*** Tekke Bahçesi’ne hem 1963’te, hem 1974’te bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar gömülmüş…
Aslında bu kamyon şöförünün adı, yaptığım araştırmalarda zaman zaman karşıma çıkıyor – hem onun, hem de kardeşinin adları 1974’te “kayıp” edilmiş bazı Kıbrıslırumlar’a ilişkin araştırmalarımda karşılaştığım isimler. Bu iki kardeş 1963’te köylerinden kaçmak zorunda kalmışlar iki toplumlu çatışmalar patlak verince ve başka köylere göçmen olarak gitmişler. Her iki kardeş de bir şekilde şöförlükle uğraşıyormuş, hatta bir tanesi Omorfo bölgesine ve Vasilya’ya çalışmak üzere Kıbrıslıtürkler’i taşıyormuş... Çok yakın geçmişte bir Kıbrıslıtürk okurum bana “D....” lakaplı şöförün 1974 sonrasında bir kadını ve çocuğunu alıp nasıl tuttuğunu övünerek anlattığını söylemişti. Kafasını sallayarak “Bölgedeki kahvelere gidecek olursan ve yaşlı insanlara soracak olursan, o Kıbrıslırum kadın ve çocuğuna bu adamın neler yaptığını öğrenebilin” demişti...
Tekke Bahçesi bölgesinde yeğenlerimden biriyle karşılaşıyorum ve konuşmaya başlıyoruz.
“Biz dükkanımızı bu bölgeye 70’li yılların sonunda inşa ettik” diye anlatıyor... “O zamanlar tüm buralar bomboştu – şimdi o apartmanın olduğu yerde bir su deposu vardı, başka da bir şey yoktu... Evkaf bu apartmanı inşa ederken bazı kemiklerin bulunduğu yönünde söylentiler duyduyduk” diye anlatıyor.
Tekke Bahçesi’nde şu anda durmakta olduğumuz alana ve civarına hem 1963-64’te, hem de 1974’te bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın gömülmüş olduğuna bizzat görgü şahidi olan iki şahidimiz var şimdi – demek ki burası – Tekke Bahçesi’nde duvarlarla çevrili mezarlık değil, mezarlığın dışındaki bu bölge – Kıbrıslırum “kayıplar”ı gömdükleri bir alanmış...
Kallis’le birlikte iki apartman arasındaki park yerinden çıkarak ön tarafa doğru yürüyoruz – buraya getirdiğimiz ilk görgü şahidi olan Tuncer Bağışkan’ın 63-64 “kaybı” bazı Kıbrıslırumlar’ı gömmüş oldukları olası gömü yerini göstermiş olduğu yerle 1974’te “kayıp” bazı Kıbrıslırumlar’ı gömmüş oldukları olası gömü yeri birbirine çok yakın...
Demek ki bu alanı 1963’te “gömü yeri” olarak kullanmaya başlamışlar ve 1974’te de aynı bölgeye “kayıplar”ı gömmeye devam etmişler...
Tam Tekke Bahçesi’nden ayrılmak üzereyken bir başka okurumuzla karşılaşıyoruz – o da 14 Ağustos 1974 sonrasında bazı “kayıplar”ın gömülüşüne tanık olmuştu... Lefkoşa’da Kornaro Hotel’in tepesinden yapılan gömüyü seyrettiğini anlatmıştı bana ve şimdi “Orayı ne zaman kazacaksınız?” diye soruyor. Bu okurumun anlattıklarını çok geniş biçimde bu sayfalarda birkaç kez yayımlamış, Kayıplar Komitesi yetkililerine de bu konuda bilgi vermiştim.
Şimdi onu Kayıplar Komitesi yetkilileriyle tanıştırıyorum ve onlara da tanık olduğu şirolarla gömme olayını aktarıyor:
“Eğer beni Kornaro Oteli’nin damına çıkarırsanız, oradan size olası gömü yerini gösterebilirim. Kornaro’nun üst katlarındayken, Kornaro otelinin sağına doğru bazı ağaçlar vardı. Ağaçlık bölge ile Kornaro arasındaki bölgeyi dozerler kazarak ölüleri gömmüştü. Türkiyeli bir subay ziyaretimize gelmişti biz Kornaro’nun üst katlarındayken ve bize “Onları gömmek için nereye götürecektik? İşte buraya gömüyoruz... Savaşta olur böyle şeyler” demişti... Çok sayıda ölü ve yaralı gördüydüm... İleride Grammer School vardı... 1974’te bu bölgede TURDİK ile ELDİK arasında (Türk Alayı ve Yunan Alayı) şiddetli çarpışmalar yaşanmıştı...”
Beş-altı yıl önce bu anlattıklarını yazmıştım, sonra da 2011 yılında yani üç yıl önce de çok detaylı bir röportaj yapmıştık aynı konuda.
Kornaro Oteli “askeri bölge”de kaldığı için onu oraya çıkarmamız mümkün değil, meğer ki onun için özel bir “izin” alınsın Kayıplar Komitesi tarafından. Bu mümkün değilse, o zaman Lefkoşa’nın güneyinden yüksek bir binanın üstüne çıkmayı deneyebiliriz ve böylece bu şahit bize bildiği olası gömü yerini işaret edebilir. Bu konu üstünde çalışmayı sürdüreceğiz...
Ancak şimdi veda vakti – bize Tekke Bahçesi’ndeki olası gömü yerini gösteren şahide teşekkür ediyoruz ve Lefkoşa’dan ayrılarak Abohor’a gidiyoruz çünkü Abohor’da da bazı okurlarım bize bazı olası gömü yerleri göstermek üzere bekliyorlar... Devam edecek...