Babası Dimitris Haralambu Kutras, Galatya gölünde kazılan ilk toplu mezarda bulunan Bambos Dimitriu da az kalsın ikinci toplu mezarda bulunacaktı – bir Türk askeri son anda onu infaz edilecek altı kişilik gruptan çıkarmasaydı… Bunu farkedince, onun yerine yeğeni Mihalis Şalunas’ı alıp gitmişlerdi…
Babası Dimitris Haralambu Kutras Galatya gölünde kazılan ilk toplu mezarda bulunan Babmos Dimitriu da az kalsın ikinci toplu mezarda bulunacaktı – bir Türk askeri son anda onu infaz edilecek altı kişilik gruptan çıkarmasaydı… Bunu farkedince, onun yerine yeğeni Mihalis Şalunas’ı alıp gitmişlerdi…
Arkadaşım Hristina Pavlu Solomi Patça’yla birlikte Londra’da Bambos Dimitriu’yla yapmış olduğumuz röportajımızın devamı şöyle:
BAMBOS DİMİTRİU: Massey-Ferguson idi bu traktör, lakabı “A.” olan şahsın oğlu sürüyordu bu traktörü. 30 yaşlarında falandı bu şahıs ve traktörle birlikteydi.
Traktör orada öylece duruyordu… Gelmişler, insanları duvara dizmişler ve sonra çekip gitmişlerdi ama traktör orada kalmıştı…
Sonra gece saat 10-10.30 civarında kapı açılmıştı ve gene bu insanlar gelmişti… Türk askerleri de vardı bu kez ve Kıbrıslıtürkler de…
Sonra “Yaşı 20 ile 30 arasında olan herkes odanın şu tarafına geçsin” dediler. İki kişi geçmişti o tarafına odanın.
“Yani başka kimse yoktur 20-30 yaş arası demek?” dediler.
Sonra herkesin durduğu yere gelerek seçme yapmaya başladılar…
“Sen geç oraya, sen geç, sen geç” demeye başladılar.
Beni de aldılar… Yanıma gelip kaktırdılar beni, “Sen de geç o tarafa” dediler. Sonra bir başkasını alıp odanın öteki tarafına götürdüler, sonra da Hristina Pavlu Solomi Patça’nın babasını ve kardeşini de alıp odanın öteki tarafına götürdüler.
Eftagomi’den altı, Komikebir’den dört kişi yani toplam on kişi ayırmışlardı yani…
Sonra da geride kalanlara “Şimdi yere yatınız, başınızı kaldırmayınız, hiçbir şey yapmayınız aksi halde vururuz sizi” dediler.
Herkes yere çökmüştü… Türkiye’den bir tank subayı sıralanmış olanların yanına gelerek vurmaya başlamıştı otomatik silahının kabzasıyla… Bu silahın kabzasında tahta değil, çelik vardı… Komikebir’den Meleki’ye vurmuştu, Meleki’nin başı yarılmıştı ve kanları akıyordu… Andrikko onu yere doğru çekmişti… Böyle şeyler yapıyorlardı işte o anda… Bunları yapmayı bitirdikten sonra “Şimdi altı kişiye ihtiyacımız vardır” demişlerdi.
Böylece Vassilis’i aldılar, Hristina’nın babası Pavlos’u aldılar, Hristina’nın erkek kardeşi Solomis’i aldılar… Ve birkaç kişiyi daha… Ben öylece duruyordum, ne yapacağımı bilmeden… Aynı zamanda traktörü işletmişlerdi… Sonra Ayia Triada’dan (Sipahi) bir otobüs gelmişti oraya…
Dedalos’a ait bir otobüstü bu… Otobüs da çalışır vaziyette tutuluyordu… Kapıları açıktı ve teker teker otobüse bindirilmeye başlamıştık. Ben altıncı şahıstım otobüse binecek olan… Kulübün kapısına doğru yürümüştüm.
Tam kulübün kapısından çıkıyordum ki orada öylece duran bir Türk askeri – bu asker orada durmuş, kimseye vurmamıştı – elimden yakalamış ve kanlar içindeki Meletis’i göstermişti bana, cebinden mendilini çıkarıp bana uzatmış ve “Git bak kendine” anlamında bir işaret yapmıştı…
Bana yardım etmişti, Meletis’i yerden kaldırıp sandalyeye oturtmuştuk ve mendille kanları silmeye başlamıştım…
Ancak otobüste altı yerine beş kişinin olduğunu farkedince, geri gelmişlerdi… Geri geldikleri zaman yeğenimi almışlardı, yeğenim Mihalis Şalunas’ı… Böylece gitmişti Mihalis onlarla…
Ayia Triada Yalusa otobüsü hareket etmiş, A.’nın traktörü de hareket etmişti…
Sonra bize “Herkes yerine dönsün” denmişti…
SORU: Yani aldıkları altı kişi Dimitris Spiru Vorkas, Vasilis İlia Yannaka, Mihalis Yeorgiu Şalunas, Pavlos Solomi, Solomis Pavlu ve Yeorgios Kiriaku Kakutsa’ydı…
Vasilis İlia Yannaka papaz olacaktı… 26 yaşındaydı. Dimitris Spiru Vorkas çiftçiydi… Mihalis Şalunas 22 yaşındaydı, öğrenci miydi yeğeniniz?
BAMBOS DİMİTRİU: Evet, Mihalis Şalunas üniversitede öğrenciydi, hukuk okuyordu, avukat olacaktı… Hiçbir zaman askere gitmemişti, o nedenle köydeydi, Eftagomi’deydi zaten… Parmaklarındaki bir engel, bir sakatlık nedeniyle askere alınmamıştı.
SORU: Parmaklarında bir sakatlık vardı.
BAMBOS DİMİTRİU: Evet… Ve iki parmak arası kapalıydı, açık değildi… Ellerindeydi bu sakatlık, ayaklarında değil… Yani iki parmak arası kapalıydı…
SORU: Yeğenin Mihalis Şalunas nasıl birisiydi?
BAMBOS DİMİTRİU: Babam tarafından ikinci yeğenimdi… Onun babasıyla benim babam birinci yeğendir.
SORU: Sonuçta sen kaldın kulüpte, yeğenin gitti…
BAMBOS DİMİTRİU: Evet, ben Meletis’e yardım etmem söylendiği için kaldım, Türkiyeli subay fark edip de içeriye girince önünde duran ilk kişiyi alıp gitti, o da yeğenim Mihalis Şalunas idi…
SORU: Otobüste başka birisini görmüş müydünüz?
BAMBOS DİMİTRİU: Otobüsü gördüm. Bu otobüsün Ayia Triada’dan Dedalos’a ait olduğunu biliyordum. Ayia Triada Yalusalı’ydı Dedalos.
SORU: Ancak otobüsü süren o değildi herhalde… Herhalde otobüsüne el koymuştu bazı Kıbrıslıtürkler…
BAMBOS DİMİTRİU: Hayır, Dedalos değildi otobüsü süren elbette… Bu adamı daha sonra Türkiye’de bulmuştum! O da benim gibi Türkiye’de savaş esiriydi! Orada bulmuştum kendisini!
Bu yeni model bir otobüstü, havalı kapıları vardı, bastıkları zaman düğmeye kapı açılsın diye, kapıların açılma sesini duyabilirdiniz…
Yazdı, pencereler, kapı açıktı, herkes yüzü yere dönük yerdeydi…
Otobüsü hiç söndürmediler, otobüs çalışır vaziyetteydi, havalı kapılarını açtılar, bu sesleri duydum – bir de landrover vardı… Landrover hareket etti, traktör hareket etti ve hemen ardından da A.’nın traktörü hareket etti… Ve gittiler…
SORU: “Traktör” diyorsunuz ancak aslında herhalde kastettiğiniz şey şirodur…
BAMBOS DİMİTRİU: Evet… Şirodur kastettiğim… Böylece gittiler… Başka da bir şey bilmiyorduk.
Yarım saat kadar sonra babamla Modestos’u geri getirdiler polis karakolundaki sorgudan… Babam yanıma geldi. Yanıma uzanmıştı. Ona “Şöyle şöyle oldu” diye anlattım kulüpte olup bitenleri ve alınıp götürülenleri…
“Yat uyu oğlum, yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur” dedi bana.
SORU: Hristina Pavlu Solomi Patça, şu anda ne keşfetmiş olduğumuzu anlıyor musun? Aslında 11 kişilik ilk toplu mezar Galatya gölünde kazılan, ilk toplu mezar değildi… İlk toplu mezar, babanla kardeşinin bulunduğu toplu mezardı… 11 kişilik toplu mezar, ikinci toplu mezardı… Bunu bilmiyorduk şu ana kadar, ilk kez öğreniyoruz…
BAMBOS DİMİTRİU: Babam bana “Uzan yat oğlum, yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur” deyince yanına uzanmıştım sessizce… Aradan kısa bir süre geçmişti, saat 11.30-12.00 gibiydi veya 12.30 gibi geceyarısı… Tekrar kapı açılmıştı, M. gelmişti, çok iyi Rumca konuşuyordu, Baf’tan dı bu adam… Şu anda hayatta değildir bu adam… İçeri girdi ve babama ismiyle seslendi…
“Be Kutras, Modestos nerede?” demişti.
Babam da “Be Modestos, seni çağırırlar” demişti…
Modestos köşede oğluyla birlikteydi, ayağa kalktı, dışarı çıktı… Kapıyı kapattı… Kapıda zincirler vardı, kapıya zincirleri taktı kilitlemek için…
Zincirleri çok iyi hatırlıyorum, tekrar çekti zincirleri, kapıyı araladı, başını soktu içeriye, son derece sakin biçimde babama “Be Kutras, sen da gel be!” dedi. Böylece babam da kalkıp gitti… Dışarıya çıktı ve kapıları yeniden kapattılar.
Ve ben buna inanmak istemiyordum ama gitmişlerdi… Ve sonra bunca yıldır, kafamın içinde bir yerde hep o ateş açan silahların sesini duyuyordum… Ama bir tarafım da bana bunları duymamayı söylüyordu. Ama duyuluyordu… Önce yarı otomatik tüfeklerin sesi ve sonra da “tak”, “tak”, “tak”, “tak” diye sesler… Ve sonra durdu bu silah sesleri…
DEVAM EDECEK