Kıbrıs sorunu ile ilgili önemli gelişmelerin arifesindeyiz. Cumhurbaşkanı Akıncı ve müzakere heyetinin yoğun çalışmalarının, Anastasiades ve uluslararası camia tarafından karşılık bulması Kıbrıs adasının siyasi tarihinde yeni bir dönüm noktasına doğru bizi götürüyor.
Elbette bölünme tarihi yerini her iki toplumun yeni bir ortaklık devleti temelinde kalıcı, istikrarlı ve güvenli birleşmesine bırakacak.
Yeni sürecin kendine özgü özelliklerine bakacak olursak;
1. Sürecin sıfırdan başlanmayarak, büyük bir zaman kazandığı,
2. Her iki Liderin yüksek çözüm iradesi ortaya koyduğu,
3. Denktaş Makarios-Kipriyanou üst düzey ikili anlaşmalarından hareketle, Talat ve Eroğlu dönemlerindeki ilerleme ve açıklamaları gözettiği,
4. Annan Planı gibi önemli bir deneyim sürecinin, önemli bir etkisi olduğu,
5. Başta Özdil Nami ve Mavroyannis olmak üzere, müzakere ekiplerinin, deneyimli, bilgi birikimi yüksek, çözüme inançlı kişilerden oluştuğu ve akademik çalışma değil, sonuç odaklı bir metodoloji izlediği,
6. Geçmiş dönemlerde bolca rastlanan “çatışma dili”nin neredeyse sıfırlandığı,
7. Liderlerin öneri ve yaklaşımlarında, “iki evet” anlayışı ile hareket ettiği, bundan dolayı bir diğer toplumun beklentilerini de gözettiği,
8. Türkiye’nin resmi düzeyde kararlı ve istikrarlı bir şekilde çözümü desteklediğini müzakere iklimine yansıttığı,
9. Espen Eide’nin, kucaklayıcı, kontrollü, dikkatli bir yönetim göstererek, Kıbrıslıların iradelerinin önüne geçmeyerek, sürekli olarak cesaretlendirici rol oynadığı ve güven ortamının oluşmasını sağladığı,
10. ABD’nin sürecin başarılı olması için etkin ve belirgin rol oynadığı…rahatlıkla söylenebilir.
Bu noktada Anastasiades ve eski Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun yaptığı 11 Şubat 2014 Ortak Açıklamasının bugün gelinen sürecin temelini oluşturduğu açıktır.
İddia edilenin ötesinde, bu metin yorumlanma açısından tartışmaya açık bir metin değildir. Anlatılan ve taraflar tarafından algılananlar açıktır ve tektir. Metin kurgulanırken, belirsizliğe yol açmayacak bir dil ve terminoloji kullanılmıştır. Bu bağlamda bu ortak açıklamayı ne Kıbrıs Rum tarafının ne de bizim farklı yorumlama şansımız vardır. Ki sağlıklı bir sürecin başlamasına vesile olması bakımından da doğru olanın bu olduğu belirtilebilir.
Buna hem örnek olması hem de çözüm yapısının temelinin hangi unsurlar üzerine oturduğunu anlamak için, Sn Eroğlu ve Sn.Anastasiades’in yaptığı ortak açıklamanın 3. ve 4. maddelerine bir bakmakta yarar var. Şöyle ki:
“3. Çözüm ilgili Güvenlik Konseyi kararlarında ve Doruk Antlaşmalarında belirlendiği üzere, iki toplumlu ve iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon zemininde olacaktır. Birleşik Kıbrıs, Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa Birliğinin bir üyesi olarak tek uluslararası hukuk kişiliğine ve BM Şartı çerçevesinde tüm Birleşmiş Milletler üyelerince yararlanılan egemenlik şeklinde tanımlanmış tek egemenliğe sahip olacak ve (bu egemenlik) Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türklerden eşit olarak neşet edecektir. Federal yasalar tarafından düzenlenen tek bir birleşik Kıbrıs vatandaşlığı olacaktır. Tüm birleşik Kıbrıs vatandaşları aynı zamanda ya Kıbrıs Rum kurucu devletinin ya da Kıbrıs Türk kurucu devletinin vatandaşları olacaktır. Bu statü dahili olacak ve birleşik Kıbrıs vatandaşlığını tamamlayacak ve hiçbir şekilde ikame etmeyecektir.
Federal Hükümetin yetkileri ve belirlenmiş yetkileriyle açıkça doğrudan doğruya ilgili olan benzeri hususlar Anayasa tarafından tayin edilecektir. Federal Anayasa aynı zamanda kurucu devletler tarafından icra edilecek artık yetkileri öngörecektir. Kurucu devletler tüm yetkilerini tam ve geri döndürülemez bir biçimde federal hükümetin tecavüzüne maruz kalmadan kullanacaktır. Federal yasalar kurucu devletlerin yetki alanındaki konularda kurucu devlet yasalarına tecavüz etmeyecek ve kurucu devlet yasaları da federal hükümetin yetki alanındaki konularda federal yasalara tecavüz etmeyecektir. Bu bağlamda her türlü ihtilaf nihai olarak Federal Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanacaktır. Hiçbir taraf diğeri üzerinde otorite ve hukuki selahiyet iddiasında bulunamaz.”
“4. Birleşik Kıbrıs federasyonu çözüm ve bu çözümün ayrı ancak eş zamanlı referandumlarda onaylanmasının neticesinde ortaya çıkacaktır. Federal Anayasa birleşik Kıbrıs federasyonunun eşit statüde iki kurucu devletten oluşacağını saptayacaktır.Federasyonun iki kesimli iki toplumlu niteliği ve Avrupa Birliği’nin üzerinde kurulduğu ilkeler Ada’nın genelinde muhafaza altına alınacak ve (bunlara) saygı gösterilecektir. Federal Anayasa ülkenin en üst yasası olacak ve federasyonun tüm kurumları ve kurucu devletler üzerinde bağlayıcı olacaktır. Bir bütün olarak ya da kısmen bir başka ülkeyle birleşme veya her türlü taksim ve ayrılma veya düzende herhangi başka tek yanlı değişiklik (yapılması) yasaklanacaktır.”
* * *
Bugün toplumda hakim temkinli iyimserlik psikolojisini tarihsel gelişmeler bağlamında anlaşılır buluyorum. Ancak bu zeminin “çözüm güçleri” tarafından gerçekçi temelde beslenerek, yeni dönemin kuruluşunu şimdiden inşa etmeye başlamak kaçınılmaz bir konudur.