1963’te Lefkoşa’da bandabuliya yanındaki Uray Sokak’ta acımasızca öldürülerek “kayıp” edilen Yanni ve Gagullu için girişimlerimiz devam ediyor… Yannis Ellinas’ın yeğeni Takis Hacıdimitriu, Genetik Enstitüsü’nde DNA örneği verdi…
Gerek Kıbrıslıtürkler’den, gerekse Kıbrıslırumlar’dan “kayıp” oldukları neredeyse yarım yüzyıl gizlenen Yanni ve Gagullu Ellinas çifti için girişimlerimiz devam ediyor… Yannis Ellinas’ın yeğeni Takis Hacıdimitriu, girişimlerimiz üzerine bizimle birlikte Genetik Enstitüsü’ne gelerek DNA örneği verdi. 25 Ocak 2017 Çarşamba günü Takis Hacıdimitriu’yla birlikte Genetik Enstitüsü’nü ziyaret ettik ve Takis Hacıdimitriu burada DNA örneği vererek Yannis Ellinas’tan geride kalanların bulunması halinde, DNA kimlik tespiti yapılabilmesi için önemli bir adım attı. Yannis’in karısı Gagullu Ellinas için de girişimlerde bulunduk ve İngiltere’de yaşayan yeğeni önümüzdeki aylarda Kıbrıs’a geldiği zaman Gagullu Hanım için DNA örneği vermeyi kabul etti.
Kıbrıslırumlar 1963 “kaybı” Yanni ve Gagullu Ellinas’ı hiçbir zaman “Kayıplar Listesi”ne koymamıştı… Ancak girişimlerimiz ve onların acıklı öyküsünü ortaya çıkararak akrabalarını bulmamız sonucu bu konuda bazı adımlar atılabilmişti…
1963’te Lefkoşa’da bandabuliya yanındaki Uray Sokak’ta acımasızca öldürülerek “kayıp” edilen bu yaşlı karı-kocanın daha sonra bazı komşuları tarafından acıma duygusuyla öldürüldükleri yerden alınarak geceleyin sessiz sedasız Tekke Bahçesi’ne gömüldükleri anlatılmaktaydı…
Bir okurumuzun altı yıl önce bize anlattığı bu öykünün peşine düşmüştük, bir süre sonra bu yaşlı karı-kocanın kimler olduğunu araştırmalarımız sonucunda bulmuştuk…
Gagullu hanım yatalaktı ve yatağında bazı Kıbrıslıtürkler tarafından 1963’te öldürülmüştü. Eşi Yannis kaçmaya çalışmış, o da evin yakınında sokak ortasında vurularak öldürülmüştü…
Araştırmalarımızı derinleştirince, Gagullu Hanım’ın İngiltere’de yaşayan yeğeni bizimle bir okurumuz vasıtasıyla temasa geçmiş ve Gagullu Hanım’ın öyküsünü bize anlatmıştı…
YALUSALI BİR KIBRISLIRUM OKURUMUZUN ANLATTIKLARI…
O günlerde bir Kıbrıslırum okurumuz Gagullu Hanım’la ilgili olarak bize şunları anlatmıştı:
“Sevgili Sevgül,
Yazılarını düzenli olarak takip ediyorum ve memleketimizin acılarına merhem olduğunu belirtmek isterim, Lütfen böyle devam et çünkü sen, ailelerin acılarını dindirmeye çalışan ve onlara bir nebzecik da olsa huzur getiren bir meleksin...
Sana teşekkür etmek maksadıyla bu mektubu yazdım. Sen, hiç kimsenin hatırlamadığı “Gagullu” olarak tabir ettiğin aslen Yalusalı bir Kıbrıslırum kadının ve kocasının akibetini araştırdın ve onların nereye gömülmüş olabileceğini yazdın.
Bizim ailemiz “Gagullu” olarak tabir ettiğin Kakulla ve ailesini çok iyi tanırdı. Kakulla, ya da senin ve Kıbrıslıtürkler’in deyişiyle “Gagullu”, Lefkoşa’ya yerleşmişti, bandabuliyanın yanında büyük bir evi vardı. Çok girişimci bir kadındı. Mesela Bank of Cyprus’un ilk kadın hissedarlarından birisi idi Kakulla Hanım. Bandabuliyanın yanındaki evinin odalarını pansiyon olarak kiralamaktaydı. Evinin alt bölümünü de kahvehane olarak çalıştırmaktaydı. Kocasının adı Yannis Ellinas idi. O dönemlerde Lefkoşa’ya gelen insanlar, onun işlettiği pansiyonda konaklardı. Ben da bir defasında bu pansiyonda babamla birlikte kaldığımızı hayal meyal hatırlarım.
Kakulla, Yalusa’da bir ilkokul inşa ettirmişti ve buna Kakullion İlkokulu denmekteydi. Kilisenin yanında bir okuldu bu. Kakulla sanırım 1890’lı yıllarda dünyaya geldiydi, galiba 1895 ya da 1896 civarında. Gönlü zengin bir kadındı, herkese yardım etmeyi severdi. Yalusa’da ilkokulu yaptırması nedeniyle, kilise ona teşekkür etmiş ve ona bazı çok değerli araziler bağışlamıştı. Kakulla da bu arazileri ve Yalusa’da sahip olduğu bazı evleri ailesine ve kızkardeşi Nestillu’nun kızlarına bağışlamıştı. Çünkü Kakulla hanımın kendi çocuğu yoktu... Arhangelos Kilisesi’nin kendisine bağışladığı kilise yanındaki araziye bir kahvehane inşa etmiş ve onu da bir akrabasına bağışlamıştı.
Kakulla hanım, Yalusa’da mezarlıkta bir de büyük mezar yeri almış ve kendi mezarını hazırlamıştı, Yalusa’ya gömülmek istiyordu.
Fakat 1963’te iki toplum arasında çatışmalar çıkınca, sizin yazılarınızda da belirtmiş olduğunuz gibi, Kakulla Hanım ve eşi Yannis Bey, bazı Kıbrıslıtürkler tarafından öldürüldüler, naaşları olduğu yerde kaldı... Gene sizin yazınızdan öğrendiğimiz kadarıyla iyi yürekli bir Kıbrıslıtürk, bu naaşları alarak, Tekke Bahçesi’ne götürerek onları oraya gömdü, gecenin karanlık bir vaktinde... Onların naaşlarını Tekke Bahçesi’ne gömen bu Kıbrıslıtürk’e lütfen bizim tarafımızdan teşekkür et sevgili Sevgül.
Söylemek istediğim bir başka şey de, bildiğim kadarıyla ne Kakulla Hanım, ne de Yannis Bey, Kayıplar Listesi’ne konmamıştır. Belki akrabalarını bulabilirseniz, onları Kayıplar Listesi’ne koydurabilirsiniz. Eğer günün birinde Kakulla Hanım ve Yannis Bey’in kalıntıları bulunursa, hiç olmazsa akrabaları onları alıp defnedebilsinler. Belki da 1963 yılında kayıp oldukları için adları listede yoktur, en azından ben baktım ve göremedim. Lütfen bu konuda da birşeyler yapınız.
Sevgili Sevgül,
Yalusa’ya gittiğiniz zaman lütfen o ilkokulu bulunuz, Kıbrıslırum mezarlığına giderseniz, orada Kakulla Hanım’ın kendisi için hazırlattığı ama kendisinin gömülemediği mezarı da bulunuz...
Onun unutulmasına, unutturulmasına izin vermediğiniz için sana çok teşekkür ederiz... Özellikle Ferah Hanım’ın Kakulla Hanım’ın portresini çizmesi bizi çok etkiledi... Ona da lütfen teşekkür ediniz...”
YEĞENİ ANLATIYOR…
Arından bir Kıbrıslırum okurumuz aracılığıyla Gagullu Hanım’ın İngiltere’de yaşayan yeğeni Takis Zahariu bizi bulmuş ve bize onun öyküsünü şöyle anlatmıştı:
“Sayın Bayan Uludağ,
Yakın geçmişte POLİTİS gazetesinde ninemin kızkardeşi Kakullu ve eniştemiz Yianni hakkında yazmış olduğunuz bir yazıyı okudum. Size bunun için çok teşekkür ederim çünkü 1963’te öldürüldüklerini bildiğimiz halde, bu konuda başka herhangi bir detaylı bilgiye sahip değildik.
Sana Kakullu hakkında daha fazla bilgi vermek istiyorum ancak öncelikle kendimi tanıtayım. Benim adım Takis Zahariu’dur, Yalusalı’yım ancak Temmuz 1963’ten bu yana Londra’da yaşamaktayım. Ben makalenizde sözünü ettiğiniz Nestillu’nun yani Stilyani Panayi’nin torunuyum. Bir başka deyişle, Kakullu benim nenemin kızkardeşi idi.
Kakullu’nun annesinin adı Katerina idi ve Türkiye’den, sanırım Adana’dan gelerek Kıbrıs’a yerleşmişti. Bu sanırım 1860 yılları civarında olmuştu. Katerina Hanım iki kez evlenmişti, ilk eşi Panayis Panayi’den iki çocuğu vardı, bunlardan birisi de Kakullu idi. Kakullu, benim nenemden on yaş daha büyüktü – demek ki doğum tarihi 1870-1880 olabilir. Katerina’nın öteki çocuğu bir erkekti ve daha ileriki yıllarda onları gördüğümde bu erkek çocuğun akrabaları Dipkarpaz’da yaşamaktaydı.
Katerina tekrar evlenmiş ve bu evliliğinden iki kız çocuk sahibi olmuştu, bunlardan birisi benim nenem Stilyani (Nestillu) 1880’li yıllarda doğmuştu. Öteki kızının adı ise Atinu idi.
Nenem Nestillu 12 yaşına gelinceye kadar aile Lefkoşa’nın Türk bölgesinde yaşamaktaydı, sonra da Yalusa’ya yerleşmişlerdi. Ne nenem, ne de kızkardeşi Atinu o güne kadar Rumca konuşmayı biliyorlardı.
Nenemin bana anlattığına göre, Kakullu 12 yaşlarında iken kaçırılmış ve Arap ülkelerinden birisinde bir hareme satılmıştı. Ancak Kakullu 15 yaşlarındayken kaçmayı başarmış ve Kıbrıs’a geri dönmüştü. O günün koşullarında artık evlenip rahat bir aile yaşamına kavuşma umudu olmadığından o günlerde bir randevu evi açmış olabilir. Ben büyürken bu yönde söylentiler ve fısıltılar duyuyordum ancak eski Kıbrıs ailelerinde bu tür konular bildiğin gibi açıkça konuşulamazdı. Hayatının ilerleyen yıllarında makalenizde de belirttiğiniz gibi bir otel işletiyordu. Kakullu, bundan ötürü yalnızca Rumca ve Türkçe değil, Arapça da konuşuyordu.
Gerçek olan şu ki çok zengin oldu ve işte bu da Bank of Cyprus’un (“Kıbrıs Bankası) ilk kadın hissedarı olmasını, pek çok eve ve arazilere sahip olmasını açıklıyor, sonuçta tüm bunları akrabalarına vermişti. Kakullu, Kıbrıs’ta araba sahibi olan ilk kadındı. Nenemde Kakullu’nun, Yiannis enişteyle birlikte çok güzel bir otomobilin önünde 1920’li yıllarda çekilmiş bir fotoğrafı bulunduğunu hatırlıyorum. Benim tahminime göre bu fotoğraf 1920’lı yıllarda çekilmişti. Çok çarpıcı bir güzelliğe sahipti Kakullu. Ne yazık ki hem bu fotoğraf, hem de diğer fotoğraflar nenem ve ailesi Yialusa’dan (Yeni Erenköy) 1977’de ayrılınca kayboldular, yitip gittiler.
Benim Kakullu’yla ilgili hatıralarım 1950’li yılların ortalarındandır. Artık o yıllarda çok yaşlanmıştı, özellikle benim gibi bir çocuğa çok ama çok yaşlı görünüyordu.
Tatillerde, pek çok vesileyle Yalusa’ya geliyordu. Yalusa’da denize gitmeyi çok seviyordu, denize gittiği zaman da nenemden ve teyzelerimden onu boynuna kadar sıcak kumlara gömmelerini isterdi, bu ileri yaşlarda muzdarip olduğu romatizma ağrılarına iyi geliyordu...
DEVAM EDECEK