Başbakan’dan bakanlara partilerden destekçilerine kadar ilk bir hafta “söz”e adandı.
Sosyal ya da geleneksel medyada uzun uzun hedefler anlatıldı.
İyi de oldu.
Toplumun özgüvene, morale, motivasyona ihtiyacı vardı.
Ve şimdi “söz”ün “pratik”le buluşma vakti geldi, yani çok daha fazla iş, çözüm, sonuç üretmek için “zil” çaldı!
***
“Toplumsal Uzlaşı” lafı ürkütür beni!
Ve hatta bazen tam tersi “topluma rağmen” kararlılık gerekir.
İdealist, ütopya sahibi, cesur siyasetçilere o nedenle ihtiyaç duyulur.
Yoksa toplum “ganimet”te uzlaşmıştır örneğin, “statüko”da beton gibidir!
Kimi “avantadan” iş versen yok demez!
Kime “makam” örersen, nazlanır ama kolay kolay reddetmez!
Biliriz ki “toplumsal uzlaşı” ile imza atılmış sayısız adaletsizlik ve riyakarlık vardır.
Toplum illaki “iyide” uzlaşmaz.
***
Toplumla uzlaşmak yetmez!
Kimi anlarda “toplumu ikna ederek” yürümek gerekir.
***
Bakınız son seçimlere, en fazla yalan söyleyen, en çok oy toplayan olmuştur.
Yurttaşlık siyasetinde ipin ucu öylesine kaçmıştır ancak bu işlerin mimarı yeniden seçilmiştir.
“Rüşvet” iddialarını ödüllendirmiştir seçmen, “tembelliği” alkışlamıştır.
***
“Yurttaşlık”tan açılmışken söz!
Partilerle ilişik olmayan, toplumun genelinin güvendiği önemli isimlere sahibiz.
Eski yargıçlar, savcılar, adalet insanları...
Akın Sait'ten Nevvar Nolan'a, Osman Enginsoy'dan Derviş Akter'e, Şafak Öneri'den Hakkı Önen'e hemen aklıma gelen isimler var.
İşte böylesi saygın isimlerden bir komite oluşturmak, en son "yurttaşlıklar"dan başlayarak "şaibeli" ne varsa önlerine koymak hükümet için ciddi bir açılım olacaktır.
***
Tepeden tırnağa değişmeye ihtiyacımız varsa eğer “uzlaşı” zordur ancak “değişim” kaçınılmazdır.
Bir yerden başlamak gerek!