Tayfun Çağra
Geçen haftalardan;
Yusuf inşaat ekibiyle birlikte çalışmak için Rusya’ya gitmişlerdi. Kötü olmayan işlerini Rusya’da biraz daha geliştirmek, biraz da para biriktirmek istiyorlardı. Gittikleri yer güzel, konforları yerindeydi. Hafta sonları eğlencelerinde Yusuf bir Rus kızıyla tanışmıştı ama sonradan sağır-dilsiz olduğunu öğrenecekti kızın… Bir uyuşturucu çetesi de kızın peşindeydi…
Olga yine masaların altına saklanmaya çalıştı. Bu durum yani saklanmak, Olga’da bir alışkanlık olmuştu sanki… Hemen bir şeylerin altına saklanıyordu böyle durumlarda…
Yusuf, atak davrandı, adamlar masalarına gelmeden Olga’yı çekti masanın altından, barın arka kapısından çıkardı.
Arabalarının olduğu yere geldiler, içine saklandılar, arkadaşları gelince de yine şantiyelerinin olduğu yere doğru yola çıktılar.
Arabadakiler yeniden Olga’yı görmekten memnundular ama biraz da garip düşünceler içerisindeydiler. Korkuyorlardı; “ya adamlar çoğalıp da gelirlerse” endişesi içindeydiler.
Arkalarından gelen olmadı ama biraz sonra bir taksiden bir kadın indi. O gece Yusuf’a Olga’yı anlatan kadındı bu…
Eve girdiler, Yusuf sorularına devam etti, kadın da “sorularını yanıtlamak için geldim” zaten dedi.
Ve anlattı;
Olga’yı arayan adamlar bir uyuşturucu çetesinin üyeleriydi.
Olga’yı uyuşturucu kuryeliği için kullanmak istiyorlardı. Hatta bir-iki kere de kullandılar ama Olga artık uyuşturucu taşımak istemediği için kaçıyordu, çete takip ediyordu.
Peki neden Olga’yı bu kadar istiyorlardı?
Çünkü sessiz! bir kurye işlerine çok yarardı.
Yakalanması durumunda ağzından tek bir kelime almak mümkün değildi Olga’nın…
Şantiyeye ilk geldiği sabah Olga’nın erkenden haber vermeden ayrılmasının nedeni de Yusuf ve ekibinin başını belaya sokmak istememesiydi.
Yusuf bu duyduklarının ardından Olga’ya uzun uzun baktı, Olga da ona…
Sevgi miydi, aşık mı olmuştu Olga’ya yoksa bir acıma duygusu muydu?
Bilmiyordu ama Olga, yanında iken güvende hissettiği adama fazlaca inanıyor ve seviyordu.
Olga’nın arkadaşı bir öneride bulundu;
“Eğer biraz seviyorsan Olga’yı buralardan götür, kurtar onu…”
Yusuf şaşkına dönmüştü bu öneri karşısında ama Olga’ya gerçekten de yardım etmek istiyordu.
Hemen ertesi gün Olga’yı da yanına aldı ve memleketine annesinin yanına döndü. Yaşlı kadın oğlunu karşısında görünce çok sevindi, “kalmaya mı geldin?” diye sordu.
“Hayır, döneceğim ama sana bir arkadaş getirdim” dedi.
Yusuf annesine durumu anlattı, Olga’yı ona emanet etti ve bir-kaç gün kaldıktan sonra döndü.
***
Uyuşturucu çetesi Olga’yı günlerce, haftalarca aradılar… Yusuf’u da öğrendiler, şantiyenin yerini buldular ve Olga’yı bulabilmek için şantiyeye gittiler.
Tabii ki bulamadılar, sordular, “o geceden sonra görmedik” dedi sordukları… Yusuf, “bir daha buraya gelmeyin yoksa sizi ihbar ederim” dedi.
Bir daha aramadılar, sormadılar Olga’yı…
***
Seneler geçti, inşaat bitti, ekip geri döndü… Başta hesap ettikleri gibi olmasa da ceplerinde küçük bir evin peşinatını ödeyecek kadar paraları oldu. Zaten önceden de oldukları yerde işleri bilinen, tanınan ve beğenilen bir ekip oldukları için işleri de devam etti.
Yusuf’a gelince; evine döndükten bir-kaç ay sonra annesi öldü. Olga’yla yalnız kalan Yusuf artık işi resmiyete dökmeliydi.
Evlendiler, sessiz! bir mutlulukları vardı.
Bir-iki sene sonra da bir kızları oldu. Annesine daha çok benzeyen ama konuştukça da konuşan, dilbaz bir kız çocuğu olarak büyümeye başladı. Bir de oğulları oldu daha sonra… O da babasına benzedi.
***
Olga ülkesini özledi bir süre sonra… Gitse miydi acaba? Arkadaşlarından başka görecek herhangi bir akrabası da yoktu ama memleket hasreti çekiyordu. Cesaretini topladı, Yusuf da işleri ayarladı ve hep birlikte gittiler Rusya’ya… Olga baktı ki arkadaşlarıyla giderdiği hasretinden sonra onu oraya bağlayacak başka bir şey yok. Biraz da ‘kaçma gereği duymadan’ gezmenin tadını aldı ve ailece geri döndüler.
“Orada bir şeyim kalmamış, burada ailem var” dedi içinden, hareket diliyle de etrafındakilere anlattı duygularını…
Onlar da hareket diliyle ona cevap verdiler;
“Bizim yurdumuz sensin.”
-Bitti-