TOPLUMDAKİ ÖFKE VE EYLEMLERİN BAŞLAMASI
“Bugün için toplumdaki enerji, her türlü sosyal patlamaya da gebedir. Yarın, sessiz duran bu toplumun, hiç de beklenmeyen şekilde tepkiler verebileceğini söyleyebiliriz.
Bu kadar iradesi göz ardı edilen bir toplumda da bu tepki karşısında kolluk güçlerinin orantısız güç kullanma ihtimali daha ne yazık ki beklenmeli.”
YEREL SEÇİMİN ANAYASA'YI İHLAL EDEREK ERTELENMESİ
“Anayasayı inkar eden devleti inkar eder. Bu basit temel bilgiyi ya bilmeyen ya da o anlayışa sahip olmayan bir yapı. “Hadi gelin anlaşalım, Anayasa’yı beraber çiğneyelim” diyebilen bir ucube durum. “Anayasa’da seçimi 4 yılda yapın yazar ama yapmazsak ne olur yazmaz. O zaman yapmayabiliriz” nasıl bir gerekçedir. Bunu savunan hukuk mezunu olmuş ama belli ki hukukçu olamamış vekiller var. İnsan çıldırır.”
KRİZE YÖNELİK HÜKÜMETİN TAVRI
“Dünyada da enflasyon var, dünyada da kriz var” demek ve bu durumu meşrulaştırmaya çalışmak hem çok aptalcadır hem de toplumla dalga geçmektir. Olaya “gönül isterdi ki” ile başlayan bir cümle ile bu krizi değerlendirmek komiktir. Devlet yönetimi gönül işi değildir. Ne yapacağın o delmeye çalıştığın Anayasa’da bircik bircik yazar.”
TATAR'IN AÇIKLAMALARI
“Ha arzu edilen bu tarz ise zaten bir sorun yoktur. Ancak ciddi bir durum KKTC halkı artık Cumhurbaşkanı Tatar’ın bu davranışlarını gülümseyerek, gereken ciddiyeti göstermeden, hatta üzülmeden bile karşılıyor olmasıdır. Bu da sanırım bir toplum lideri pozisyonu için felaketle eşdeğer bir durumda.”
Fayka Arseven KİŞİ
Sosyolog ve Siyasal Bilgiler Uzmanı Hakan Gündüz ekonomi kriz ve hükümet icraatları konusunda “ciddi bir öfkenin toplumda biriktiğini” söyledi.
Gündüz, “Bugün için toplumdaki enerji, her türlü sosyal patlamaya da gebedir. Yarın, sessiz duran bu toplumun, hiç de beklenmeyen şekilde tepkiler verebileceğini söyleyebiliriz.
Bu kadar iradesi göz ardı edilen bir toplumda da bu tepki karşısında kolluk güçlerinin orantısız güç kullanma ihtimali daha ne yazık ki beklenmeli” diye konuştu.
Hakan Gündüz, siyasette yaşananları yorumladı, çarpıcı tespitlerde bulundu, özellikle yerel yönetim seçimleri için Anayasa üzerinden yapılan tartışmalara yönelik “Anayasa’yı inkar eden, devleti inkar eder” yorumunda bulundu.
Gündüz, “Anayasa’da seçimi 4 yılda yapın yazar ama yapmazsak ne olur yazmaz. O zaman yapmayabiliriz” nasıl bir gerekçedir. Bunu savunan hukuk mezunu olmuş ama belli ki hukukçu olamamış vekiller var. İnsan çıldırır” dedi.
Gündüz, ‘dünyada da enflasyon var, dünyada da kriz var’ demek ve bu durumu meşrulaştırmaya çalışmak hem çok aptalcadır hem de toplumla dalga geçmektir. Olaya “gönül isterdi ki” ile başlayan bir cümle ile bu krizi değerlendirmek komiktir. Devlet yönetimi gönül işi değildir. Ne yapacağın o delmeye çalıştığın Anayasa’da bircik bircik yazar” yorumunda bulundu.
“Bugün için toplumdaki enerji, her türlü sosyal patlamaya da gebedir” Gündüz, “Yarın, sessiz duran bu toplumun, hiç de beklenmeyen şekilde tepkiler verebileceğini söyleyebiliriz” dedi.
- YENİDÜZEN: ‘İstikrar’ söylemi ile seçim kazanan UBP, ülkeye istikrarı getiremedi, hatta her şey kördüğüm… Hükümet oluşumu ve sonrasında yaşanan siyasi gelişmeleri nasıl yorumlarsınız?
- Hakan GÜNDÜZ: Esasen burada yanıldığınızı söyleyebilirim. UBP istikrarını koruyor birkaç dönemdir karmakarışık yapısıyla, iktidara geldiğinde hiç bitmeyen bakanlık ve mevki kavgalarıyla, Türkiye ile olan diyaloğunda seviyeyi gittikçe düşürmesi ile istikrarını koruyor. Hükümet olduğunda da ‘yapacağım’ dediklerini yapmayarak da istikrarını koruyor.
Düşünün ki zar zor kurultayını yapabilmiş bu güçlü(!) Parti seçimden de 1’nci parti çıkmasına rağmen hala parti içi iktidarı, “en iyi biz yaparız” dediği Türkiye ile olan uyumlu politikayı gerçekleştiremiyor.
Türkiye ve AKP yönetimine olan ilişkilerde “koşulsuz teslimiyet” yaklaşımıyla sorunların çözülebileceğini ya da iktidarlarının kalıcı olabileceğini düşünüyor. Ancak bu ilişkide seviyeyi o kadar düşürüyoruz ki ne AKP yetkililerinin ne Erdoğan’ın ne de Türkiye'nin geriye kalan kesmenin zaten bizim politikacılarımıza saygı ve güveninin olması mümkün olmuyor.
Dörtlü hükümetten sonra “parayı en iyi biz getiririz” söylemiyle toplumun önemli bir bölümünü inandırdıkları açık. Ancak bugüne kadar ekonomiye rahatlatacak, üretime ivme kazandıracak bir kaynağın gelmediği açık sonuç ortada. “Kaynak getirememe başarısızlıklarında” da istikrarlı oldukları bir başka nokta.
“Fiyaskonun en dik noktası”
- YENİDÜZEN: Peki Tahsin Ertuğrul oğlu olayı? sizce çarpıcı bir olay değil miydi?
- Hakan GÜNDÜZ: Aslında çarpıcı kavramından çok Kıbrıs Türk siyaseti açısından nereden bakarsanız “fiyaskonun en dik noktasıydı.” En kötüsü, mademki biz hükümet oluştururken “Türkiye'nin hassasiyetleri” temel kaygınızdı, madem ki “hayır” diyemeyecektiniz bu düzenlemeler yapılmalıydı. Kurultay sonrası sanki AKP yönetimine karşı bir zafer alınmış gibi “dimdik” propagandası yapmak o gün de söylediğimiz gibi ne kadar anlamsız olduğu da ortaya bir kez daha çıktı.
Evet doğrudur; Türkiye'nin Başbakan Faiz Sucuoğlu ile ilgili inkar edilemez çekinceleri var. Ne kadar da seçimden önce, Ankara'ya gidip, MHP ve AK Parti politikacıları ile görüşüp, samimi fotoğraflar çektirip “ilişkilerimiz tamamdır” mesajı verseler de çekincelerin bittiğini söylemek için erken.
- YENİDÜZEN: Daha kendi içerisinde iç barışı sağlayamayan UBP bu ortamda hükümet kalabilmeyi ne kadar sürdürebilecek? Yine bir erken seçim gündemimizde mi olacak?
- Hakan GÜNDÜZ: Bir önceki parlamentonun da sürdürülebilir olmadığını defalarca dile getirmiştik. Bu seçim yasasının istikrarlı bir yönetim sağlayamayacağı ortada. Sonuç olarak yine bir öncekinin benzeri bir bir meclis aritmetiği oluştu. Muhalefet partilerinin de seçim yasasını değiştirme konusunda istekli olmadıklarını gözlemledik. Mevcut kurgu seçilenlerden yana, bu net bir durum. Partilerde merkeze olan güven tam değil. Seçilenler bu sisteme göre kurgusunu önceden yapmış ve denemiş o yüzden avantajlı. Bunlar ışığında meclisteki hiçbir parti ve vekil seçim yasasının değişmesi ile ilgili samimi davranmadı. Seçim sistemi değişmedikçe, baraj ve kararma sorunu çözülmedikçe, partiler yasası değişmedikçe genel seçim yapmanın da anlamı yoktur.
“Yavru Vatan bile değiliz artık…”
- YENİDÜZEN: Türkiye siyasi ilişkilerimizin, siyasi krizlerimizin neresinde?
- Hakan GÜNDÜZ: Yavru Vatan bile değiliz artık…
Anavatan Yavru vatan jargonunda bile iki ‘vatan'dan bahsedebiliriz. Ancak şu anda 2 vatan, 2 yönetim, anne ve çocuğu arasındaki 2 farklı beden ruh kişiliğin olduğu ilişki olduğunu söylemek zor. Yavru Vatan bile değiliz artık gibi duruyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ersin Tatar’ın seçilebilme mucizesini yaratmak için her türlü yöntem denendi. Seçimi kazanma konusunda bu mucize de gerçekleşti doğrusu.
Bu tarzı davet ettik, geldi. Sonra bu tarz devam etti ve etmekte. Ne ironiktir ki en büyük zararı daveti bizzat ayarlayıp getirenler görüyor. Ne hallere düşüldüğünü görmekteyiz. Normal bir anayasal devlette bunları yaşayanlar siyaset sokağına bile çıkmamaları gerekir. Ancak bu tarzı aldık kabul ettik, şikâyetimiz de yok.
Devleti devlet yapan Anayasayı, kendince gerekli gördüğünde, ihlal edebileceğini varsayan bir cehalet var siyasette. Bir tarafta devlet de devlet diyen diğer taraftan devleti inkar eden bir zihniyet. Anayasa devletin hukuksal temel anlaşma metnidir. Anayasayı inkar eden devleti inkar eder. Bu basit temel bilgiyi ya bilmeyen ya da o anlayışa sahip olmayan bir yapı. “Hadi gelin anlaşalım, anayasayı beraber çiğneyelim” diyebilen bir ucube durum. “Anayasa’da seçimi 4 yılda yapın yazar ama yapmazsak ne olur yapmaz. O zaman yapmayabiliriz” nasıl bir gerekçedir. Bunu savunan hukuk mezunu olmuş ama belli ki hukukçu olamamış vekiller var. İnsan çıldırır.
Böyle bir yapının Türkiye ile olan ilişkilerde de belirleyici rol almasını da beklemek saflık olur.
Türkiye yönetimi şu anda kritik bir süreç geçirmektedir. Türkiye'deki ekonomik ve siyasi dalgalanma cumhuriyet tarihinin belki de en çatışmacı ortamını yaratmıştır. Sonu belli değildir. Türkiye çok daha yıkıcı günler yaşayacaktır.
AKP yönetimi bütün bunlarla boğuşurken Kıbrıs'ta uzun soluklu analizlere dayalı politikalar haliyle üretememektedir. Ne yazık ki bileti kesen külliyeyi ya da külliyeye ulaşabilecek insanları ziyaret etmektedir. Ne yazık ki bu şahısların jurnal tarzı bilgilendirmeleri de ilişkilere zarar vermektedir.
- YENİDÜZEN: Ülke bu kadar sorunla boğuşurken, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın söylemlerini, tavırlarını nasıl yorumlarsınız?
- Hakan GÜNDÜZ: Aslında Cumhurbaşkanı Ersin Tatar sürpriz bir şeyler yapmıyor. Ersin Tatar hep buydu. “Come on Ers” ti. CB olunca mı değişti? Hayır. Başbakan iken ne yapıyorsa eksiksiz CB iken de onu yapıyor. Eskilerin değimiyle “ikbalden çıkan” bir şey yok.
Bu durumdan kim sorumlu? Ersin Tatar değil.
Ersin Tatar’ı Cumhurbaşkanı olabileceği ile ilgili, az önce belirttiğim tarzda, gidip AKP yönetimine bunu ettirenler ve kabul edip seçenler bundan sorumlu.
Kim rahatsız? Toplum? Seçmeyecekti ya da seçimde olup biteni kabul etmeyecekti. Çok itiraz hakkımız yok.
Türkiye'nin arzu ettiği davranışlar değilse bunlar, o zaman Ersin Bey iyi analiz edilmeliydi. Etmediler, onların da çok yakınmaya hakkı yok. Ha arzu edilen bu tarz ise zaten bir sorun yoktur.
Ancak ciddi bir durum KKTC halkı artık Cumhurbaşkanının bu davranışlarını gülümseyerek, gereken ciddiyeti göstermeden, hatta üzülmeden bile karşılıyor olmasıdır. Bu da sanırım bir toplum lideri pozisyonu için felaketle eşdeğer bir durumda.
“Toplum patlamaya gebedir”
- YENİDÜZEN: Muhalefet, sivil toplum örgütleri, sendikalar birkaç eylemde birliktelik sağlasa da ülkede bu kadar şey yaşanırken yeterli ses çıkarılıyor mu? Ya da farklı bir eylem planı olabilir mi?
- Hakan GÜNDÜZ: Sizinle olan röportajda aramızda şöyle bir teşhis koyduk toplumumuz “koma” halinde. Tepki göstermesi gereken birçok olayda sessiz kaldık. İtiraz etmemiz izin vermememiz gereken birçok kritik olay da gerekeni yapmadık. Pandemide, ekonomik krizin başlangıcında, siyasal fiyaskolar da hep sessiz kaldık. UBP'den soruya başladınız ancak bu UBP'nin yarattığı bir ortam değil sadece. “Aman Türkiye yönetimi ile bir ters düşmeyeyim ve iktidar şansımı zedelemeyeyim” diyen tüm partilerin sessiz ve tepkisiz pozisyonları bize çok zarar verdi.
Muhalefetin de seçimden önce son 6 ayında yapmış olduğu muhalefet dışında gereken tepkileri vermediği hatta sessiz kaldığı kanısı yaygın. Ben de buna katılıyorum.
Son dönem muhalefeti seçim dönemine, Cumhurbaşkanlığı seçiminde yapılsaydı toplum açısından da durum çok farklı olabilirdi. Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimindeki olaylar karşısında, muhalefetin de sessizliği, toplumda da büyük bir hareketsizlik tepkisi doğurdu.
“Muhalefet bile tepki gösteremiyorsa, bizim de ses çıkarmamızı tepki göstermemizin bir anlamı yok” anlayışı daha da pekişti.
- YENİDÜZEN: Zamlar, zorla dayatılan yasa tasarıları, elektrik kesintileri ve şimdi de içkiye yapılan fahiş vergi zammı… Bunu ekonomik akıl ile mi yorumlamak lazım yoksa toplum yapısını, kurumlarını değiştirmeye yönelik atılan adımlar mı bunlar?
- Hakan GÜNDÜZ: Pandemi, Türkiye'nin büyük ekonomik krizi ve şimdi de savaş şartları ekonomik darboğazımızı tahammül edilemez noktaya getirdi. Tüm bunlar yaşanırken siyasetimizin durumu ortada, gündemlerinde bunlar yok.
Devlet yönetimi ne yazık ki pahalılığın ve zamların temel nedeni. Almadığı önlemler, yapılan popülizm ve piyasaya gözlerini kapamak bir devletin bu kriz karşısında göstereceği tavır olamaz.
“Dünyada da enflasyon var, dünyada da kriz var” demek ve bu durumu meşrulaştırmaya çalışmak hem çok aptalcadır hem de toplumla dalga geçmektir. Olaya “gönül isterdi ki” ile başlaya bir cümle ile bu krizi değerlendirmek komiktir. Devlet yönetimi gönül işi değildir. Ne yapacağın o delmeye çalıştığın Anayasa’da bircik bircik yazar.
“İçki zammı tamamen Bakan Sunat’ın AKP’ye bir selamıdır”
İçki konusunu abartmama taraftarıyım. Çünkü bir kesim “her yere zam olurken ses çıkarmayan Kıbrıslı içki zammından yaygarayı kopardı” havası yaratmak için tetikte beklemektedir, İçki zammı tamamen Bakan Sunat’ın AKP’ye bir selamıdır. Arkasından benzer bir zammı sigaraya beklemek yanıltıcı olmaz.
- YENİDÜZEN: Gündemimizde savaş ve savaşın etkileri de söz konusu. Bizi ne bekliyor?
- Hakan GÜNDÜZ: İçinde yaşadığımız gevşek politik ve ekonomik yapı savaşın etkisini olması gerekenden fazla hissetmenize neden oluyor. Gerek savaşın etkisi gerek Türkiye'deki ekonomik istikrarsızlık ve Türkiye'nin önümüzdeki dönemde yaşayacağız siyasi dalgalanma “yüksek enflasyon ekonomisine” geçmemize neden olmaktadır.
Yakın gelecekte de bu olumsuz koşulların değişmesi beklenmiyor ne yazık. O yüzden bu günlerden daha kötü günler görebiliriz. Yakın zamanda başlayacak sosyal dalgalanma da ülkenin bir kaos, karmaşa içerisine girmesine neden olacaktır.
Bunun yanında savaşın yayılma ihtimali de var. Arkamız AB toprağı, Fransa askeri birlikleri sık sık Limasol’a demirliyor. İngiliz üsleri malum, karşı taraf Türkiye. Savaşın yayılması halinde, filli olarak da etkilenmemiz ne yazık ki mümkün.