Filiz Uzun
Fotoğraflar: Mehmet Koru
Yaratmak herkesin becerebileceği bir şey değildir. Genellikle var olanı kopyalayıp belki ufak değişiklikler yapılarak konuluyor önümüze birçok şey günümüzde. Yeni bir şeyler yaratmak tabiri caiz ise her yiğidin harcı değildir. Hele de anlık yaratmalar. O an, hızlıca bir şeyler üretmek ve bunu kalabalıklara sunmak. Sunduklarınızla da insanları güldürmek, gerçekten zeka gerektirir.
Son zamanlarda etrafımdakilere hep aynı cümleyi kurmaktaydım. “En son ne zaman kahkahalarla güldüğümü hatırlamıyorum” diye. Surlariçi Asilzadelerini ilk kez izlediğimde ne kadar eğlendiğimi anlatamam. Ancak ilk kez izlerken ne olup bittiğini anlamak ve etrafımı da izlemekten açıkçası çok da konsantre olamamıştım gecenin akışına. Gerçekleri söylemek gerekirse oyuna tam anlamıyla dahil olamamıştım. Ancak röportajı yaptığımız Salı akşamı ne kadar eğlendiğimi anlatamam sizlere. O kadar güldüm ki eve döndüğümde bile yüzümdeki gülümseme devam etmekteydi. Birçok insanla birlikte iç içe gülmek ve eğlenmek çok güzeldi.
Door’s Barda Saat 9.30’da oyun başlıyor. Ve Sadece 15 dk ara veriliyor. Yaklaşık 2-2,30 saat sürüyor oyun. Oyunun içinde bölümler var, seyircinin de katıldığı, katkı koyduğu, oyunun gidişatını aslında tamamen seyirci belirliyor. Bir an kendinizi sahnede bulabiliyorsunuz. Bir günlük yaptıklarınızı anlatmak için. Sonra sizi taklit ediyorlar. Salı akşamı bendim bu bölümün başrol oyuncusu. Benim günümü Mehmet canlandırdı. Öyle güldüm ki önümüzdeki salıya kadar beni idare eder.
Bence sizler de izleyin. Gidin eğlenin ve bol bol kahkaha atın. Biliyorsunuz ne kadar kahkaha o kadar uzun ve sağlıklı ömür. Bu gençler acayip yetenekli. Ben hepsine bayıldım. Sizler de bayılacak, müdavimleri olacaksınız. Hiç şüphem yok. Teşekkürler çocuklar bizi ağlatan onca insana karşı güldürdüğünüz için!.. Siz çok yaşayın…
YAKIN DOĞU’DAN SAHNEYE
F.U: Kendinizi tanıtır mısınız?
Çağla Topcan: Yakın Doğu Üniversitesi Sahne sanatları Fakültesi, Tiyatro Bölümü, Oyunculuk Sanat Dalında son sınıf öğrencisiyim. Bu sene mezun oluyorum. Arkadaşlarımla birlikte Surlariçi Asilzadeleri adlı bar oyununda tiyatro yapıyorum.
Suzan Polat: Yakın Doğu Üniversitesi Sahne sanatları Fakültesi, Tiyatro Bölümü, Oyunculuk Ana Sanat Dalında 2010 mezunuyum. Dramatik Yazarlık Yüksek Lisans’ımı da 2013 yılında tamamladım. Mezun olmadan önce de arkadaşlarımla birlikte çalışmaya başladık. Lefkoşa Sanat Tiyatrosu kurucu oyuncularındanım. Bu yıl ona ara verdik. Surlariçi Asilzadeleri ile devam ediyoruz. Ayrıca Yakın Doğu Üniversitesinde Öğretim Görevlisi olarak çalışıyorum. Çeşitli okullarda da drama dersleri veriyorum.
Ali Şaşkara: 2010 yılında Yakın Doğu Üniversitesi Sahne sanatları Fakültesi, Tiyatro Bölümü, Oyunculuk Ana Sanat Dalından mezun oldum. Suzan arkadaşımla aynı dönemiz. Daha önce Lefkoşa Sanat Tiyatrosunda Tiyatro yapıyorduk. Şimdi Devlet Tiyatrosunda yeni bir oyunda yer alıyorum. Bunun dışında daha önceden de barlarda interaktif oyunlar sergiliyorduk. Bu sene farklı bir isimle arkadaşlarımla sahnede olmaktan mutluyum.
Mehmet Samer: Ben de arkadaşlarım gibi Yakın Doğu Üniversitesinden 2012 yılında mezun oldum. Mezun olduktan sonra Lefkoşa Sanat Tiyatrosunda çeşitli oyunlarda ve doğaçlama oyunlarda yer aldım. Birkaç dizi filminde ve sinema filminde roller aldım. Halam Geldi sinemasında ve Galip Derviş’te oynadım. Devlet Tiyatrolarında Ali ile birlikte yeni bir oyuna başladık. Şubatta sahnelenecek bir oyun. Surlariçi Asilzadeleri de yeni kurduğumuz bir grup. Hep birlikte Tiyatro Sporu yapıyoruz. Doğaçlama Show’dur yaptığımız.
F.U: Surlariçi Asilzadelerini kurmak nasıl aklınıza geldi?
M.S: Daha önce zaten Lefkoşa Sanat Tiyatrosunda hep birlikte tiyatro yapmaktaydık. Bu tür Tiyatro sporu olarak adlandırdığımız doğaçlama tiyatrolar da yapmaktaydık. Lefkoşa Sanat Tiyatrosunun bu yıl faaliyetleri durduğu için biz 4 arkadaş başka bir isimle yaptığımız işe devam etmeye başladık.
M.S: Grubumuzun ismini Surlariçi Asilzadeleri koymamızın nedeni de 4’ümüzün de Surlariçi’nde yaşayıp büyümüş olmamızdır. Suzan, ben ve Ali Türkiye kökenliyiz. Çağla Kıbrıslı. Ancak biz de burada büyüdük. Suzan hatta burada doğdu.
TİYATRO OYUNU
F.U: Şu an yaptığınız işi nasıl adlandırıyorsunuz?
A.Ş: Tiyatro sporu olarak adlandırılıyor bizim yaptığımız. Çünkü herhangi bir senaryo yok, kurgu yok, hazırlanma sürecimiz yok. Seyirciden beslenerek, onlardan aldığımız çıkış noktaları ile o an yaratmaya çalışıyoruz mizahı. Temel amacımız insanları eğlendirmek. İlginç gelmesini sebebi de seyirciyi de oyunun içine dahil etmemizdir. Doğaçlamadır her şey.
F.U: Tiyatro sporu için eğitim veriliyor mu sizlere okulda?
M.S: Tiyatro sporu tamamen tiyatrocunun yaratıcılığıyla ilgili bir şeydir. Hızlı, pratik ve anlık düşünüp yanıtlayabilme yetisidir.
S.P: Doğaçlama diye bir ders veriliyor bize 1. sınıfta ancak süre bu kadar hıza dayalı değil. Bu dersin amacı tiyatrocunun hayal gücünü geliştirebilmesi için eylem veriliyor, biz de onun için senaryosunu yazıp oynuyorduk. Burada yaptığımız olay anlıktır. Senaryo yazamazsınız düşünemezsiniz bile anlık ağzınızdan çıkanlardır.
F.U: Sizin şu an yaptığınızı her tiyatro eğitimi alan yapabilir mi?
M.S: Bu kişinin pratik zekâsı ile alakalı bir şeydir. Eğitim size teknik anlamda katkı koyar fakat doğaçlama yaratıcılığınıza bağlıdır. Bu işi yapmak için hızlı düşünüp bunu oyuna aktarabilmek gerekir. Bu ekipteki herkes de bu yeteneğe sahiptir. Bu yüzden bir aradayız ve bu işi yapıyoruz.
PRATİK VE HIZ
F.U: Bu sizin yarattığınız bir tür değil ama değil mi? Daha önce böyle bir televizyon programı vardı.
A.Ş: Türkiye’de Mahşeri Cümbüş ekibi ilk başı çekmişti bu alanda. Avrupa’da da ilk kez Almanya’da yapılmıştı Doğaçlama sporu.
F.U: Deneyim ve sahne tecrübesi de gerektiren bir tiyatro türü değil midir? Oysa sizler çok genç ve meslek yaşamlarınızın başındasınız.
A.Ş: Her ne kadar da anında yaratılan ve doğaçlamaya dayalı bir tiyatro olsa da sahneye çıktığınız kadar da pekiştiriyorsunuz ve sahnede yoğruluyorsunuz. Deneyim de önemli ancak tek başına deneyim yeterli değildir. Pratik ve hızlı düşünebilme yetisi önemlidir. Ekip de çok önemli.
KÜLTÜRLERİN BİRLEŞİMİ
F.U: Çağla sen Kıbrıslı olmana rağmen çok iyi Türkiye’nin yöresel lehçelerini de çok iyi kullanıyorsun? Bu aldığın eğitimden mi? Yoksa senin kendi yeteneğin mi?
Ç.T: Okulumuzda diksiyon eğitimi alıyoruz. Ancak bu sadece eğitimden kaynaklı değil ben Tiyatro eğitimime başlamadan önce de taklit yapma yeteneğim vardı. Gördüğüm duyduğum sesleri taklit ederdim, ünlü taklitleri yapardım. Aile ve arkadaşlarımın taklitlerini de yapardım. Sesimi değiştirebilme kabiliyetim var.
M.S: Lehçeler konusunda Ali, Suzan ve benim avantajımız doğu kökenli ailenin çocukları olmamızdır. Ailelerimiz Kürt, bu bizim için bir avantaj oldu. Doğu ağzını kullanıyoruz. Ve tabii Kıbrıs’ta büyüdük. Kıbrıs ağzını da çok iyi kullanıyoruz. O yüzden bu konuda şanslıyız ve bunu işimizde kullanıyoruz. Tabii ki Surlariçi’nin de etkisi oldu. Birçok kültürün ortasında büyüdük. Hataylılar var, Mersinliler, Adanalılar, Doğulular ve Kıbrıslıların arasında büyüdük. Çağla’ya da bu kültürlerin etkisi olmuştur. Tabii ki gözlem yeteneği ve taklit becerisi ve yeteneği de önemlidir.
F.U: Neden bar ortamı? Ve neden Door’s barda sergiliyorsunuz oyunlarınızı?
Ç.T: Yaklaşık 2 aydır Door’s barda sahne alıyoruz. Bar tercihimizin nedeni yaptığımız işin konsepti bara uygun olmasıdır. Çünkü normal tiyatro sahnesinde çok kabul görecek bir düzeni yoktur oyunumuzun. İç içe olmak, sıcak samimi ve yakın olmaktı amacımız. Seyircinin de eğlenirken bir şeyler içebileceği sıcak bir ortam olsun istedik. Çünkü Tiyatro sporu interaktif bir oyun türüdür. Başlama saatimiz de konsepte uygun 9.30 gibi başlıyoruz. Diğer tiyatrolar genellikle akşam 8 gibi başlıyor.
SÜREKLİ KATILIMCILAR
F.U: Her hafta düzenli olarak gelen izleyicileriniz var.
A.Ş: Daha önceden de böyleydi. Lefkoşa Sanat Tiyatrosu’nda da tiyatro sporu yaparken buna benzer katılımcı gruplarımız vardı. Bu sene de böyle gruplarımız var.
S.P: Hatta bu devamlı katılan gruplarımız yeni gelen seyirciye de yardımcı oluyorlar. Yönlendiriyor. Geçen hafta 30 kişilik ilk kez izleyen grubumuz vardı. Ve kalkıp içecek bir şey alsak mı diye tereddüt ettiler. Katılmakta çekindiler ama devamlı izleyen gruplar onlara yön verdi.
M.S: Barın da bize avantaj sağladığını söylemek isterim. Door’s barın locasının olması, balkonun olması, barın sahneye yakın olması da bize seyirci ile daha yakın olma fırsatı veriyor. Yaptığımız iş için çok uygun bir bar burası.
A.Ş: Teklifimizi Door’s barın sahibi Egemen Hasan Koç’a söylediğimizde o da bize sıcak baktı. Bizi hiç ikiletmedi. Buranın ortamı da çok uygun. Samimi bir mekan, seyirci oyuncu ile iç içe. İzleyicilerimiz de tamamen fısıltı gazetesi ile çoğaldı. Gelen öbür hafta arkadaşlarını da getiriyor.
F.U: Sahnede sizler de eğleniyorsunuz, birbirinize gülüyorsunuz.
S.P: Ekip olarak aramızda bir rekabet yok. Öne çıkma gibi bir derdimiz yok. 2 arkadaşımız oynarken oturup oynamayanlar onlara gülüyoruz. Bizler de eğleniyoruz bu da seyirciye geçiyor. Hepimiz keyifli vakit geçiriyoruz.
GÜNDEM TAKİP EDİLİYOR
F.U: Kıbrıs’ta bu kadar sorun varken siyasal, ekonomik, zamlar, dertler, gelen insanları güldürmek zor olmuyor mu?
A.Ş: Kıbrıs küçük bir yer ve burada alınan her karar tüm halkı etkiliyor. Ve her insanın hayatında önem teşkil ediyor. Örneğin elektriğe yapılan zam Kıbrıs’taki her bireyi sarsıyor. Dolayısı ile buraya eğlenmeye gelen insanları birkaç saat ülke sorunlarından, ekonomik ve ailesel her türlü sorundan uzaklaştırabilmek ve eğlendirmektir arzumuz.
F.U: Gündemi takip edip oyunlarınızda kullanıyor musunuz?
M.S: Evet mutlaka değiniyoruz. Türkiye’deki sorunlara da Kıbrıs’taki sorunlara da değiniyoruz. Bunlara mizahi bir dille değiniyoruz. Sorunlarla dalga geçtikçe biraz olsun o sorundan uzaklaşıyor insanlar.
“GELİN EĞLENİN”
F.U: Tiyatrocu arkadaşlarınız ya da hocalarınızdan nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Ç.T: Çok güzel tepkiler alıyoruz. Hocalarımız bizi izlemeye geliyorlar. Grup halinde de tek tek de geliyorlar. Arkadaşlarımızdan da fikirler oluyor. Yapıcı eleştirileri oluyor. Destekliyorlar. Hatta yeni yıldan önceki haftada hocalarımızdan biri baterisiyle oyunumuzda bize eşlik etti. İbrahim hocamız.
F.U: Kendiniz bu yolla ilerlerken yeni şeyler katmak ve gelişmek için eğitimleriniz sürecek mi?
A.Ş: 4 yıllık konservatuar eğitim hayatımız boyunca belirli temel eğitimleri alıyoruz. Sahnede duruş, kuramsal bilgi, estetik kaygı, bedensel eğitim. Ancak eğitim hiç bitmez. Gelişim ve değişim süreklidir.
M.S: İyi oyunlar oynamak sadece eğitimle de olmuyor. Temel eğitim gereklidir ancak gelişmek ve ilerlemek için üretmek ve yaratmak önemlidir.
S.P: Temel eğitim okul yaşamımız boyunca veriliyor ama bizim yaptığımız işin eğitimi yok. Tamamen doğaçlama ve sizin yeteneğinize kalmıştır.
F.U: Son olarak eklemek istedikleriniz?
S.P: Bizim bir internet sayfamız var facebookta. Surlariçi Asilzadeleri diye. Bu sayfaya girip kendi yaşadıkları komik hikayeleri paylaşabilirler ve bu hikayeleri Salı akşamı Door’s barda oyun haline getirebiliriz. Bizimle ilgili etkinlikleri, duyuruları da buradan öğrenebilirler. Gecemize gelmek istediklerinde buradan yer ayırtabilirler. Bizlerle irtibat kurabilirler.https://www.facebook.com/groups/462174727233179/?fref=ts
M.S: Eğlenmek isteyenleri bekleriz. Pişman olmayacaklar. Birkaç saat sorunlardan, telaşlarından uzaklaşsınlar ve kendilerini eğlendirsinler diyoruz. Tabii ki size, gazeteniz Yenidüzen ve Adres dergisi ailenize çok teşekkür ederiz.