Lefkoşa’nın güneyinde tesadüfen girdiğim bir fotoğraf sergisinde beni en çok etkileyen fotoğraflar arasında Tevfik Ulual ismiyle karşılaşıyorum. ‘Zaman ve Mekan Kavramında İnsanoğlu’ konulu uluslararası bir yarışma sonucu açılan bu sergide, Ulual ile birlikte bazı Kıbrıslı Rum fotoğrafçılara da yer veriliyor. Kıbrıs’a ait fotoğraflara bakarken adadaki kültürün, insanın, doğanın birbirinin devamı olduğunu düşünüyorum. Kıbrıs’ın özgün yanlarını yeniden hatırlarken, ilk fırsatta Ulual’a ulaşıyorum. Fotoğrafçılığın iç yüzünü, düzenlenen yarışmalara dair detayları, amatör bir fotoğrafçının kendini nasıl geliştirebileceğini kendisinden öğreniyorum.
Tevfik Ulual da herkes gibi fotoğraf çekmeye anı biriktirmek adına başlıyor ancak zaman içinde bu merakını geliştirerek, iyi bir fotoğrafçıya dönüşüyor.
“Fotoğraf çekmeye ortaokul yıllarımda başladım. Ben de herkes gibi hatıra fotoğrafı çekmek için aldığım kompakt bir kamera ile fotoğraf çekiyordum. Tabii fotoğrafın analog olduğu yıllardı. Kendi kendime çekiyor, temizletiyor, her çektiğim fotoğraftan mutlu oluyordum. Elbette bir vizyonum yoktu. Üniversite eğitimimi Konya’da Selçuk Üniversitesi’nde yaptım. İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum ama dört yıl boyunca maalesef fotoğrafla hiç ilgilenmedim. Üniversitede bir fotoğrafçılık kulübü de yoktu. Benim fotoğrafa ilgim yeniden öğretmenliğe başladığım yıllarda oldu. Amatör Fotoğraf Sanatçıları Derneği’ne üye oldum ancak hala analog dönemdi, baskılar çok pahalıya mal oluyordu. Bu dernek zaman içinde Türkiye’de de aynı isimle bir dernek olduğu için Kıbrıs Türk Fotoğraf Derneği (FODER) ismini aldı. Bu arada Polatpaşa Lisesi’ndeki öğretmenlik yıllarımda öğrencilerimle bir fotoğraf derneği kurdum. Böylece fotoğraf konusu hayatımda daha fazla yer almaya başladı. Bu arada teknoloji gelişti, analog makinalar yerini dijitale bıraktı. 2008 yılında FODER’e yeniden üye oldum ve yoğunluklu olarak fotoğrafçılıkla uğraşmaya başladım.”
“ÇOĞUNLUKLA PORTRE, DOĞA, SOKAK VE MANZARA FOTOĞRAFLARI ÇEKİYORUM”
Ulual daha çok spor ve sokak fotoğrafçılığı üzerine yoğunlaşırken, çektiği manzara fotoğraflarıyla da beni çok etkiliyor. Pek çoğu Kıbrıs’ta çekilen bu fotoğraflar, görenlere “burası neresi” sorusunu sorduruyor.
“Her tür fotoğraf çekerim gibi bir iddiam yok. Makro fotoğraflar, yaratıcı fotoğraflar çekmiyorum. Çok fazla photoshop kullanmıyorum, fotoğraf yaratmıyorum. Ben daha çok portre, doğa, sokak manzara fotoğrafları çekiyorum. Uzun pozlama dediğimiz karelerle, spor fotoğrafçılığına ilgi duyuyorum. Spor fotoğraflarında anı yakalama ve hareket ön planda olduğu için çekmekten keyif alıyorum. Her fotoğrafçı ilgi duyduğu çekimlere göre donanımını sağladığı zaman daha iyi sonuçlar elde edebiliyor. Spor fotoğrafında bir sonraki anın ne olacağını, nasıl bir hareketin gerçekleşeceğini tahmin etmek, makinenizin bu şartlara göre hızlı olabilmesi gerekiyor. Ralli, motorkros, masa tenisi, bisiklet, yüzme yarışlarını fotoğraflamayı seviyorum. Sokak ve portre fotoğrafları çekmekten de keyif alıyorum. Zaten sokakta geziyorsanız mutlaka portreye de rastlıyorsunuz. Manzara ve doğa fotoğraflarını da seviyorum. Doğa fotoğrafı doğada çok zaman geçirmeyi, uygun mekan, zaman, ışık arayışını da beraberinde getiriyor. Tüm bu fotoğrafları kendim için çekiyorum, yarışmalara katılıyorum. Bugüne kadar bir tane kişisel sergim oldu, daha çok karma sergilere, özellikle FODER sergilerine katıldım.”
“İYİ FOTOĞRAFÇI OLMAK İÇİN ÇOK FOTOĞRAF GÖRMEK VE ÇEKMEK GEREKİYOR”
Kendisi her ne kadar fotoğrafçılık konusunda mütevazı davranıyor olsa da ben fotoğrafçılıkta yakaladığı başarıya nasıl ulaştığını anlatmasını talep ediyorum. Ulual, iyi bir fotoğrafçı olmanın sırrının çok fotoğraf çekmek kadar, çok fotoğraf görmekten de geçtiğine inanıyor. Bazı fotoğrafçılık kitaplarını benimle paylaşıyor.
“Özellikle 2008 yılında FODER ile birlikte olmak sistemli eğitim, sunum, söyleşi, çekim ve toplantıları beraberinde getirdi. Elbette kişisel merakım, fotoğrafçılık üzerine yapılan okumalar, iyi fotoğrafçıları takip edebilme imkanım kendimi geliştirmeme imkan sağladı. Bunun yanında Avrupa Birliği’nin sunduğu olanaklarla Floransa’da katıldığım iki aylık fotoğrafçılık eğitiminin de bana çok katkısı olduğunu düşünmekteyim. İyi bir fotoğrafçı olmanın esası sürekli fotoğraf çekmekten geçiyor bence yine de iyi bir fotoğrafçı olma durumu da çok göreceli… Bence iyi bir fotoğrafçı olabilmek, iyi fotoğraflar çekebilmek çok da kolay bir iş değil. İlk olarak kullandığınız makineyi iyi tanıyabilmeli, ona hükmedebilmelisiniz. Çekim teknikleri, kompozisyon gibi konularda yapılacak okumalar, insanın gözünü ve beynini bu yönde eğitmesi çok önemli diye düşünüyorum. Elbette bunlar için zamana ihtiyaç var. İyi fotoğrafçı olmak için çok fotoğraf çekmek, çok fotoğraf görmek gerekiyor ama çok gezmek gerekmiyor. İnsan hayal gücü ve yaratıcılığını kullanarak sonsuz bir stüdyoya kavuşabilir. Bulunduğumuz ülkede de pek çok detay yakalamamız mümkün.”
“FOTOĞRAFLAR SAYESİNDE KIBRIS’IN NE DENLİ BENZER OLDUĞU ORTAYA ÇIKIYOR”
Benim de ziyaret etme imkanı bulduğum, Kıbrıs’ın güneyinde açılan Zaman ve Mekan Kavramında İnsanoğlu (Man Through Time and Space) isimli fotoğraf yarışmasını ve iki toplumlu fotoğrafçılık çalışmalarını Ulual söyle özetledi;
“Güney Kıbrıs’ta Cyprus Photographic Society kurumunun Lefkoşa şubesine de üye oldum. Böylece hem uluslararası bir üyeliğim oldu hem de adanın güneyindeki etkinliklerden haberdar olma şansı yakaladım. Zaman zaman birlikte geziler düzenliyor, fotoğraflar çekiyoruz. Ayrıca güneydeki yarışmalara ve sergilere de katılıyorum. Sizin de ziyaret ettiğiniz ‘Zaman ve Mekan Kavramında İnsanoğlu’ sergisi uluslararası bir yarışmanın sergisiydi. Tamamen siyah beyaz fotoğraflardan oluşan, insan hikayeleri anlatmayı merkezine alan bir yarışmaydı… Bu yarışmadan bir fotoğrafım üçüncülük ödülü ve altı fotoğrafım da sergileme aldı. Bunlar farklı zamanlarda çektiğim fotoğraflardı. Özellikle bu yarışma için çekmemiştim ama hepsi ada kültürünü anlatan, portre fotoğraflarıydı… Aynı sergide Kıbrıslı Rum fotoğrafçıların da çalışmaları yer alıyordu. Bu fotoğraflar ile aslında kültür, yaşam tarzı, insan tiplemeleri ile Kıbrıs’ın ne denli benzer olduğu da ortaya çıkmış oldu.”
“ULUSLARARASI YARIŞMALARDA ÖDÜL ALMAK SANILDIĞI KADAR KOLAY DEĞİL”
Bugüne kadar yurt dışında yüzlerce yarışmaya katılan, onlarca ödüle layık görülen Tevfik Ulual ile biraz da bu yarışmaların iç yüzünü konuşuyoruz. Fotoğrafçıların neden bu yarışmalara katılmaya ihtiyaç duyduğuna açıklık getirmesini istiyorum.
“Bir fotoğrafçı ülkemizde çektiği bir fotoğrafı ne kadar değerlendirebilir ki… Yarışma sayısı az. Yarışmalardaki tema ve konu sayısı çok sınırlı, sponsorluk düşüncesi gelişmemiş… Ben bugüne kadar yüz bine yakın fotoğraf biriktirdim. Elbette benim de bu fotoğraflarımı değerlendirebileceğim mecralara ihtiyacım var. Spor fotoğrafçılığı yarışması bile ülkemizde son iki yıldır yapılıyor. Oysa dünyanın birçok farklı noktasında, farklı kategorilerde yarışmalar düzenleniyor. Dolayısıyla bizler de fotoğraflarımızı değerlendirmek için Uluslararası Fotoğraf Organizasyonu’nun da (FIAP)onay verdiği, farklı ülkelerde düzenlenen yarışmalara katılıyoruz. Bu yarışmalara katılmak için de belli bir düzeye ulaşmış olmanız gerekiyor. Belli kriterleri yerine getirme şartı aranıyor. Zaman içinde bu yarışmalara katıldıkça, belirlenen kriterleri de tamamladıkça FIAP’ın sanatsal çalışmalarıyla bilinen, başarılı ve usta fotoğraf sanatçılarını onurlandırmak amacıyla belirlediği yedi unvana sahip olabiliyorsunuz. Bu unvanlar fotoğrafçılıkta gelmiş olduğunuz seviyeyi gösteriyor. Ben son olarak geçen yıl AFIAP Bronz unvanını kazandım. Tabii bunları tamamlamak sürekli çekim yapmayı, yarışmalara katılmayı da beraberinde getiriyor. Elbette her yarışmaya katılım için de belirli ücretler ödemeniz gerekiyor. Bunlar manevi değeri olan şeyler. Aslında bu yarışmalara katılmak ödül almak sanıldığı kadar kolay değil. Aslında tüm bu çabalar unvan almak için de değil, yarışmalara katılırken dünyanın fotoğrafçılıkta hangi noktaya ulaştığını, bir portre denilince günümüz dünyasının portreden ne anladığına da şahitlik ediyorsunuz. Çünkü bu tip yarışmaların sonucunda size kataloglar gönderiliyor. Hangi ülkeden, hangi yarışmacının, hangi fotoğrafıyla orada başarı elde ettiğine şahitlik ediyorsunuz. Bu da insana fotoğraf anlamında vizyon, görsel kaynak sağlıyor. Sadece ülkedeki kısır döngü içinde bunları yakalamak mümkün değil. Ben kendimi fotoğraf sanatçısı olarak görmüyorum. Fotoğrafçı olarak uğraş gösterdiğimi düşünüyorum. Fotoğraf sanatçısı bu alanda akademik olarak eğitim alan insanlardır ama bizler de kendimizi yetiştiriyor, büyük bir istekle çalışıyoruz. Azimle seviyemizi yükseltiyoruz.”