"Bu davalar, tutuklamalar, yaptırımlar hukuki değil siyasidir" diyorlar.
O zaman niye siyasi çözüme dair tek söz etmiyorlar.
Samimi durmuyor.
İnandırıcı olmuyor.
Toplumsal bir duyarlılık ortaya çıkmıyor.
Müteahhitler, otelciler, sanayiciler barikata yürüdüler…
Ne alakası var?
Hem Ersin Tatar'a yürümeleri gerekirdi.
Hem de Nikos Hristodulidis'e...
İki başkanlık sarayı önünde olsaydı bu eylem, işte o zaman amacına ulaşırdı.
***
Şimdi Kıbrıslı Rum göçmenler de karşıdan yürürse eğer…
“Mülklerimizi isteriz” diye.
Ne diyeceksiniz?
“Taşınmaz Mal Komisyonu’ndaki yüzlerce Maraş dosyasına yıllardır dokunulmadı” derlerse…
***
"Mülkiyet" sorunu müzakere masasında çözülecekse eğer...
En önde “Müzakerelere dönünüz” pankartı taşınmalıydı.
Böyle bir talep gelmiyorsa eğer geriye karşılıklı “güç gösterileri” kalıyor.
Biri “Maraş’ı açtım” diyor, öteki “tutukladım.”
***
Birleşmiş Milletler kararlarında, Annan Planı'nda, liderlerin geçmiş görüşmelerinde pek çok yakınlaşma sağlandı.
Mülkiyet sorununun çözüm perspektifi ortaya çıktı aslında…
Bunu ileriye götürecek “liderlik” sorunu yaşanıyor ama sorumluluk isimlere tek söz edilmiyor.
***
"Çözümsüzlük çözümdür" siyasetine tek bir sözü yoksa bu kitlenin geriye şu kalıyor.
"Statüko korunsun, biz Kıbrıslı Rumların mallarını satmaya ve bunun üzerinden zenginleşmeye devam edelim ve kimse de ses çıkarmasın."
Özür dilerim ama sizin sahip olduğunuz malları, sizin onayınız olmadan birisi satar ya da kullanırsa ne yaparsınız?
Dava etmez misiniz?
Peşine düşmez misiniz?
***
“Hakların Korunması İnisiyatifi” diye de bir isim oluşturmuş, müteahhitler...
Mülkiyet hakkı için yürüyorlar.
Diyelim ki bu eylem dünya basınında ses getirdi.
"Kıbrıslı Türk müteahhitler ve çalışanları mülkiyet hakkı için yürüyüş yaptı."
Bir yabancı bunu okuduğu zaman ne anlar?
Şunu düşünür sanırım, "Bu insanların mülkiyet hakkı çiğnenmiş."
“Birileri gelmiş, mallarına el koymuş, zorla...”
“Birileri gelmiş, bu insanları evlerinden atmış...”
“Birileri gelmiş, mülkiyet haklarını gasp etmiş...”
Dünyalı bir insana gerçek durumu nasıl izah edersiniz?
***
“Kıbrıslı Türkleri yok edemeyeceksiniz” yazılı pankartları, inşaatlarda çalışmaya gelmiş yabancı işçilere taşıtmak ama “federal çözüm” talebini hiç konuşmadan sorunlara çözüm beklemek son derece oportünist bir tavır olarak tarihe geçiyor.
Yurdumuzda korkuyla, endişeyle, huzursuzlukla yaşamak istemiyoruz.
Kıbrıs sorunu “tutuklamalar” ile de çözülemez, biliyorum.
Güvensizliği artıran bu yöntemi elbette onaylamıyorum.
Ama sorun “statükoyu koruyarak” da çözülemez.
Umarım bunun üzerinde yeniden düşünürler…
“Bir problemi onu ortaya çıkaran bilinç düzeyi ile çözemezsiniz” der Einstein…
Sorunun aslını görmezden gelirseniz, sonuçlarını da yok edemezsiniz.
Yine koltuk pazarlığı
Önce Sucuoğlu gitti: Başka da gelmem!
Şimdi de Töre…
Ulusal Birlik Partisi içerisindeki çatlak büyüyor.
“Makam” odaklı bu yarılma, toplumsal sorunları dert edinmiyor.
9 kez başkan seçmeyi denedi “hükümet.”
Başaramadı!
“Erken Seçim”den de kaçıyor.
Bu haliyle “hükümet” olamıyor zaten…
Seçimi ertelediği her gün daha fazla tepki topluyor.
Şimdi ne olacak?
Meclis İç Tüzüğü’ne göre kendini garantiye alacağı tek senaryo var.
“İki aday” çıkartmak…
Böylece, seçim 5’inci tura kadar gelirse, o durumda, en fazla oyu alan iki adaydan biri seçimi kazanmış olacak.
İyi de…
Kaybeden ne olacak?
Mesele yine “koltuk pazarlığı”na dayanıyor galiba…
Sözcük bankası: Oportünist
Oportünist, çıkarcı ya da fırsatçı anlamına gelir. Oportünist bir kişi, kendi çıkarlarını ön planda tutarak, duruma ve şartlara göre hareket eden ve fırsatları kendi lehine kullanmaya çalışan kişidir. Bu terim genellikle olumsuz bir anlam taşır, çünkü oportünistler, etik değerleri ve başkalarının haklarını göz ardı edebilirler.
Hep birlikte ışıkları kapatalım
Çok az konuda birlik olabiliyoruz.
Ne yazık ki acılar kenetliyor bizleri...
Adıyaman depreminde yitirdiğimiz canlarımız için adalet arayışı halen sürüyor.
22 Ekim'e kadar her akşam saat 20.00'de ışıkları kapatalım çağrısı var şimdi...
Karanlığa bürünelim 3 dakika!
Bu çağrıya kulak verelim.
“İsias Davası”na dair hassasiyet ve kararlılığı hep gündemde tutalım.
Pek çok bilirkişi raporu, İsias Otel'de insan kalbinin ve bilimin kabul etmeyeceği onca kusuru, ihmali, sorumsuzluğu, denetimsizliği, göz yummayı, hileyi ortaya koymuştu.
En ağır cezayı istiyoruz toplum olarak.
Adaleti söküp almak için kararlılık zamanı yine…
Unutmadan, gündemden düşürmeden, affetmeden…
11 ile 14 yaşları arasında 25 evladımıza sözümüz var.
Onların anılarına tutunacak ve hesap soracağız.