“Topladığım çilekleri eşeklerle yola taşıyordum”

İlerlemiş yaşına rağmen hala çalışan ve topraktan kopmayan Münevver İğneci, meşakkatli yaşamında üreterek ayakta kalmayı başarmış… 85 yaşındaki İğneci, hala üretiyor.

Fehime ALASYA

İlerlemiş yaşına rağmen hala çalışan ve topraktan kopmayan Münevver İğneci, meşakkatli yaşamında üreterek ayakta kalmayı başarmış…

Aslen Yeşilırmaklı olan 85 yaşındaki Münevver İğneci, şeker hastası eşini erken yaşta kaybedince o günlerde iki buçuk yaşında olan kızı ile baş başa kalmış, hayat mücadelesine minik kızıyla yalnız devam etmiş. 

“Kızım küçüktü, hayatımıza başka birini sokmadım, hiç evlenmedim, kızımı gül gibi besledim, başına üvey baba koymadım.” diyor.

“Annem, ailem her zaman benimleydi” diyen ve genç yaşta bir başına hayata atılan İğneci’ye en büyük desteği ise rahmetli annesi ve ninesi vermiş.

1950’li yıllarda ilk kez Baf bölgesinde gördüğü çilek fidelerinden yola çıkarak Yeşilırmak bölgesinde çilek üretimine başlayan İğneci, halen daha o topraklarda ter akıtıyor.

Damadının çilek ve muz bahçesinde hala çalışan Münevver İğneci, üç torun, iki de torun çocuğu sahibi.      

“Topladığım çilekleri eşeklerle yola taşıyordum”

1950’li yıllardaki üretimi ve işleyişini anlatan İğneci, “O zaman evde erkek yoktu, ben, annem ve ninem vardı. Tarlam yol kenarı değildi, kamyonlar giremezdi, topladığım çilekleri eşeklerle yola taşıyordum ve tüccar gelip yoldan alıyordu” diyor.

“O zaman kooperatifimiz vardı”

Geçmiş yılları anımsayan İğneci, şöyle devam ediyor:

“O zaman burada çilek yoktu, padem, harnıp ve incir vardı, bunlarla para kazanırdık. Çileği köye Kıbrıs’ın güneyinden getirip ektiler, onlardan fide satın aldım ve işi yürüttüm. Her sene çilek ektim, 1950 yılından bu yana çilek ekiyorum. Çileği biz yere ekiyorduk, çok fazla ot çıktığı için de durmadan temizliyorduk, çok işçilik istiyordu, şimdi çok kolay.

O zaman kooperatifimiz vardı, esas tüccarlar güneydendi, İngiltere'ye de çilek gönderiyorduk, şimdi gönderilmiyor.”

Beslenme alışkanlığı yıllardır aynı

Yıllardır beslenme alışkanlığından ödün vermediğini anlatan Münevver İğneci, bu uğurda çok güçlük çekmiş… 

Et, süt, yumurta, tavuk, balık ve yoğurt kesinlikle tüketmeyen İğneci, her türlü otu yediğini anlatıyor. “Otun her türlüsünü yiyorum. Balık ve tavuk kokar diye hiç yemedim.” diyen İğneci, ot toplamak için çoğu kez kilometrelerce yol kat ettiklerini, tarla tarla gezdiklerini de sözlerine ekliyor.


İğneci, gelin olduğu günü hala hatırlıyor.

İğneci, kızı, damadı ve üç torunuyla birlikte…

İğneci, hala daha çalışıyor, boş oturmaktan hiç hoşlanmıyor.

 

 

 

Özel Haber Haberleri