Tohumlar çatlar mı?

Tayfun Çağra

 

Yıllardır süren Kıbrıs’ın güney açıklarındaki hidrokarbon ve doğal gaz kaynaklarını kim çıkaracak tartışmaları sürmeye de devam edecek gibi görünüyor.

Kıbrıs’taki çözümsüzlük hidrokarbon tartışmaları gibi birçok konuyu da olumsuz etkiliyor, hatta insani konuları bile… Vatandaşlık konusu gibi… Kıbrıs’taki azınlıklar gibi… İletişim gibi… Adi suçlarda işbirliği gibi… İki taraf arasındaki gerilim Kıbrıslılar arasında yakınlaşmayı engellemeye devam ediyor… Zamanla bazı yakınlaşmalar yaşansa da henüz güneyden kuzeye geçmeyen, bunu ‘gurur kırıcı’ bulan Kıbrıslı Rumlar var.

Bu olumsuzlukları tabii ki iki taraftaki yönetimler yaratıyor. Çözüme ulaşmakta çeşitli engeller yaratmakla, bu engelleri aşmak için niyet, çaba ortaya koymak yerine iki ‘anavatan’a bağlı kalmakla yakınlaşmalar engelleniyor… Tarafların hâlâ insani konularda bile eski soğuk savaş taktiklerine bağlı kalarak yardımlaşmanın önüne set çekmeleri zaman zaman yaşanan yakınlaşmaların da bertaraf olmasına neden oluyor.

Bu satırları yazarken Haziran 2016’da güneyde çıkan yangın aklıma geldi. Lefke’nin hemen güneyinde… Bir insani konuydu ama yine siyasetin kötü yüzü ortaya çıktı, yardımlaşmayla ortak değerlerimizin kurtarılmasına engel oldu. Karşılıklı şartlar Türkiye’nin yangına müdahalesini engellemişti. Neler yazmıştık o günlerde;

***

“Pazar gününden beri Kıbrıs yanıyor.
‘Kıbrıs’ diyorum çünkü bu gibi afetlerde yanan, yok olan doğal zenginlikler bütün Kıbrıslıların… Beş gündür yanan ormanlık alanlar varken “şu havaalanına ineceksin” gibi şartlı evetlerin de çok geçerli olamayacağını düşünüyorum.
Ortaya böyle bir şart koyarsanız da özellikle şimdiki Türkiye’nin bunu kabul etmeyeceğini de düşünmeniz gerekir.

Kaldı ki beş gündür yanan ormanlık alan varsa prosedürlerin uygulanmasını beklemek hem akılcı hem de pratik olmaz diye düşünüyorum. Yani Lefke’nin üst tarafında, dağın diğer tarafı yanarken ve Lefke tarafındaki bütün yerleşim yerlerinden yanan ağaçlardan çıkan dumanlar görülürken Türkiye’den gelecek uçak veya helikopterlerin Larnaka veya Baf havaalanlarına inmesi gibi bir zorunluluk yangının söndürülmesine ne kadar yardımcı olabilir.
Geldiği yönden suyu alıp hemen yanan bölgelere boşaltması varken neden yolu uzatsın, neden bir ağacın daha yanmasına olanak sağlansın!

İşte siyasetin, bu gibi olaylarda bile katı kurallarının ortaya çıkardığı sonuçları görüyoruz. Bir taraf yardım teklifine ‘şartlı evet’ derken diğer taraf “hem yardım edecem, hem de yardımımı şartlı kabul edeceksin, o zaman yardım etmem” diyebiliyor. Oysa ki dört-beş gündür devam eden bir yangın olayında, 50 yıldır devam eden Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün argümanlarıyla hareket etmenin ne gibi bir geçerli yanı olabilir?”

***

Kıbrıs’ta bu gibi olaylar daha önceleri de yaşandı, çözüm bulunmadığı sürece de yaşanmaya devam edecek. Federal bir yapıda yan yana, zaman zaman iç içe medeni bir yaşama ulaşmak varken ve elimizdeki değerlerin paylaşımı, ortak değerlendirilmesi varken hâlâ bu kavga neden?

Yakın geçmişte yaşadığımız ortak yeni yıl mesajları, birlikte zivaniya içmeler, etkinliklere ortak katılımlar bile toprağın altındaki tohumların çatlamasına neden olabiliyordu. O tohumların filizlenmesi, fidana ve ağaca dönüşmesine ihtiyacımız var.


Devlet, yapılanı resmen de kabul etmeli

Gece kulüpleri adı altında fuhuş devam ediyor… Orada çalışan kadınların köle gibi çalıştırılma koşulları da sürüyor. Devlet buna müdahale etmiyor, etmemesi bir yana oradan gelen vergiyi de topluyor ama gece kulüplerinde çalışan kadınların ‘konsomatris’ adı altında yani kulübe gelen müşteriye arkadaşlık eden! kadın olarak isimlendirilmesinin de rahatlığını yaşıyor gibi… Oysa ki yine aynı devlet gece kulüplerinde yaşayan kadınları belli aralıklarla hastanede cinsel hastalıklar konusunda kontrole gönderiyor, kontrolleri yapılıyor ve yine gece kulüplerine geri gönderiyor. Aslında oralarda kadınların seks işçiliği yaptığı devlet tarafından da kabul ediliyor. Ancak bazen polis haberlerinde “şu gece kulübünde fuhuş yapıldığı tespit edildi, sorumlular hakkında işlem başlatıldı” gibi haberler de okuyoruz. Garip bir memleketiz vesselam… Devlet bu gece kulüplerinin resmen kabul etmediği ama fiilen kabullendiği şekilde işletilmesini onaylıyorsa, o zaman ne iş yaptıklarını da resmen yasalarında tadilat yaparak kabul etmeli ve en önemlisi, o kadınların kölelikten kurtarılması için gerekeni yapmalı. 


Kedilerin telaşı!

İklimlerin değişmesinden midir; sıcakların artmasından mıdır; insan nüfusunun yıldan yıla artmasından mıdır nedir bilemiyorum ama kedilerin üreme mevsimleri bile değişti. Değişmedi de artık mevsimi yok. Eskiden “Mart geldi, kediler dama çıktı” derken şimdi her mevsim dama çıkan, yavrulayan kedileri görmek mümkün. Kedilerin “insanlar bizi ezip geçmesin” telaşı mıdır nedir, anlamadım!


Başka bir telaş!

Yerel seçimler yaklaştı, 3 ay kadar kaldı neredeyse… Belediyeleri bir telaş aldı gidiyor… Her yerde bir asfalt, kaldırım çalışması başladı gidiyor. Fena değil tabii, bunlardan bölge insanı yararlanıyor da, bu çalışmalar zamana yayılsa, yapılırken alt yapılar da tamam olsa, seçimden sonra tekrar kırılıp, bozulup, boru- kablo geçilmeyecek olsa… Kalıcı olsa keşke…


"Kendi yolunda yanlış gitmek, başkasının yolunda doğru gitmekten iyidir."
Dostoyevski