Kıbrıs Rum toplumunun yüzleşmediği önemli konulardan biri de 1974 savaşında sivil Kıbrıslı Türklere karşı girişilen toplu katliamlardır. Bilindiği gibi, Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde 126 Kıbrıslı Türk katledildi. Ayrıca, Dohni ve civar köylerden toplanan 83 kişi de kurşuna dizilerek öldürüldü. Bu katliamları yapanların sayısı azdır belki ama konu etrafındaki sessizlik büyüktür. Kıbrıs Rum toplumu bu konuda konuşmak istemiyor ve yüzleşmekten kaçınıyor. Konuyu gündeme getirmeye çalışan bir kaç duyarlı gazeteci kestirmeden bir yanıtla susturulmak isteniyor. “Cinayetleri birkaç sorumsuz fanatik işledi, bunlar Kıbrıs Rum toplumuna mal edilemez!”. Nitekim Dohni katliamını ilk defa yıllar önce gündeme getiren gazeteci Marios Dimitriu’ya tam da böyle bir yanıt verilmişti.
Marios Dimitriu 9 Kasım 2004 tarihli Alithia gazetesinde Dohni katliamına dair ilk yüzleşme yazısında şöyle diyordu: “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 12 Mayıs 2003 tarihli Resmi Gazetesinde 1963-64 ve 1974’te kaybolan 500 Kıbrıslı Türk’ün isimleri yayınlandı. Aralarında Dohni ve Terazi’de öldürülen 83 Kıbrıslı Türk’ün de isimleri yer alıyordu. Katillerin öldürdüğü 83 kişi arasında 55 yaşındaki Ahmet Kaşif ve oğulları Mehmet (28 yaşında), Enver (23 yaşında), Kamuran (20 yaşında) ve ilkokulu yeni bitirmiş olan Savaş da (14 yaşında) vardı. Dohni’nin birçok ailesi katillerin 2, 3, 4 kardeşi öldürmeleri sonucunda erkeksiz bırakıldı. Bunlar ne propagandadır, ne de Türk milliyetçilerinin Anti-Helen nefretle ürettiği yalanlardır. Bunlar nihayet kabul ettiğimiz, dokunduğumuz, derinlemesine incelediğimiz ve Kayıp Kişiler Komitesi’nin yardımıyla ortaya çıkardığımız tarihi gerçeklerdir. Kurbanlar et ve kemikten oluşan insanlardı. Etleri, katillerin Muttayaka yakınlarında attığı toplu mezarda eridi. Kemikleri ise bizim devlet görevlilerimiz tarafından bulundu ve adalet bekliyor.”
Marios Dimitriu’nun bu duyarlı yazısına yanıt gecikmedi. Gazeteci Aristos Mihailidis, Dohni’de Kıbrıslı Türklerin katliama uğradığını kabul ediyordu ama bunun Kıbrıs Rum toplumuna mal edilemeyeceğini söylüyordu. Çünkü katliamları yapan “iki-üç cani” idi. Mihailidis, “birilerinin abartılı ve eksik bilgilerle bütün Kıbrıslı Rumları suçluymuş gibi göstermesi, kendini kahraman yapmak için fırsat yakalayan o kişiden başka hiç kimseye bir şey getirmez” diyordu ve Marios Dimitriu’ya öfke saçıyordu.
İki toplumun bir arada yaşamasını “unutmaya” bağlayan bazı iyi niyetliler de “eski yaraları deşmeye” bir anlam vermiyordu. “En iyisi unutmak ve iki toplumun temiz sayfa açarak barışa gitmesini sağlamaktır” diyorlardı. Ayrılıkçı Türk milliyetçileri ise Marios Dimitriu’nun yaptığı yüzleşme çalışmasını kendi amaçları doğrultusunda kullanıyorlardı. Rauf Denktaş, “Rumların konuşmaya başlamasını ileri bir adım” olarak gösterirken, Kıbrıslı Rumların başına gelen hiç bir felaketi kınamayan müsteşarı Ergün Olgun, Kıbrıslı Rumları Kıbrıslı Türklerden özür dilemeye davet ediyordu. Marios Dimitriu’nun telefonda konuştuğu Dohni muhtarı Hristodulos Sozos ise öfkeli bir ses tonuyla “neden şimdi Dohni’yi hatırladınız” diye bağırıyordu...
Toplu katliamlarla yüzleşme konusunda geçtiğimiz günlerde çok önemli bir gelişme yaşandı. Tarihte ilk defa bir Kıbrıs Rum siyasi partisi (AKEL), Muratağa, Sandallar ve Atlılar’da katledilen Kıbrıslı Türklerin mezarlarını ziyaret edip çiçek bıraktı. 9 Eylül 2015 tarihinde toplu katliam bölgesine giden AKEL yetkilileri, yaptıkları açıklamalarda EOKA B tarafından katledilen Kıbrıslı Türklerin anısına saygı duyduklarını ve “hakikati dile getirmeden barışa ulaşmanın imkansız olduğunu” söylediler. AKEL milletvekillerinden Eleni Mavru ise konu ile ilgili kaleme aldığı bir yazıda Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin okullarda sadece kendi etnik gruplarının başına gelenleri öğrendiklerini, “öteki” toplumun başına gelen kötülükleri öğrenmedikleri yazıyordu ve “hakikat kabul edilmeden barış inşa edilemez” diyordu.
AKEL’in ziyaretine tepki gösteren küçük bir grup, “neden şimdi buraya geldiniz” diye soruyor ve özür dileme mahiyetinde yapılan bu ziyareti sabote etmek istiyordu. Daha doğrusu, Kıbrıslı Rumların özür dilemelerini engellemek istiyordu. Çünkü özür dileyen Kıbrıslı Rumlar “insan” olacaklar oysa onlar hep “gavur” kalmalıdır...
AKEL’in bu anlamlı girişimi Kıbrıs Rum toplumunda pek tartışılmadı. Diğer siyasi partiler sessiz kalmayı tercih ettiler ve ne lehte ne de aleyhte tek kelime etmediler. Gazeteci Aristos Mihailidis, Dohni katliamında yaptığı gibi, yine sahne aldı ve Kıbrıslı Türklere karşı toplu katliamları bir kaç fanatik Kıbrıslı Rum’un yaptığını ileri sürüp, Kıbrıslı Rumların bu katliamlardan sorumlu tutulamayacağını, birkaç fanatiğin işlediği suçların “işgalci Türk ordusunun Kıbrıslı Rumlara karşı giriştiği katliamlarla karşılaştırılamayacağını” iddia etti.
Mihailidis iki konuda hata yapıyor: 1) Acılar yarıştırılamaz. Kim yaparsa yapsın bütün katliamlarda insan canına kıyılıyor. 2) Katliamları yapanları “bir kaç fanatik” olsa bile, onları kınamadığımız sürece hepimiz suça ortağız...
Umalım, AKEL’in ve Birleşik Kıbrıs Partisi’nin açtığı bu yoldan diğer siyasiler de geçsin, çünkü barışın hakikatle yüzleşmeye ihtiyacı var...