’in kaçırılıp öldürülmesine Trikomo’dan bir polis de karıştıydı…”
Lefkoşa, 5 Ağustos 2018 (T.A.K): Politis “Kıbrıs: Cezalandırılmamış Suçlar” dosyasının bugünkü bölümünde, pazartesi gününe denk gelen 11 Mayıs 1964 tarihinde, aynı gün içerisinde, Mağusa’da 2 Yunan askeri ve 1 Kıbrıslırum polisinin öldürülmesinin ardından, aralarında evli bir de çiftin bulunduğu 17 Kıbrıslıtürk’ün ortadan kaybolmasına yer verdi.
Politis gazetesi, “Kıbrıs: Cezalandırılmamış Suçlar Dosyası” kapsamında “Trikomo’da Kan Döngüsü- Suçun Ardından 50 Yıl Sonra Tanık Konuşmaya Korkuyor” başlıklı haberinde, ortadan kaybolan 17 Kıbrıslıtürk’ün arasında yer alan “Trikomo (İskele) - Pervolia (Bahçalar)” sakini Hüseyin Ahmet-Şefika Hüseyin isimli evli çiftin kalıntılarının 2010 yılında İskele’de bir kuyuda belirlendiğini, gömülmeleri için ise ailelerine 2011 yılında teslim edildiklerini yazdı.
Gazete, Kıbrıslırum Polis Genel Müdürlüğü’ndeki özel birimin, o dönem, evli çiftin ölüm koşullarını araştırmaya başladığını da belirtti.
Hüseyin Ahmet-Şefika Hüseyin çiftinin, o tarihte, akşamüzeri Mağusa’dan dönerken, “Haravti” bölgesinde, bir grup milis tarafından önlerinin kesildiğini ve kaçırıldığını yazan gazete, Kıbrıslıtürklerin kaçırılmasına, aralarında Trikomo Polis Karakolu’ndan bir polisin de bulunduğunu 5 kişinin katıldığını belirtti. Gazete, Kıbrıslırum Polis Genel Müdürlüğü’nün, Kasım 2013’ten itibaren, araştırma sürecine ilişkin bilgi notunda, hayatta olmayan Trikomo muhtarı ile bir tanesi yazılı ifade verdikten sonra ölen 2 Trikomo sakininin önemli tanıklıklarının ortaya çıktığını belirtti.
Habere göre, önemli olarak addedilen 3 Trikomo sakininden hayatta olan tek kişi, verdiği yazılı ifadede, Kıbrıslıtürk çiftin yakalanması olayına, sadece 2’sini tanıdığı ve ismini verdiği 4 kişiyle birlikte katıldığını kabul etti. Söz konusu tanık, ismini verdiği 2 kişiden 1 tanesinin polis olduğunu kaydetti.
Eski muhtar verdiği ifadede, söz konusu polisin, iki Kıbrıslıtürk’ü tutukladığını duyduğu zaman polis karakoluna gittiğini ve bu kişilerin serbest bırakılmasını istediğini ancak Kıbrıslıtürk çiftin kaçırılmasına müdahil olan polis önderliğindeki polislerin bunu reddettiğini belirtti.
Eski muhtar ve polise ifade veren diğer 2 kişi, ertesi gün köyde, söz konusu polisin, Kıbrıslıtürk çifti öldürdüğünün yayıldığını, daha sonra cesetlerin “Lakko tu Pitsiu” bölgesindeki bir kuyuya atıldığını belirtti.
Bir başka Trikomo sakini ise verdiği ifadede “11 Mayıs 1964 gecesi, komşusunun köpeklerinin havlamasını ardından ise kadın ağlaması duyduğunu, Şefika ve kocasının, öldürülmek için götürüldüğünü söylediğini” dile getirdi.
Şu an hayatta olmayan Trikomo sakini verdiği yazılı ifadede, 12 Mayıs 1964 sabahı hayvanları otlatmak için “Lakko tu Pitsiu” bölgesine giden kız kardeşinin bir kuyunun ağzında “kan, çoraplar, beyin parçaları ve ayakkabı” gördüğü yönünde açıklaması olduğunu söyledi. Devriye gezen motosikletli polisin sözkonusu kadını kovarak, bir kere daha oraya gitmemesi konusunda uyardığını söyleyen söz konusu kadının ifade vermek için polise çağrıldığı zaman olumsuz yanıt verdiği, yardımdan kaçındığı ve bölgeye gittiğini doğruladığını ancak kuyunun ağzına yaklaşmadığını söylediği kaydedildi.
Habere göre, kızkardeş yanına bir polisin yaklaştığını ve bölgeden ayrılmasını kendisine söylediğini teyit ederken polisi bilmediğini ifade etti.
Gazete, bu cinayetin failleri konusun Trikomo sakinlerinde korkunun bugüne kadar hakim olduğunu, yine bir bölge sakinin “annesinin failleri bildiğini ancak failler ölmeden, kendisine bile söylemediği” şeklindeki ifadesiyle teyit edildiğini belirtti.
Gazete aynı haber içerisinde Trikomo bölgesinde, 1974 yılında 23 Kıbrıslırum ile 9 Kıbrıslıtürk’ün öldüğünü de yazdı.
(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden – 5.8.2018)