Hayat Pahalılığı ödeneğinin ‘dondurulması’ ilk kez olmadı!.. Ancak, önceki deneyim, önemli bir ‘yara’ bıraktı.
***
‘Hayat Pahalılığı’ genelde ‘memurun’ meselesi olarak bilinir.
Oysa ülkemizde ‘kamu odaklı’ yaşam içerisinde ‘piyasa’yı, daha doğrusu ‘çarşı’yı da doğrudan etkileyen bir olgudur.
***
2011’de UBP hükümeti tarafından ‘hayat pahalılığı’ yine dondurulmuştu.
Neydi o dönem hayat pahalılığı artış oranı: % 14 !..
İşte bu önemli oran, hiçbir koşulda maaşlara yansıtılmadı.
‘Alım gücü’ hem de nasıl eridi.
Hayat pahalılığı ödeneği o dönemde buzdolabının ‘derin dondurucu’ bölümüne saklanırken, yerine ‘alternatif’ bir model düşünülmedi.
***
Böylesi bir ‘acı deneyim’ düşünüldüğü zaman şimdi kimi çevrelerin korkularını, kaygılarını, endişelerini anlamak gerekiyor.
***
Şimdi söylenen şu ki; hayat pahalılığı ‘donmayacak’, yine hesaplanacak.
Ortaya çıkan ‘ek bütçe’ tümüyle yine çalışanlara ödenmek üzere kullanılacak.
Tek fark, ‘net ödenecek rakam’ anlamında herkese eşit, oransal olarak ise alt baremdekilere daha yüksek yansıyacak.
***
Peki, bu ‘proje’ GÖÇ YASASINDAN doğan ‘çifte standardı’ ortadan kaldıracak mı?
- Hayır !..
Bu uygulama ‘yasanın iptalinin’ yerini tutmuyor.
Ama eskisinden daha adil...
Ve eğer hükümet, 2011 sonrası yeni istihdam edilen çalışanlara ‘daha yüksek’ bir ‘refah artışı’ yaparsa, pansumanın ‘iyileştirici’ etkisi çoğalıyor.
Yine de söylüyorum, bu proje, elbette ‘yasanın iptalinin yerini’ tutmuyor.
***
‘Hayat Pahalılığı’na yönelik yeni projenin olabildiğince şeffaf ve adaletle uygulanması, sürecin ‘katılımcılık’la ele alınması, önemli bir ‘dinamiği’ hayatımıza katabilir...
Bu dinamik, ‘birlikte üretmek ve eşitlikle paylaşmak’ duygusunu çoğaltır, toplumsal dönüşüm adına özlü bir ‘dayanışma’ motivasyonu yaratırsa, işte asıl başarı bu olur...