TRT’nin meşhur dizisinden ‘geri adım’ sinyalleri geliyor. Henüz resmen açıklanmasa da, ‘dizinin artık Kıbrıs’ta çekilmeyeceği’ duyuruldu.
Sadece adı ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’tı zaten… Kıbrıs’ın gerçekleriyle alakası yoktu. Bu yüzden illa ki Kıbrıs’ta çekilmesi gereksizdi.
Ayvalık’ta çekileceği söyleniyor. Belki oranın havası senaristlere daha iyi ilham verir. Hatta adını da ‘Bir Zamanlar Ayvalık’ diye değiştirsinler, daha şık olur.
Ayvalık halkı ne der bu işe, bilemem tabii…
Hatta dizinin ‘erken final’ yapacağı da iddia ediliyor. Yani kısa kesilecekmiş. Reytinglerde ‘tumba’ gitmiş.
Anadolu insanı da TRT usulü ‘tarih yalanları’na ilgi göstermemiş. İyi olmuş, yerinde olmuş, şık olmuş.
* * *
TRT’nin ‘stratejik planlama çalışmaları’ çerçevesinde çekme kararı aldığı dizinin başına gelenler önemli bir demokrasi başarısıdır.
Hatırlayın, adaya sessiz sedasız gelen çekim ekibine ilk tepkiler Mesarya köylülerinden gelmişti. Herkesin evlerinde kapalı olduğu pandemi koşullarında TRT’ciler yüze yakın kişiyle köy meydanlarında, mahalle aralarında gece-gündüz demeden rahatça ‘iş’ yapabiliyordu.
Başta Mağusa bölgesindeki mülki amirler olmak üzere devlet bu ekibe özel izinler veriyor, adeta emre amade bekliyordu.
Nitekim kısa sürede dizinin hem TC, hem de KKTC hükümetlerinin himayesinde olduğu ortaya çıkacak, yine yasaklı dönemde birkaç yüz kişilik ‘gala’ organize edilecek ve tüm tepkilere rağmen yapılacaktı. Üstelik her iki ülkenin devlet kanalından canlı da yayınlanacaktı!
Ancak vizyona girer girmez bir başka tepki patlak verecek, dizinin ‘yalanlar’ ve ‘yanlışlar’ üzerine inşa edildiği ortaya çıkacak, en soldan en sağa toplumdan gelen tepkiler dizinin bütün gradosunu yerle bir edecekti.
‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ta neler çektiklerini ve nasıl bir yaşam sürdüklerini gayet iyi bilen toplum, tarihine ve benliğine yönelik bu ‘algı operasyonu’nu erken fark etmiş ve ‘Bir Zamanlar Gerçek Kıbrıs’ konseptiyle dününe de, bugününe de sımsıkı sarılmıştı.
* * *
Çoğu zaman şikayet ederiz, “Konuştuk, eylem yaptık, tepki gösterdik ama değişen bir şey yok” diye…
Oysa öyle değil. Eğer doğru zaman ve zeminde, yeterince tepki verilirse sonuç mutlaka alınır.
Demokrasinin olmazsa olmazlarından biridir tepkiler… Söz söyleme, örgütlenme, basın özgürlüğü ile gösteri yapma hakları bunun için önemlidir.
Suskun, sessiz, tepkisiz bir toplum zorbalıkla yönetilmeye mahkumdur.
Etrafımızda bu tür ülkeler çoktur.
Yakın tarihimiz insanların susmaya zorlandığı, ağzını açanın yok edildiği hikayelerle doludur.
Çok seslilik ve demokrasi bakımından hala mükemmel bir noktada değiliz belki ama toplum olarak geçmişten bugüne önemli aşamalar kaydedildiği de orta yerdedir.
Bunu tersine çevirme niyetinde olanlar var ama TRT dizisi örneği, toplumun buna kolay kolay teslim olacağını gösteriyor.
* * *
Sadece TRT dizisi değil…
Son dönemlerde bile bir sürü ‘geri adım’ var.
Daha dün, azınlık hükümeti ‘gece kulüpleri’ konusundan geri adım attı. Atmak zorunda kaldı. Çünkü toplumdan tepkiler yükseldi. Akıl ve mantığın kabul etmediği bir karardı ve halktan homurdanmalar yükselince ‘yanlış yazdık’ demek zorunda kaldılar.
İlk defaları değil…
Eğitimde kaç defa kamuoyu baskısıyla kararlar değişti, hatırlayın…
Hele sağlıktakilerin sayısı çok daha kabarık…
Ersin Tatar zaten sürekli geri vitesle gidiyor. Daha dün ‘Havaalanı ismi’ konusunda daha önce söylediklerinden caydı. Caymak zorunda kaldı. Ortalığı karıştırdıktan sonra ‘Ben öyle demedim, karar vermedim, zaten yetkim yok’ deme noktasına geldi.
Neden?
Çünkü toplum olup bitenlere onay vermedi. Tatar’ın ayaküstü isim seçmesini benimsemedi.
TRT’nin reytingleri gibi Tatar da, azınlık hükümeti de sürekli ‘tumba’ ediyorlar!
Ne demişler?
Demokrasilerde tepkiler de tumbalar da tükenmez…