Tekke Bahçesi’nde “Doğruyol” karmaşası…

Sevgül Uludağ

Hüseyin Osman Sakallı, 20 Temmuz 1974’te Doğruyol çarpışmalarında öldürülen kardeşi Mustafa Halil Sakallı ile arkadaşı Selim Mustafa Mavili’yi kendi elleriyle Tekke Bahçesi’nde aynı mezara gömdüğünü, kardeşinin mezarının Tekke Bahçesi’nde olduğunu anlatıyor… Hüseyin Osman Sakallı, Tekke’deki bu mezarın kazılmasını talep ediyor…

 

Hüseyin Osman Sakallı, 20 Temmuz’u 21 Temmuz 1974’e bağlayan gece, Doğruyol çarpışmalarında öldürülen kardeşi Mustafa Halil Sakallı ile arkadaşı Selim Mustafa Mavili’yi kendi elleriyle Tekke Bahçesi’nde aynı mezara gömdüğünü, kardeşinin mezarının Tekke Bahçesi’nde olduğunu söylüyor beni aradığında…

Bir tesadüf sonucu Lefkoşa’da Kuruçeşme’den hastaneye giderken buradaki caminin arka kapısından çıkarılarak bir kamyonete yüklenmekte olan savaşta öldürülmüş Kıbrıslıtürkler’in naaşlarını görmüş – gidip yakından baktığı zaman kardeşi Mustafa Halil Sakallı ile Göçmenköy’den arkadaşı Selim Mustafa Mavili’yi tanımış…

Henüz 17 yaşındaki Mustafa Halil Sakallı, alnında bir şarapnel parçasıyla öylece yatıyormuş kamyonette. Arkadaşı Selim Mavili’nin ayakkabılarını almış, ailesine teslim etmek için… Kamyonetin ardından Tekke Bahçesi’ne gitmiş… Burada beş kişilik bir mezardan birkaç mezar aşağıya bir başka mezara, kendi kardeşi Mustafa’yı ve Selim Mavili’yi birlikte defnetmiş. Üçüncü bir kişiyi daha bu mezara defnetmiş olabilirmiş de, olmayabilirmiş de – bunu tam hatırlayamıyor… Arından 3-4 gün sonra buraya gittiğinde, kardeşinin mezarını bulamamış… Çünkü Doğruyol’dan getirilen ve Hüseyin Osman Sakallı’ya göre 10-15 Kıbrıslıtürk’ün defnedildiği Tekke Bahçesi’nde, kardeşinin adı mezara yazılmamış…

Beni aradığı zaman onu hemen Kayıplar Komitesi yetkilileriyle temasa geçiriyorum ve Kayıplar Komitesi psikoloğu Ziliha Uluboy’u arayarak Hüseyin Osman Sakallı’nın telefon numarasını ona veriyorum. Ziliha Uluboy hemen onu arayıp temasa geçiyor. Hüseyin Osman Sakallı iki gün sonra Lefkoşa’ya geliyor ve Kayıplar Komitesi’ne giderek burada DNA örneği veriyor, ayrıca Kayıplar Komitesi Kazılar Koordinatörü arkeolog Demet Karşılı’yla birlikte Tekke Bahçesi Şehitliği’ne giderek kardeşini nereye gömmüş olabileceğini ona göstermeye çalışıyor. Buradaki en önemli ipucu, beş kişilik  mezarın kazılmış olması – beş kişinin birlikte gömülmüş olduğu bu mezarın üzerinde “Önder İbrahim” yazıyordu ancak Önder İbrahim’in gerçek mezarı Boğaz Şehitliği’ndeydi. “Kayıp” İsmail Bekir’in sevgili kızı Ülfet Canseç’in büyük mücadelesi sonucunda, Tekke Bahçesi’ndeki “Ayvasıl” mezarları kazılırken, Bakanlar Kurulu’ndan çıkarılan bir kararla bu mezar da kazılmış ve bu mezardan İsmail Bekir’den geride kalanlar çıkarılmıştı, aynı mezara defnedilmiş dört kişiyle birlikte… İsmail Bekir’den başka aynı mezardan çıkarılmış iki Kıbrıslıtürk’ün kimlikleri de DNA testleriyle belirlenmiş bulunuyor: İbrahim Ramadan ve İhsan Güven Salih… Diğer iki kişinin de DNA testlerinin sonuçlanmasını bekliyoruz… İbrahim Ramadan’ın sevgili ailesiyle önceki gün bir araya geldik ve onun öyküsünü de önümüzdeki günlerde bu sayfalarda yayımlayacağız…

Bu beş kişilik mezarın belirlenmiş olması, Hüseyin Osman Sakallı’nın kardeşinin mezarının belirlenmesinde de yardımcı olacak…

Doğruyol’dan Tekke Bahçesi’ne kaç kişi getirilip gömülmüştü? Tekke Bahçesi Şehitliği’nde bir de “Doğruyol” karmaşası olduğu, Hüseyin Osman Sakallı’nın anlattıkları ve beş kişilik toplu mezarla ispatlanmış oluyor. Tekke Bahçesi’nde aslında yeni kazıların yapılması gerekiyor çünkü hem mezarlara yazılmış isimlerle içinde yatan şahıslar arasında bağlantı olmayabileceğini, özellikle Ayvasıl mezarları kazılırken de gördük. Örneğin Hüseyin Yalçın’ın mezarından Hüseyin Ruso çıktı, Önder İbrahim yazılı mezardan İsmail Bekir, İbrahim Ramadan, İhsan Güven Salih ve iki kişi daha çıkarıldı… Tekke Bahçesi’nde bakalım daha ne büyük bir karmaşa vardır ve yıllarca burasının kazılmasına karşı çıkanların neden karşı çıkmış oldukları, her geçen gün daha çok anlaşılabiliyor…

Bugün buradan okurlarıma bir kez daha çağrıda bulunmak istiyorum… Tekke Bahçesi’ne Doğruyol’dan getirilip gömülenler kimlerdi? Hangi camiden alınıp kamyonetle buraya taşınmışlardı? Laleli Camisi’nden mi? Akkavuk’tan mı? Kaç kişiydiler? On kişi mi? Onbeş kişi mi? Daha fazla mı? Bu defin işleminde yer almış olanlar veya buna tanık olmuş olanlar, isimli veya isimsiz olarak beni 0542 853 8436 numaralı telefonumdan arayabilirsiniz…

Tekke Bahçesi’ndeki Doğruyol karmaşasını Kayıplar Komitesi çözebilecek mi? İsimleri “kayıplar” listesinde olmayanlar için, Kayıplar Komitesi’nin kazı yapmadığını biliyoruz. O zaman, Cumhurbaşkanı Akıncı, tıpkı güneyde olduğu gibi bir İnsani İşler Komitesi oluşturabilir mi Cumhurbaşkanlığı bünyesinde? Kıbrıs’ın güneyinde Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiserliği, isimleri “kayıplar” listesinde olmayan ama yine de “kayıp” olarak addedebileceğimiz – çünkü gömü yerleri yüzde yüz kesinlikle bilinmiyor – insanlar için ayrı kazılar yürütüyor. Kayıplar Komitesi bünyesinde Tekke Bahçesi karmaşasının çözümlenmesi çok daha uygundur ancak öyle bir olanak yoksa, o zaman belki böylesi yeni bir düzenleme, adı “kayıplar” listesinde olmayan Kıbrıslıtürkler için yapılabilir. Bu konu üzerinde düşünmemiz, kafa yormamız ve birbirimize yardımcı olmamız gerekiyor…

Hüseyin Osman Sakallı, kardeşinin mezarının bulunmasını talep ediyor… “Bu işin peşini bırakmam ben. Ben bu çocuğun mezarını isterim, alnında şarapnel parçasıynan… Bulacağım da… Olmadı, Avrupa İnsan Hakları’na müracaat edeceğim, dava edeceğim...” diyor.

Hüseyin Osman Sakallı’yla kendi elleriyle Tekke Bahçesi’ne defnettiği ve mezar yeri belli olmayan 17 yaşındaki kardeşi Mustafa Halil Sakallı’yla ilgili röportajımız şöyle:

SORU: Hüseyin Bey kaç yaşındasın?
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI:
70 yaşındayım… Annemin adı Şerife Sakallı, hayatta değildir. Babamın Halil Mustafa Sakallı… O da rahmetlendi…

SORU: Orijinal Omorfoluydunuz…
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI:
Doğma büyüme Omorfoluyum. Annem Sadrazam Çiftliği vardı, Sadrazamlar’dandır. Mehmet Ahmet Sadrazam’ın kızıdır, şehit kızıdır. Dedem da şehittir. 7 Mart 1964’te şehit oldu dedem Koruçam’da – Kormacit’te… Nenemin adı Emine, senelerce Dikomo’da kalırdı. Bir tarafım Sadrazam, bir tarafım Sakallı benim. Biz beş erkek kardeş, bir anadan, bir babadan… Bir kızkardeşimiz var, o da annemin ilk kocasından. Ama bizde ayırım yok. O, ablamızdır.  Ben Hüseyin Sakallı… Hasan Sakallı, Mehmet Sakallı, Mustafa Sakallı, Ahmet Sakallı… Ahmet Sakallı, Avustralya’dadır. Doğruyol’da olan Mustafa Sakallı’ydı… Şehit olan… 17 yaşındaydı. Çetinkaya’da kalecilik yapardı o dönem.

SORU: Babanız ne iş yapardı siz küçükken, Omorfo’da?
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI:
Babam kamyonculuk yapardı, bir da eski eser işi yapardı, kaçak – antikacıydı…

SORU: Başı derde girer miydi bu yüzden?
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI:
O dönemde şimdiki gibi değildi. Çavuş alır tutar koyardı içeri, sorardı “Bitti mi be Halil?”, “Yok” derdi. Akşam salarlardı, adam banyosunu yapar gider, gene içeride yatırdı. Bunda eskiden müze bir taneydi. Müzedekilernan işbirliği yapardı. Müzeye satardı.

SORU: Nerelerden bulurdu?
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI:
Adanın dört bir yanında kazı yaptı babam, rahmetlik. Gitmediği yer kalmadı…

SORU: Arkeolog gibi…
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI:
Ama kaçak!...

SORU: Nereden merak saldıydı buna?
HÜSEYİN OSMAN SAKALLI:
Bir Ermeni vardı, ondan öğrendi. Lefkoşalı’ydı Ermeni. Eğitti kendini. Para da yoktu o zaman. Bir şilin, iki şilin yövmiye çalışırdı erkekler, kadınlar altı-yedi kuruş mesela…

 

DEVAM EDECEK