İki gün önceki yazımın adı ‘yorgun toplum’du. Artık olaylara tepkisiz kaldığımızı, yılların getirdiği yorgunluğun üzerimizde epeyce yoğun olduğunu yazmıştım. Çok da haksız değilim herhalde… Baksanıza maaşları yine gecikmeli ödedi hükümet ama sendikalardan ‘tıs’ çıkmadı. Her ay maaşların ödenip ödenemeyeceği belli değil ama kamu çalışanları öylece, bir şey yapmadan veya yapsa da bir şey olmayacağını bildiğinden belirsizlik içinde bekliyor.
Oysaki çok değil daha bir-iki yıl önceydi, maaşlar bir saat gecikse neler olurdu neler! Yorulmuşuz vesselam. Öyle yorulmuşuz ki yorgunluktan sesimizi dahi çıkaramıyoruz.
***
Öte yandan maaşlar ödenemezken, yılların emeğinin karşılığını bekleyen emekliler, yaşlılar banka kapılarında parasız beklerken hükümet yeni istihdamlar yapıyor. Daha yenile 30 kişi istihdam edilmişti. Şimdi de 32 kişiye daha kağıt gitti, “işe başlayın” dendi. Kağıt gitmeyenler de var, sadece telefonla işe başlayanlar bile oldu. Giden kağıdın üzerinde yazan tarihte işe başlayın denen yazılar da var. Yani örneğin bugün 6 Ekim. İşe alınma kağıdının tarihi de 6 Ekim ve işe alınan isme 6 Ekim’de işe başlayın yazısı yer alıyor. Böyle bir devlet ciddiyeti! İşte bu uygulamalara bile ses çıkaramıyoruz veya çıkarmıyoruz. Sadece “herkesin işe alınma hakkı var, biz de istiyoruz alınsınlar” gibi sorunu daha sorun yumağı haline getiren yuvarlak ifadeler var. Yorgunuz vesselam.
***
Hız kesmeden vatandaş yapılmaya devam ediliyor. Bakanlar Kurulu neredeyse her toplantısında birilerini vatandaş yapıyor. Büyükelçi “2000 kişi bekliyor, hiçbir yasal engel yok, vatandaş yapılmalılar” diyor ama gene sesimiz çıkmıyor. Bu köşelerden yazmaya çalışıyoruz, tepki göstermeye çalışıyoruz. Sosyal bilimcilerimiz, hukukçularımız ‘insan hakkı’ deyip çıkıyorlar. Büyükelçi emir veriyor bir yerde ama hiçbir hükümet yetkilisi de çıkıp “dur bakalım, mevkin kadar konuş” diyemiyor. Haddine mi? Yapılırsa eğer bu kez üç gün geciken maaşlar öbür ay 13 gün gecikir sonra… Yorulmuşuz vesselam.
***
‘Kapıcı Kıbrıslılar’ diye yazı yazıyorum. “TRT’de başlayan dizide Kıbrıslılar artık kapıcı olmuşlar” diyorum, yazıyı okuyan birileri web’de yanıt veriyor. “Biz vatandaşlık bekliyoruz, vermiyorlar, asıl bunları yazın” diyor. Artık tepkilerimizin karşılığı bile “Biz sizden daha çok hak ediyoruz her şeyi” şeklinde…
***
Okullarda eksikler sürüyor, öğretmen eksik, sınıf eksik, kitap eksik her şey neredeyse eksik ama Eğitim Bakanı “tam güne geçeceğiz” diye hava atıyor. Bakanın işi gücü BRT’nin kameralarını yanına alıp gezmek, kendisini övdürtmek… Ortada bir şey yoksa da olsun, o ekranda göründü ya!.. Buna da kimse ses çıkaramıyor. Neyse burada öğretmen sendikalarının tepkisi yok değil ama eski güçleri, eski yığınsallıkları çok aranır oldu. Onlar da yorgun tüm toplum gibi…
***
Türkiye-KKTC Kıta Sahanlığı Anlaşması yapıyorlar. Sınırları çiziyorlar. “Mademki Rumlar doğal gaz arayacaklar biz de çizdiğimiz yerde arama yapacağız” diyorlar. Anlaşmanın maddelerinde bu durum açıkça yazıyor. Cumhurbaşkanı’nın temsilcisi Kudret Özersay, “Biz anlaşmada çizdiğimiz bölgede arayacağız demedik, sadece kıta sahanlığımızı belirledik” diyor ve gönderilen Piri Reis, Rumların aradığı yerde beliriyor. Adanın her tarafında hakkımız olduğu söyleniyor, sıcak savaş gerginliği yaşanıyor ama buna da tepki yok. Siyasi partilerden de somut bir tepki, somut bir söz duyulmuyor.
***
“KIB-TEK özelleştirilmeyecek” dedi Enerjiden Sorumlu Bakan… Daha birkaç gün önce… Dün YENİDÜZEN sordu “Bu nasıl anlaşma” diye… Bu anlaşmada ihalesiz AKSA ile alım garantili anlaşma imzalanıyor. Öyle bir anlaşma ki KIB-TEK devreden çıkarılıyor. EL-SEN hemen tepki koydu, tepkilerin çoğalması bekleniyor. Hade bakalım, ne kadar yorgunuz gelecek tepkilere göre bir değerlendirme daha yapalım.
Not: Bu yazı yazıldıktan sonra CTP-PM gece geç saatlerde kıta sahanlığı anlaşmasına mecliste hayır deme kararı aldı.