TMT... yani açılımını verirsek; “Türk Mukavemet Teşkilatı”.
Nedir “mukavemet”?.. karşı durma-direnme-savunma anlamındadır. İşte TMT kurulurken amaçlarının başında yer alan ve merkezinde “savunma” yı barındıran bu yapı, geçen günler itibarıyla; “saldırı-korkutma-adam kaçırma-sabotaj” hatta “adam öldürmeye” kadar giden bir sürecin mekanizması olmuştur.
TMT; bundan 5-10 yıl öncesine kadar kendisini tartışmayan ve tartıştırtmayan bir “tabu” halindeydi. Böyle olunca da; doğalı gereği konu hakkında “gerçek” bilgileri verenler yanında “atıp tutanlar” da azımsanmayacak derecede artış gösterir.
Tıpkı bu toplumun mücadelesinde “gerçek” anlamda hayatı pahasına kendini ateşe atanlar, herşeyini bu yola adayanlar sustukça; bir kenarda bunları izlerken, tabiri caizse; işkembeden atanlar da bu toplumun üzerinden malı götürenler olmuş, en büyük milliyetçiler olarak kendilerini lanse etmişlerdir. Hal böyle olunca da kimin doğru kimin yalan söylediği “genelde” muamma kalmıştır.
Fakat birkaç kişi çıkıp artık bu konularla ilgili demeç vermeye, anılarını paylaşmaya başlayınca, bu “gizem”; çorap söküğü gibi açılmaya başladı. Çok da iyi oldu. Elbette bu konudaki yayınları okurken ince eleyip sık dokumalı, “ön yargılı” ya da “bodoslamadan yalan” şeklinde yok saymak yerine, özellikle yazılanların “satıraralarına” çok dikkat edilmeli.
Bu bağlamda Ahmet Sanver beyin TMT anılarıyla ilgili iki kitabını “özümseyerek” okudum. TMT kitabı deyip “tu kaka” şeklinde değerlendirmedim, satıraralarına baktım. Bilmediğim ve hep söylenen ama bugüne kadar çıkıp da birisi; “evet bunu ben de yaptım” denilmeyen konularda, “ben yaptım”ları daha bir ilgiyle okudum.
Ahmet Sanver bey’i, BRT televiyonundaki edebiyat programım için geçtiğimiz günlerde konuk aldım. Bunca zamandır bu konuyla ilgili kafamdaki soruları ve kitaptan çıkardığım soruları peşisıra Ahmet bey’e yönelttim. Ama en başta şunu teslim etmem gerek. Ahmet bey tam bir beyefendi... çukulatasıyla bizleri karşılayan, verdiği cevaplarda çok samimi olan ve TMT konusundaki anılarını hiçbir sakınca duymadan yayınlayan bir büyüğümüz.
“TMT ve ÖHD (Özel Harp Dairesi) Anılarım”, ile “Akritas’a Karşı TMT” kitaplarını elbette 40 dakikalık bir programa sığdıramazdık. Bundan dolayı en çok anlamak ve duymak istediklerime yoğunlaşarak sordum: kitabında yer verdiği; TMT’nin adam kaçırmasını sordum örneğin. Neden, nasıl kaçırıyordunuz ve sonunda ne oluyordu?.. kitaptan bir alıntı yapmak istiyorum:
“...TMT görevi içinde adam kaçırma olayı da vardı. Anlamı bile “terör” kokan bir tümce. Bu kitapta TMT’nin bir “terör örgütü” olmadığını savunmaya çalışırken bu bölümü yazmamaya karar vermiştim. Daha sonra, olayları ve nedenlerini ayrıntılı olarak incelediğimde, gizli bir örgütün hedefleri ne kadar ılımlı olsa da, adam kaçırmadan faaliyetlerini sürdürmesinin zor olacağını anladım... Adam kaçırma olaylarının gereği, en çok da kaçırılan adamın yararınaydı. Mesela toplum veya örgüt aleyhine eylemlerde bulunduğu anlaşılan veya haksız yere ispiyonlanan kişilerin sorgulanması ve kendilerini savunması istenirdi... benim katıldığım 5-6 adam kaçırma olayında kaçırılan kişilerin bu olaydan sağ ve salim çıktıklarına şahit oldum...”
Bu konuda bazı kişilerin vurulduğunu, ya da ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldıkları da bir gerçek. Bunun sorusunu da yöneltmiştim Ahmet beye. Program yayınlanmadan cevabını buradan vermek yayıncılık açısından etik olmaz kanısındayım.
Kitaplarda ayrıca Ahmet beyin demesine göre “ilk kez” yayınlanan TMT belgeleri-yazışmaları da var. Bunlara bir göz geçirdim. Gerçekten enteresen belgeler. O dönemi yaşayanlarda bazı hatıralar canlandıracağına inanıyorum.
Sonuç olarak; bu konuda yazılanları-yayınları okurken, hamaset kokanları bir kenara itiniz ve “detaycıklara” mercek tutunuz diyeceğim. Ben öyle yaptım ve kendimce bilmediğim şeyler öğrendim.