Çok sevdiğim bir UBP’li arkadaşım var…
Bir kaç kezdir televizyon programına davet ediyorum; “… İşim var, uymaz, sonra” diye öteliyor…
Geçenlerde yine aradım, “… Be gardaş senin programa çıkamam” dedi!
Neden?
“Uyarıldık bir şekilde” deyiverdi…
Anladım!
-*-*-
Ersin Tatar’ın yanında çalışamayışımda da benzer bir baskı vardı…
Tatar’a, “Bu adam orada kalmayacak” denmişti…
Oysa, yıllarca Tatar benim, ben de Tatar’ın ne düşündüğünü iyi biliyorduk…
Ve sohbet edip, içki içip kahkaha atabiliyorduk…
-*-*-
Siyaset dünyasında belki de sohbetini, abiliğini en sevdiğim iki isim var…
Bir tanesi, “selam vermeye” korkuyor…
Bir tanesi, şakayla karışık, “senle meyhaneye gidemeyiz” diyor…
Ben de isimlerini yazmaya çekiniyorum!
-*-*-
Sağcısı, solcusu, eskiden arkadaştık…
Şimdi özellikle sağcılara, “solcularla konuşma yasağı” konmuştur…
-*-*-
Kıbrıslıydık…
Farklıydık…
Başını örtenle de, kıçını açanla da dost olduk hep…
Camiye gidenle de, sabah akşam Allah’a küfredenle de!
Hep güldük…
Masamızı, komşuluğumuzu, mevzimizi paylaştık…
Bir birimize sahip çıkardık…
Haaa hiç mi kavga etmezdik?
Olur mu?
Davalaşırdık bile!
Ama sonuçta yine dosttuk, kardeştik, komşuyduk, asker arkadaşıydık!
-*-*-
Kıbrıslı olmak neredeyse yasaklanacak!
Herkes korkutulmuş durumda!
Tayyip adından, Erdoğan kelimesinden hele hele Recep, Fuat, Oktay, Ali, Murat, Mehmet gibi isimlerden korkan, sinen bir bakanlar kurulu var mesela!
-*-*-
Ve Rumcu, hain hatta PKK’lı diye “damgalamalar” gırla!
-*-*-
Neden, nasıl değişti herkes?
Mesela, gözümüze bakarak doğrudan akaryakıt konusunda soyuluyoruz!
Ticaret Odası Başkanı, “ismiyle açıklama yapamıyor!”…
Bu ülkenin en dürüst insanlarından en yardımsever kişilerinden birinin, son derece dürüst bir oğludur Ticaret Odası Başkanı…
İnanın bu yazdıklarımı önceden bilse; “sakın yazma, lütfen yazma” diyecek!
Korkudan!
-*-*-
Peki neden?
Neden Ersin Tatar sürekli saçmalıyor?
Bilmediği, hatta inanmadığı dualara “amin” çekiyor?
Elbette koltuktu, itibardı tamam da nedir korkunun sebebi?
-*-*-
Toplum ciddi anlamda bölündü!
Bir tarafta, biatçı, rüşvetçi, itaatçı, sürekli ceket ilikleyen ve Kıbrıslı’nın sıkı sıkıya bağlı olduğu Atatürk’ün bile adını söylemeye çekinen bir grup yaratıldı…
Öte tarafta da sırf inattan ve üç beş dinci faşistin baskıları uğruna tüm Türkiye’ye düşman bir başka grup ortaya çıktı!
-*-*-
Masamızdan insan eksildi biliyor musunuz?
Dostlarımız azaldı…
Küstük, küstürüldük…
Dostlarımızla fotoğraf çekmeye çekinir olduk…
“Aman, Serhat ile aynı karede görünürsek…” korkusu başladı…
-*-*-
“Biz savaşı yaşadık; öldük… Ve istemiyoruz… Evet savaş istemiyoruz” demeye korkan bir toplum haline döndük…
“Sonumuz olacağını biliyoruz” ama yine de savaş çıksın istemiyle tehditler savuruyoruz!
-*-*-
Yasa dışı işler yapmaya zorlanıyoruz…
Külliye diye bir garipliğe hiç ihtiyacımız yok…
Kültürümüze vurulan en ciddi tokat olacağını da çok iyi biliyoruz ama “yapın ulan bir yazılı açıklama” diyorlar, ortopedist doktor vekilimiz bile “inşallah bu sefer kesin bakan olurum” diyerek, bütün saygınlığını, kişiliğini, adamlığını satabiliyor!
Abuk sabuk ve saçma sapan açıklama yaptırılıyor!
-*-*-
Polis, bir ağaçtan iki avuç zeytin toplayan adamı tutukluyor; memleketi kazıklayan akaryakıt satıcılarını ise resmen koruyor!
-*-*-
Yasa dışı bir külliye yapımı başladı!
Polisin, bizzat resmi makamların talebi üzerine bu inşaatı durdurması lazım… Yanlış mıyım?
Yarın gitsin belediye veya yetkili bir kurum, mühürlemeye çalışsın, polis onları alacak!
Söyleyin, hatalı mıyım?
-*-*-
Sofradan ekmeğimiz eksiliyor…
Ama ondan acısı, soframızdan dostlarımız eksilmeye başladı…
Sık sık birlikte yemek yediğimiz çok önemli bir siyasetçi vardı; geçenlerde bir arkadaşıma demiş ki; “bizim eve gelin, dışarıda İncirli ile görürlerse…”
Arkadaşım, sözünü bitirmesine müsaade etmemiş!
İngilizce, “fuck off” demiş!
-*-*-
Gerçekten üzülmüyor musunuz?
Faiz Sucuoğlu’na yapılanlara ben üzüldüm; kendisi üzülmedi!
Ersan Saner’in başına gelenlerle dalga geçtik ama o mesele kapandı!
Kendisini çok seviyoruz!
İrsen Küçük’ü özledik!
Meyhane gecelerindeki şakalarını…
Hüseyin Özgürgün’ün ülkeye gelemeyişi, kendisiyle hiçbir zaman aynı düşüncede olmayan arkadaşlarını çok üzüyor!
Özlüyoruz kardeşimizi!
-*-*-
Geçenlerde Ankara’da bir müzisyen, üç vordo katil tarafından, “istediğimiz şarkıyı niye çalmıyorsun uleyn?” denilerek öldürüldü…
Bir grup sanatçı, bu üç vordo katil için “kendini her şeyin ve kerkesin sahibi sanan bir tür oluştu Türkiye’de” diye açıklama yaptı…
O vordo tiplerden buraları da dolu!
Ve onlar bizi her gün öldürüyor!
-*-*-
Haaa “efendim durum 1957’den beri aynıdır” diyenler çıkacaktır mutlaka!
Bir dereceye kadar doğrudur!
1957’den beri, bir grup insan, Kıbrıslı Türk kültüründen çok uzak ve Kıbrıslı Türk kültürüne çok yabancı tavırlar içerisine girebilmiştir…
Ama unutulmasın; bu yüzden, bu ülkenin bir çok köyünde çok sancaktara kurşun sıkılmıştır!
Kıbrıslı, onurunu asla satmamıştır; gururunu asla teslim etmemiştir!
-*-*-
Dün bir Kıbrıslı büyüğümle sohbet ettim…
Önce şu soruyu sordu:
“… Külliyeye, içine Ersin (Tatar) girecek diye karşısınız değil mi?”
“Hayır, sadece o değil!” dedim…
Israrcı oldu ve şunu söyledi:
“… Kıbrıslı Türklerin hiçbir lideri, hiçbir kişisi, Ersin (Tatar) kadar biat ve itaat noktasına gelmemiştir… Haksız değilsiniz!”…
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Toparla Serhat!
Evet, bu yazıyı toparlamak çok kolay değil…
Külliyeye niye karşıyız?
Önce, bu demokratik bir hakkımız olduğu için!
Sonra, külliye denen şeyin, Kıbrıslılığımıza ket vurduğu için!
Külliye, daha önce de yazdım; inşaatı tamamlandığı gün, Kıbrıslı Türk toplumunun tarihten silindiği gün olacaktır!
-*-*-
Hatırlatmak istiyorum:
TMT Andı nasıl başlıyordu?
“Kıbrıs Türkünün yaşayış ve hürriyetine, canına, malına ve her türlü anane ve mukaddesatına, her nereden ve kimden olursa olsun vaki olacak tecavüzlere karşı koymak için…”
Bilmem anlatabildim mi?
Kıbrıs Türkü’nün yaşayışı ve hürriyeti tehdit altındadır…
Canı ve malının iki dudak arasındaki mesafe kadar değeri kalmıştır…
Her türlü anane ve mukaddesatına tecavüz edilmiştir ve edilmektedir…
Ve bu tecavüzlerin kimden geldiği de apaçık ortadadır!
“Rum – Yunan ikilisi canım…”
Kıbrıslı Prof. Dr. Vamık C. Volkan, Özker Özgür, Rauf R. Denktaş, Dr. Derviş Eroğlu… Ve isgemleler…