Toplumsal uzlaşıya doğru

Sami Özuslu

2009’da CTP ‘erken seçim’ kararı alırken, dönemin Başbakanı Ferdi Sabit Soyer bütün siyasi partilere şu çağrıda bulunmuştu:

“Gelin, ekonomide alınması gereken tedbirler konusunu tartışalım. Seçim bildirgelerimize ilkelerimizi, hedeflerimizi yazalım. Seçime öyle gidelim. Halk da kime, niçin oy verdiğini bilsin.”
Tam bu kelimelerle değildi, ancak Soyer’in verdiği mesajın özeti üç aşağı-beş yukarı böyleydi.
Seçim döneminde özellikle UBP o taraftan gelmedi!
Dönemin UBP Genel Başkanı Derviş Eroğlu “formüller cebimde” dedi, formüllerini hiç açık etmedi.
Seçimi kazandıktan sonra Cemil Çiçek ile oturdu ve bir protokole imza koydu.
O sıralarda UBP Genel Sekreteri olan İrsen Küçük daha sonra Başbakan olunca “İmzalanan protokolü ben bile görmedim, önümde buldum” dedi!
Ekonomik ve sosyal mühendislik anlamında toplumla uyuşmayan öngörülere karşı ‘toplumsal varoluş mitingleri’ yapıldı.
Ciddi gerilimler yaşandı.
**
Derviş Eroğlu’nun imzaladığı 2010-12 protokolünü ‘önünde bulduğunu’ söyleyen İrsen Küçük, Başbakan olduktan sonra o protokolü uygulama vaadi verdi.
Bununla yetinmeyip, 2013-15 protokolünü de kendi eliyle imzaladı.
Protokollerin uygulanmayan birçok yönü olmasına rağmen, uygulamalar konusunda hassas olduğunu söyleyen TC Yardım Heyeti’nden her nedense pek bir itiraz gelmedi.
Özellikle iki kurultay arası yapılan istihdamlar, kamuda ek mesai giderlerinin azalmayışı gibi mevzularda o ‘katı’ kurallar uygulamaya girmedi.
Hal böyle olunca buradaki TC Büyükelçiliği’nin UBP içerisinde de ‘taraf’ olduğu iddiaları gündeme geldi.
**
İrsen Küçük hükümetinin düşürülmesi, ‘geçici hükümet’in kurulması sonrasına denk gelen ilk ay sonunda Maliye’nin ödemelerde gecikme yaşaması kafalarda ciddi şüpheler yarattı.
Güvenoyu aldıktan sonra Başbakan Sibel Siber’e ‘nezaket’ ziyareti yapan Büyükelçi Halil İbrahim Akça’nın ‘protokole uyun’ diye basın önünde konuşması ve sonrasında yaşanan ödeme sıkışıklığı haliyle bir bütün olarak okundu.
Günün sonunda ‘şık’ olmayan bu tavır toplumda ciddi bir ‘uzlaşı’ zemini belirmesine sebep oldu.
Seçime girecek partiler içerisinde UBP dışında TC-KKTC protokolüne külliyen onay veren hiçbir parti yoktur!
Son belediye seçimini ve bazı kamuoyu araştırmalarını baz alarak konuşmak gerekirse, “her 4 kişiden 3’ünü temsil eden partiler” paketin bu şekline karşıdır.
CTP ve DP-UG liderleri alenen “Bu paket revize edilecektir” diyor.
TDP ve BKP’nin söylemleri daha keskin olmakla beraber, revizyonu da içeriyor.
“Paket bizim ekonomik manifestomuzdur” diyen UBP’nin sokaktaki karşılığı ise ancak yüzde 25 civarındadır.
Orta yerde bir tür ‘toplumsal mutabakat’ vardır ve bu durum seçim sonrasında siyasetin önünü açabilecek dinamikler taşıyor.
Bir başka deyişle 2009’da sorulan sorunun yanıtı, 4 yıl gecikmeyle de olsa ortaya çıkıyor.
Bunu ‘iyi bir gelişme’ olarak kabullenmek ve kuşkusuz saygı göstermek gerekiyor.