Tıp-İş ve KTTB: “Emeğin ucuzlatılmasını, değersizleştirilmesini kabul etmiyoruz”

Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası ve Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Lefkoşa Doktor Burhan Nalbantoğlu Hastanesi önünde basın açıklaması yaptı.

Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası ve Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Lefkoşa Doktor Burhan Nalbantoğlu Hastanesi önünde basın açıklaması yaptı.

Bu açıklamanın hükümete ‘uyarı’ olduğunu ifade eden Doktorlar, ‘Emeğime dokunma’, ‘Dayatma değil dayanışma’, ‘İş güvenceli çalışmak hakkımız’, ‘Sağlıktan tasarruf insan hayatından tasarruftur’ pankartları açtı.

Tıp-İş Başkanı Ahmet Varış:

“Öncelik hastalarımızın sağlık bakımından zarar görmemesi”

Tıp-İş Başkanı Doktor Ahmet Varış, acil servis, ameliyathane, servislerde, yoğun bakımlarda, laboratuvarlarda ve pandemi hastanelerinde doktorların görevlerinin başında olduğunu söyledi. Yaptıklarının grev olmadığını ifade eden Varış, “Yapmaya çalıştığımız pandemi başladığından bu yana duyulmayan sesimizi duyurmak, hasta ve çalışan güvenliğindeki sorunları ve eksiklikleri anlatmak. Kamu Hekimleri hiç yokmuş gibi davranan hükümeti bir kez daha diyalog yoluyla sorunları çözmeye davet ediyoruz” dedi.


Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Başkanı Özlem Gürkut:

“Hastaneler, aciller dolup taştı”

KTTB Doktor Özlem Gürkut, hekimler ve sağlık çalışanlarının halkı korumak için evlerinde güvende kalmaları çağrısı yaparken, kendileri için hiç ara vermeden gece gündüz hastanelerde, otellerde aşı merkezlerinde, test merkezlerinde limanlarda çalışmaya, ateşle oynamaya devam ettiklerini kaydetti.

Gürkut,” Gün geldi taşındık, çadırlar kurduk, gün geldi aynı koridorun bir ucunda Covid-19 hastası diğer ucunda kalp hastası, diyabet hastası bakmaya çalıştık. Salgın hızını arttırıp insanlarımız yoksullaştıkça hasta sayımız giderek arttı, hastaneler, aciller dolup taştı. Pandeminin yükü omuzlarımızdayken, sesimizi duymayanları bir kez daha uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

KTTB'nin basın açıklamasının tam metni şöyle:

1 yılı aşkın bir zamandır hekimlerin, sağlık çalışanlarının tüm uyarılarına rağmen popülist/belirli bir kesimin çıkarları gözetilerek alınan kararlar ve gerekli organizasyon ve düzenlemelerin yapılmaması nedeni ile COVID-19 pandemisinde ikinci bir kapanma yaşadık.

Bu süreçte sosyal devlet anlayışı gereği kapanan sektörlere sosyoekonomik desteğin gereğince yapılmadığını, insanlarımızın yoksullaştığını, toplumun sosyoekonomik yıkımın eşiğine geldiğini gördük. Gerekli hazırlığı yapıp, şartları oluşturarak eğitimi sürdürmek devletin görevi iken okullarımız hala kapalıdır. Sürdürülmekte olan çevrimiçi eğitime hala daha ulaşamayan çocuklarımızın bulunduğu ise hepimizin bildiği acı bir gerçektir.

Pandemi mücadelesinde komuta merkezi niteliğinde olan sağlık alanında ise daha da kaotik bir süreç yaşanmıştır.

Biz hekimler ve sağlık çalışanları halkımızı korumak için evlerinde güvende kalmaları çağrısı yaparken, kendimiz ise hiç ara vermeden gece gündüz hastanelerde, otellerde, aşı merkezlerinde, test merkezlerinde, limanlarda çalışmaya ve tabiri caizse ateşle oynamaya devam ettik. Gün geldi taşındık, çadırlar kurduk, gün geldi aynı koridorun bir ucunda COVID-19 hastası diğer ucunda kalp hastası, diyabet hastası bakmaya çalıştık. Salgın hızını artırıp insanlarımız yoksullaştıkça, hasta sayımız giderek arttı, hastaneler, aciller dolup taştı...

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizin dört bir yanında da biz sağlık çalışanları mesleklerimizin gereği ve sorumluluğumuz gereği en önde çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz. Artan talep ve iş yükü karşısında hastanelerimizdeki eksikliklerle boğuşmak, hastalarımızın bu eksiklik ve organizasyonsuzluktan zarar görmemesi için mücadele etmek yine biz sağlık çalışanlarına bırakılmış durumdadır.

Tüm dünyada sağlık çalışanlarının bu mücadelede güçlenmesi için çalışma koşulları iyileştirilmekte, yıllık izin yapabilmeleri için yeni düzenlemeler oluşturulmakta, maaşları özel primlerle desteklenmektedir. Ülkemizde ise sağlık çalışanlarının emeği her geçtiğimiz gün biraz daha değersizleştirilmeye çalışılmaktadır. Hatta son olarak hizmetin aksamaması için 24 saat boyunca görev yerinden ayrılamayan sağlık çalışanlarının yemek ihtiyaçları bile karşılanmamaya başlanmıştır.

Giderek artan hekim açığına rağmen teşkilat yasaları yenilenmemiş, mevcut yasada var olan açık kadrolar bile doldurulma yoluna gidilmemiştir.

Sağlık Bakanlığı tarafından mevcut hekimler yıllardan beridir iş güvencesiz olarak farklı statülerde çalıştırılmaktadır. Hizmetin 24 saat boyunca kesintisiz sürdürülebilmesi ise hekimlerin zorunlu olarak nöbet tutmaları ile mümkün olabilmektedir. Ancak gelin görün ki Bakanlık tarafından gönüllülük aranmayarak zorunlu olarak tutturulan nöbetlerle yürütülmeye çalışılan kamu sağlık hizmetleri karşılığında hak edilen nöbet ücretleri ise sürekli olarak toplumun gözünde hak edilmeyen bir ek ödenekmiş gibi gösterilmeye, adeta nöbet tuttukları için sağlık çalışanları suçlu gibi algılattırılmaya çalışılmaktadır.

Hükümet edenler aylardır halkın sağlığını korumak için almaları gereken kararlar yerine siyasi-yanlı kararlar alırken, yoksullaşan halka sağlamaları gereken desteği sağlamazken, insanlarımızın hastalanmaması için gerekli düzenlemeler, denetimler yapılmazken sağlık çalışanları hiç soluk almadan görevlerinin başındaydı. Bizler uyarılarımızı yapıyor, doğruları işaret ediyorduk.

Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası’nın kamu hekimlerinin sesini yönetenlere duyurmak için başlatmış olduğu eylemlere Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği olarak sesimizi katıyor ve “artık yeter!” diyoruz.

İnsan yaşamı için verdiğimiz emeğin değersizleştirilmesine izin vermeyeceğiz!

Pandeminin yükü omuzlarımızdayken sesimizi duymayanları bir kez daha uyarıyoruz.

Biliniz ki artık susmayacağız!

Kıbrıs Türk Tabipleri Odası'nın basın açıklamasının tam metni şöyle:

"Haklarımız için Eylemdeyiz

13 aydır pandeminin yükünü taşıyan ve Covid dışı hastalara da hizmet veren kamu hekimlerinin ve kamu sağlık çalışanlarının budanmaya çalışılan hakları ve emeklerinin değersizleştirilmesine karşı eylemdeyiz. Sağlıkta 24 saat kesintisiz hizmet gereksinimi nedeniyle zorunlu tutulan nöbetlerin ücretlerinin aylardır ödenmemesi, nöbet sırasında yerinden ayrılamayan hekim ve sağlık çalışanlarına ücretsiz yemek verilmemesi, yıllardır sözleşmeli statüde güvencesiz çalıştırılması ve 4 ay süreyle hayat pahalılığını dondurulma girişimi kabul edilemez. Türkiye ve tüm dünyada pandemi nedeniyle hekim ve sağlık çalışanlarına ek ödemeler yapılırken, bizler ülkemizin durumu nedeniyle bu beklentide değiliz. Ancak haklarımızın budanması ve emeğimizin değersizleştirilmesine de karşıyız. Üretimden koparılmış ve gittikçe yoksullaşan bir toplumun pandemi kıskacında yaşadığı yokluklar varken, tasarrufa gidilmesi gereken konuların net olarak neler olduğu tartışmasız bilinirken, sağlıktan tasarruf yapma girişimi kabul edilemez.

Taleplerimiz,

1) Hekimlerin kadrolarının açılması, güvenceli çalıştırılması

2) Nöbet ücretlerinin yasal mevzuata uygun ödenmesi

3) Zorunlu olarak tutulan nöbetlerde ücretsiz yemek imkanı sağlanması

4) Hayat pahalılığının verilmesidir

Bu bir HAK ve ONUR mücadelesidir ve amacımıza ulaşana kadar devam edeceğiz."

İlgili Haberler

Haberler Haberleri