Erdoğan ile Anastasiadis tokalaşmış.
‘Rastgele’ olmadığı belli…
Fotoğraf anlatıyor vaziyeti: BM genel Kurul salonunda Anastasiadis ve ekibi önceden oturmuşlar.
Arkada Mavroyannis, Hristodulos ve diğer üst düzey grubu…
Tam o sırada Erdoğan geliyor. Arkasında Çavuşoğlu ve diğer bazı yetkililer.
Düz geçebilirdi pekala Erdoğan…
‘Tanımadığı’ Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘sözde’ Cumhurbaşkanı’nın tarafına dahi bakmayabilirdi.
Oysa öyle yapmıyor.
Sesleniyor.
Elini uzatıyor.
Anastasiadis tepkisiz kalabilirdi pekala…
Görmezden gelebilirdi.
Başını çevirip başka tarafa bakabilirdi.
Oysa öyle yapmıyor.
Erdoğan’ın havadaki elini kavrıyor.
Üstelik ayağa da kalkıyor.
Tokalaşıyorlar.
‘KKTC’yi tanıyan ve ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımayan tek devlet’in Cumhurbaşkanı ile ‘Türkiye’yi Kıbrıs’ın işgalcisi’ diye niteleyen devletin Cumhurbaşkanı pek samimi bir görüntü veriyorlar.
* * *
Bu fotoğraf karesi Kıbrıslı Türkleri rahatsız etmeli mi?
Asla!..
Ankara “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıdım” demez kolay kolay…
Lakin bu ‘imkansız’ değil.
Öyle bir gün gelebilir.
‘Çözüm sonrası’ndan söz etmiyorum. Çözümle zaten ‘yeni bir devlet’ oluşacak, Ankara onu tanıyacak.
Bu haliyle de tanıyabilir.
Zaten birbirlerini resmen tanımasalar da ‘tanışık’ haldeler.
Spor müsabakalarından, uluslararası toplantılardan falan tanışmışlıkları var.
Dolayısıyla çok da zor olmaz öyle bir adım.
Elbette zor. Ama ‘olmaz öyle şey’ dememek lazım.
Kıbrıslı Rum liderliği –geçmişten beri- böyle bir hedef koydu zaten önüne… Ankara ile ‘doğrudan temas’ kurmak istedi.
AB’nin Türkiye’ye koyduğu en önemli şartlardan biri de ‘Kıbrıs Cumhuriyeti dahil bütün üye ülkelerle ilişkilerini normalleştirmesi’ değil mi?
Hatırlayın, Türkiye açılımlar da yaptı geçmişte. ‘Falan limanı, filan havaalanını Kıbrıs bayraklı uçak ve gemilere açalım’ dedi.
‘Tam tanıma’ olmayacaktı belki bu da, ama ‘tanışıklık’ hali daha da gelişecekti.
Ve bu iyi bir şey olacaktı.
Kıbrıslı Türkler ne mi olacaktı?
Bu sorunun zamanı ve yeri mi şimdi Allah aşkına!..
* * *
Havada bir koku var.
‘Çözüm kokusu’ zannedenler yanıldı. Keşke öyle olsa…
Ağır bir petrol kokusu var.
Gaz kokusu…
Doğu Akdeniz’i kaplamış, keskin bir koku bu…
Büyük büyük hesaplar yapılıyor buralarda…
Bize soran da yok, ne olacağını söyleyen de yok.
Ne demişler?
Her ‘toka’da bir hayır vardır.
Var mıdır bu son ‘toka’da da bir hayır?
Varsa eğer, kimin ‘hayrına’dır?
Bekleyip görüyoruz sadece…
Neyi göreceksek artık!..