*** Karmi’den “kayıp” Aristoteles Hacıkosta’nın yeğenleri Dimitris Hacıkosta ve Nikos Çurtis anlatıyor...
“Temploslu Kıbrıslıtürkler’le çok iyi ilişkilerimiz vardı... Babam Templos’tan Girne’ye yolcu taşırdı...”
Karmi’den 1964 “kaybı” Aristoteles Hacıkosta’nın yeğenleri Dimitris Hacıkosta ve Nikos Çurtis’le Kato Drys köyünde röportaj yapıyoruz... Dimitris Hacıkosta’nın babası Markos Hacıkosta, bir zamanlar Karmi’den Girne’ye, Lefkoşa’ya yolcu taşırmış... Karmi’den Girne’ye giden yol Templos’un içinden geçermiş... Bu yüzden Temploslu Kıbrıslıtürkler de Bay Markos’un otobüsüyle Girne’ye gidip gelirlermiş... “Kayıp” olan Aristoteles Hacıkosta, Bay Dimitris’in amcası... Onunla röportajımız şöyle:
SORU: Bay Dimitris Hacıkosta, Karmi’den neler hatırlıyorsunuz?
DİMİTRİS HACIKOSTA: 1963 yılında ben 10 yaşındaydım... Amcam Aristoteles Hacıkosta “kayıp” olmuştu... Babamın kardeşiydi Aristoteles, amcamdı... Birazdan yeğenim Nikos gelecek, o benden daha yaşlı olduğu için daha çok ayrıntı bilir, anlatacak size... 30’lu yaşlarındaydı amcam “kayıp” edildiğinde. Rençberlik yapardı...
SORU: Karmi muhtarıyla bir akrabalığınız var mıydı?
DİMİTRİS HACIKOSTA: O günlerde muhtarlık yapan kişiyle bir akrabalığımız yoktu. Ondan sonra muhtar seçilen kişi, akrabamızdı... Çok yakın akraba değildik ama... Bu muhtarın adı Patroplos Dimitriu idi. 1963’teki muhtarın adı ise İraklis idi... Karmi’den bir tek “kayıp” vardır benim bildiğim kadarıyla, o da amcamdır...
SORU: Benim duyduğum kadarıyla bazı Ağırdağlılar ile Karmililer arasında çoban kavgaları vardı, bu kavgalar Türk-Rum kavgası değildi. Bazı Ağırdağlılar, hayvanlarını Karmililer’e ait tarlalarda otlattığı için çıkan kavgalardı...
DİMİTRİS HACIKOSTA: Bu duyduğunuz doğrudur, siyasi bir kavga değildi, toprakla ilgili bir kavgaydı...
SORU: Girneli ir Kıbrıslıtürk araştırmacı arkadaşım bana şöyle bir şey anlattı: 1963 çatışmaları ardından, St. Hilarion’dan ve Ağırdağ’dan alttaki Karmi’yi taciz etmekteymişler. Onlara ateş açmakta, taş atmaktaymışlar. Karmililer’in hayvanlarını da çalmaktaymışlar... Bunun üzerine bazı Karmililer Makarios’a giderek, “Biz bu tacizlerden bıktık, burada sıkıştık. Ya bizi buradan kaldırın ya da birşeyler yapın ki rahat nefes alalım” demişler. Bunun üzerine Makarios Nisan 1964’te dağda operasyon yaptırmış Kıbrıslırum askerlere... Bu konuda herhangi bir şey duydunuz mu siz?
DİMİTRİS HACIKOSTA: Tabii ben çocuktum diye pek bir şey bilmem bu konuda... Petromutya’dan Vasilya’ya (Karşıyaka), kontrol Kıbrıslıtürkler’deydi. Petromutya, Bellapais’in karşısındaydı. Tüm bu bölge Kıbrıslıtürkler’in denetimindeydi. Sonra 1964’te çatışmalar olmuştu, St. Hilarion’a çekilmişti Kıbrıslıtürkler...
Makarios Cumhurbaşkanı’yken St. Hilarion Kalesi, Kıbrıslıtürkler’in elindeydi. St. Hilarion Kalesi, Kıbrıslırumlar için çok kutsal, çok değerli bir kültürel mirastı. Kıbrıslıtürkler bu kaleye zarar vermesin diye, St. Hilarion’dan ileriye gitmemişti Kıbrıslırum askerler. Oradan ileriye gitmediler yani...
Mesela bir başka Kıbrıslıtürk köyü vardı, Templos (Zeytinlik). Bu köyle hiçbir zaman, hiçbir sorunumuz olmamıştı. Babamın otobüsü vardı, babamın adı Markos Hacıkosta’dır. Babam, Karmi’den Girne’ye, Lefkoşa’ya yolcu taşırdı. Templos’tan, Ağırdağ’dan da yolcu taşırdı babam. Özellikle Templos’un içinden geçerdi otobüs ve yolcu alırdı, 1963’lere kadar...
Temploslu yaşlı Kıbrıslıtürkler’e babamı sorunuz, ailemizi sorunuz, hiçbir zaman, hiçbir Kıbrıslıtürk’le herhangi bir sorunumuz olmadığını anlatacaklardır size. Onlarla dosttuk...
Tek sorun, St. Hilarion yakınlarında Karmililer’e ait tarlalarda bazı Ağırdağlı çobanların hayvanlarını otlatmalarıydı...
SORU: Amcanız nasıl “kayıp” olmuştu?
DİMİTRİS HACIKOSTA: St. Hilarion’daki sorunlar başladığında, amcam kendine ait araziye gitmekteydi, eşeciğinin üstünde... St. Hilarion yakınında arazileri vardı. St. Hilarion civarında “kayıp” edildikten bir hafta kadar sonra eşeciği ve köpeciği köye dönmüştü fakat amcam yoktu ortada. Başka da bir şey yok yani...
SORU: Aileniz herhalde gidip aramıştı onu, araştırma yapmışlardı...
DİMİTRİS HACIKOSTA: Girneli Kıbrıslıtürkler’e sormuştu ailem amcamın akibetini, “İşte şuradadır, işte oradadır” diyerek hikayeler anlatıyordu bu insanlar bize... Bir şey söyledikleri yoktu yani...
1974’e kadar bize amcamın St. Hilarion Kalesi’nde tutulduğu şeklinde yalanlar söylemeye devam etti bu Girneli Kıbrıslıtürkler...
SORU: Amcanız evli miydi?
DİMİTRİS HACIKOSTA: Antigone diye bir hanımla evliydi fakat çocukları yoktu.
SORU: Eşine ne oldu?
DİMİTRİS HACIKOSTA: Eşi Strovulos’ta yaşıyor, bir daha evlenmedi kadın, hala hayattadır... Adı Antigone Hacıkosta’dır.
SORU: Bay Nikos Çurtis, Karmilisiniz... Kaç yaşındasınız?
NİKOS ÇURTİS: 68 yaşındayım... Annemi görmelisiniz, tam 98 yaşındadır, konuşabilir, belleği yerindedir... Pek çok detay hatırlıyor bu olaydan...
SORU: Nerede yaşıyor anneniz?
NİKOS ÇURTİS: Lefkoşa’da, Eylence’de yaşıyor...
SORU: O zaman gidip onu da ziyaret ederiz...
NİKOS ÇURTİS: Sizinle görüşmek onu sevindirecektir...
SORU: Siz Karmi’de doğdunuz...
NİKOS ÇURTİS: Evet... 1943’te, İkinci Dünya Savaşı esnasında dünyaya geldim. Annemin adı Eftalya... Babamın adı Ksenis...
SORU: Karmi nasıl bir köydü?
NİKOS ÇURTİS: O günlerde küçük bir köydü ama oldukça dinamikti bu bölge... Karmi var, yakınında Ayyorgi (Karaoğlanoğlu) var. Ayyorgi’yi kuran Karmililer’di. Karmi’den kıyıya doğru inen Karmililer, orada evler inşa etmeye başladılar ve böylece yavaş yavaş Ayyorgi ortaya çıktı... Ayyorgi’nin çevresi tümüyle Karmi toprağıdır...
SORU: Karmi bir dağ köyüydü herhalde... İnsanlar neyle uğraşıyordu?
NİKOS ÇURTİS: Bir dağ köyüydü Karmi... İnsanlar kireç üretimiyle uğraşıyorlardı, gaminiler vardı... Çok geniş arazileri olduğu için çiftlilikle de uğraşıyorlardı. Karmi toprakları, St. Hilarion’a kadar uzanır, Batı’ya ve Doğu’ya doğru... Ayyorgi’nin düzlük arazileri de Karmililer’e aitti. Bazıları da hayvancılıkla uğraşıyordu Karmililer’in.
SORU: Neler üretiyorlardı mesela?
NİKOS ÇURTİS: Arpa, buğday üretiyorlardı, harnıp, zeytin üretiyorlardı... Senenin bu dönemleri bir festival gibi olurdu köyde... Önce harnıp toplanırdı. Ondan sonra zeytin hasadı başlardı... Karmililer aynı zamanda işçi olarak, ırgat olarak, teknisyen olarak da çalışırlardı. Girne’de çalışanlar vardı, Lefkoşa’da çalışanlar vardı o günlerde.
SORU: O günlerde Karmi’nin nüfusu kaçtı?
NİKOS ÇURTİS: 600-800 civarındaydı o günlerde nüfus... Ancak 1968-69 sonrası nüfus artmaya başlamıştı. Köy genişliyordu aynı zamanda. Yeni Ayyorgi, Karmi’nin parçasıydı. Yani gidip Ayyorgi’yi kurdu Karmililer, orada yaşamaya başlayanlar oldu fakat orası gene Karmi’ye aitti.
SORU: O günlerde Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın ilişkileri nasıldı?
NİKOS ÇURTİS: Dimitris’in babası Markos dayımın bir otobüsü vardı. Bu otobüs Karmi’den Girne’ye giderdi. Yol, Templos’tan geçerdi... Ben o günlerde çocuktum, bu köye giderdik. Çok iyi ilişkileri vardı Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın ben çocukken. Templos’ta Kıbrıslıtürkler, dayımın otobüsüne binerlerdi, kadınlar da binerdi otobüse, çocuklar da... Yaşlılar kendi aralarında şakalaşırdı otobüste... Aramızda herhangi bir kötülük yoktu. Elbette biz kendimizi farklı hissederdik, tıpkı onların da kendilerini farklı hissettikleri gibi... Ama bu “Hade kavga edelim” demek için bir gerekçe değildi, hayır...
SORU: Bu ilişkiler 1950’li yıllarda değişmeye başlamış mıydı?
NİKOS ÇURTİS: 1956-57’lerde, bizim EOKA, İngilizler’e karşı savaşa girişince, İngilizler, bu adayı bölme planları olduğu için Kıbrıslıtürkler’den yana tavır almaya başlamışlardı... Kıbrıslırumlar’ı da kötü bir duruma sokmaya çalışıyordu İngilizler.
Okula gidiyorduk, İngilizler’e karşı bu mücadele günleriydi. Okuldan çıktığımızda yaya olarak köyümüze dönüyorduk, elbette Templos’tan da geçiyorduk Karmi’ye gitmek için yaya olarak. Orada bazı ağaç dallarını kesmiştik biz öğrenciler... Hatırlarım, Templos’un Kıbrıslıtürk destebanı arkamızdaydı ama bize müdahale etmedi, bir şey de söylemedi. Bizler 13-14 yaşlarında çocuklardık yani... Bizi Karmi’ye kadar takip ederek gidip babamı bulmuştu bu desteban...
“Bilin be Ksenis oğlun ne yaptı bugün?” demişti babama...
“İngilizler’e karşı gösteri yapıyordu, tamam buna deycek birşeyimiz yok ama bizim zeytin ağaçlarına zarar verdi oğlun” demişti.
Babam da ona “Sence bu konuyu çözmek için ne yapabiliriz?” demişti.
“Ben onları polise şikayet etmeyeceğim” demişti desteban. “Birkaç şilin ödeyin da kapansın bu iş” demişti...
Görüyor musunuz nasıl hallediyorlardı sorunları kendi aralarında? Kıbrıslıtürk-Kıbrıslırum gibi değil, normal insanlar gibi davranıyorlardı, “Türklük”, “Rumluk” kaygısıyla değil...
1956’da ben Teknik Okul’a gidiyordum. Teknik Okul önceleri Girne Kapısı’na yakındı Lefkoşa’da. Birinci ve ikinci sınıflar burada okuyordu. Ve karışıktık, Kıbrıslıtürkler de vardı, Kıbrıslırumlar da sınıfımızda. Aramızda herhangi bir kavga yoktu... 1956’da kavga edilecek bir konu yoktu yani...
SORU: 1958’de mi başladı ilişkilerin değişmesi? Yoksa 1963’te mi?
NİKOS ÇURTİS: Sanırım 1960 sonrası değişmeye başladı ilişkiler. Bunun nedeni Türkiye’ydi. Ben Kıbrıslıtürkler’in, Kıbrıs’ta tüm bu olup bitenlerle ilgili o günlerde bir öngörüsünün olduğuna inanmıyorum, Türkiye, güneye doğru genişlemek istiyordu, tıpkı başka yönlere doğru genişlemek istediği gibi. Türkiye, Kıbrıslıtürkler’i örgütlemeye başladı, Kıbrıslırumlar da Kıbrıslıtürkler’in organize olmaya başladıklarını görünce, onlar da organize olmaya başladılar ve patlak verdi... Kıbrıs’ta insanların kendilerinin hiçbir zaman birbirleriyle kavga etmeyi düşündüklerine ben inanmıyorum... Bunu onların kafasına sokan Türkiye’ydi, İngiltere’ydi, belki Yunanistan’dı. Yabancı güçlerdi yani bunu kafalarına sokan – kendiliklerinden kavga etmeyi düşünmezdi buradaki insanlar.
SORU: Yunanistan da elbette...
NİKOS ÇURTİS: Evet, Yunanistan da...
SORU: 1963 sizi nasıl etkilemişti?
NİKOS ÇURTİS: Ben burada değildim, öğrenim görmeye gitmiştim. Ancak 1964’ün Paska dönemi tatil için Kıbrıs’a gelmiştim. Kötü bir yıldı 1964. St. Hilarion’daki Türkler, Karmi’ye saldırmışlardı. Dağdan aşağıya inmişler ve köye ateş etmeye başlamışlardı. Ben burada değildim, babam anlattı bana bunu...
SORU: St. Hilarion’dan Karmi’ye doğru taş attıklarını da anlattı bana bir Kıbrıslıtürk.
NİKOS ÇURTİS: Tabii taş atıyorlardı, yüksekteydi onlar, Karmi aşağıdaydı. Ancak bu köyü etkilememişti. Ancak dağdan aşağıya inip de köyü almaya kalkıştıkları zaman durum kötüleşmişti. 1963 Aralık ayı sonlarıydı sanırım... 1963 Aralık sonlarından sonra St. Hilarion bölgesini Türk Alayı TURDİK işgal etmişti...
SORU: St. Hilarion’da TURDİK yani Türk Alayı askerleri olduğunu sanmıyorum ben. Kıbrıslıtürk mücahitlerdi dağda olanlar benim bildiğim... Belki birkaç komutan olabilirdi Türkiyeli ama mücahitler Kıbrıslıtürkler’den oluşuyordu...
NİKOS ÇURTİS: Öyleyse Kıbrıslıtürkler Karmi’ye neden saldırsındı?
SORU: Belki yukarıdan böyle bir emir gelmişti, Karmi’ye saldırmaları için...
NİKOS ÇURTİS: Benim söylediğim de o zaten... St. Hilarion’un stratejik bir nokta olduğunu düşünüyorlardı. İlk yaptıkları şey, oraya yerleşmekti. 1963 olayları ardından ilk aldıkları yer St. Hilarion olmuştu. St. Hilarion’dan tüm bölgeyi kontrol edebilirdiniz. Karmi hakkında ne düşündüklerini bilmiyorum. St. Hilarion’dan aşağıya indiler, Karmi’ye ateş açarak... Köyü işgal etmeye kalkıştılar. Elbette Karmililer buna karşı direndi.
SORU: Ölen olmuş muydu?
NİKOS ÇURTİS: Olmamıştı. 1964 Şubatı’nda üniversite tatile girdiğinde Kıbrıs’a döndüğümde, geceleri nöbet beklemek zorunda kalmıştım... Kendi köyümde nöbet tutuyordum. 1964 böyleydi...
SORU: 23 Nisan 1964 Bayram’dı ve o akşam, Lissarides’in askerleri, Makarios’un talimatıyla dağa saldırmıştı...
NİKOS ÇURTİS: Duydum bunu, biliyorum ama ben Kıbrıs’ta değildim o günlerde.
SORU: O saldırıdan bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler vardır.
NİKOS ÇURTİS: Bunu bilmiyordum... Benim amcam 13 Ocak 1964’te “kayıp” oldu.
Benim büyük büyük büyük dedem, tüm o dağın sahibiydi, adı Hacınikola idi... Beş çocuğu vardı. Her biri evleneceği zaman, “400-500 skalalık bu arazi hade senin olsun” derdi.