Fayka ARSEVEN KİŞİ
Sosyolog, Siyasi Bilimler Uzmanı Hakan Gündüz, “Şimdi Kıbrıs Türk toplumunu virüs çökertti diyemeyiz. Aksine virüsün çökertemediği belki de tek yer KKTC çünkü çökertecek bir şey yoktu zaten” vurgusunda bulundu.
Gündüz, “Kıbrıs Türk toplumunda ‘toplumsal çöküş’ bu dönemin bir özelliği değil. Toplumsal çöküş çoktan yaşandı. Çok da çökecek bir şey inşa edemedik, çökme çok kolay oldu yıllar önce. Sadece biz şimdi vahametle bu kadar burun buruna ilk kez geldik” dedi.
“Biz zaten toplumsal bir düzen yaratamadık. Bir miktar rahat yaşam uğruna da hep sustuk. Kendimizi kandırdık. Görmezlikten geldik” diyen Gündüz, “Oysaki virüsün yarattığı dalga o kadar güçlü ki, dimdik ayaktaki sistemler bile çöktü” ifadesinde bulundu.
“Vahamet ortada” diye konuşan Gündüz, “Türkiye’den milyarlarla ifade edilecek bir kaynak gelmez ise bu ay bile çıkmayacak. Böyle dışa bağımlı ve günü birlik bir sistem var. Üstelik yıllardır en temel yatırımlar bile yapılmamış. Hastane yok, okul yok, yol yok. Buna rağmen 1 ayı çıkaramadık” dedi.
Bu hafta Sosyolog, Siyasal Bilimler Uzmanı Hakan Gündüz ile ‘ corona virüsünü’, ‘toplumsal yapıya etkisini’ ve içinde bulunduğumuz süreci ve sonrasını konuştuk.
“Kıbrıs Türk toplumunda “toplumsal çöküş” bu dönemin bir özelliği değil. Toplumsal çöküş çoktan yaşandı. Çok da çökecek bir şey inşa edemedik, çökme çok kolay oldu yıllar önce. Sadece biz şimdi vahametle bu kadar burun buruna ilk kez geldik.”
- YENİDÜZEN: Tüm dünyayı etkisi altına Corona virüsü ülkemizde de etkili... Virüsle birlikte hem toplumsal hem de ekonomik olarak çöküş içerisindeyiz. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Hakan GÜNDÜZ: Kıbrıs Türk toplumunda “toplumsal çöküş” bu dönemin bir özelliği değil. Toplumsal çöküş çoktan yaşandı. Çok da çökecek bir şey inşa edemedik, çökme çok kolay oldu yıllar önce. Sadece biz şimdi vahametle bu kadar burun buruna ilk kez geldik.
Biz zaten toplumsal bir düzen yaratamadık. Bir miktar rahat yaşam uğruna da hep sustuk. Kendimizi kandırdık. Görmezlikten geldik.
Oysaki virüsün yarattığı dalga o kadar güçlü ki, dimdik ayaktaki sistemler bile çöktü. Şimdi tüm dünya ulusal ve uluslararası tüm sistemleri yeniden inşa edecek.
Bizim çöken bir sistemimiz yok. Devletimizin bir şeması var, yasalar, kurumlar var, teoride bir siyasal sistem var, ama bunlar medeni, çalışan, gerçekte işlev gören yapılar değil. Ekonomik sistem teoride bile yok. Üreten bir sistem yok, az miktarda yapılan üretim de değer bulmuyor. “Üretmeyin başa bela olmayın. Alın parayı memur olun” doktrini bizim de çok hoşumuza gitti, sonuç ortada. Toplumun diğer kurumları eğitim, aile, değerler sistemi, sağlık, güvenlik yani toplu toplumu temel yapan hiçbir kurumu doğru oluşturamamışız.
En kötüsü de baştan beri sakat başlayan bir siyasal yapı. Yağma, ganimet, yandaş kayırma, devleti talan üzerine kurulmuş siyasal bir yapı 40 yıldır devam ediyor. Buna karşı duran siyasal kesimlerde iktidar olduklarında gidişata ayak uydurması düzelme ihtimali de olmayan bir yapı.
Şimdi Kıbrıs Türk toplumunu virüs çökertti diyemeyiz. Aksine virüsün çökertemediği belki de tek yer KKTC çünkü çökertecek bir şey yoktu zaten.
“OHAL çok ciddi siyasal beceri isteyen bir siyasal enstrüman”
“Daha öncesi gün, kapılar açık kalsın mücadelesi veren, bunun savunanlar bir gün sonra OHAL istedi. Yani o kadar hazırlıksızdık ki aslında OHAL vardı. Ancak OHAL çok ciddi siyasal beceri isteyen bir siyasal enstrüman. Bunu kotaracak yapıda değiliz. Yapamadık da.”
- YENİDÜZEN: Toplumun büyük kısmı uzmanlar tarafından yapılan çağrılara uyuyor bir kısım direniyor. OHAL dahi dillendirildi bu süreçte... Toplumun olaya tepkisini siz nasıl yorumlarınız?
- Hakan GÜNDÜZ: Ocak ayında başlayan bir süreç... Aylarca dünyayı kasıp kavurdu. Ancak 1’nci Türkiye’deki tuhaf anlayışın buraya yansıması herhalde bu virüs bize gelmeyecekmiş gibi davrandık. Devleti yönetenler hiçbir önlem almadı, hatta “Abartmayın yahu, sadece bir grip, ne olacak” açıklamaları en tepeden yapıldı.
Toplum keza garip bir saflıkta her yere giren virüsün Kıbrıs coğrafyasına uğramayacağını zannetti. Kimse dünyayı, yayılımı, hastalığın seyrini, mücadelenin can alıcı noktalarını izlemedi. Fikir sahibi olmadı.
Sonra bir günde panik. Daha öncesi gün, kapılar açık kalsın mücadelesi veren, bunun savunanlar bir gün sonra OHAL istedi. Yani o kadar hazırlıksızdık ki aslında OHAL vardı. Ancak OHAL çok ciddi siyasal beceri isteyen bir siyasal enstrüman. Bunu kotaracak yapıda değiliz. Yapamadık da.
Diğer kademeli tedbirleri bile toplum uygulamakta zorlanıyor. Hasta sayıları artıyor. Kaynak belli, turizmden başladı. Haftalar geçiyor toplum sokakta. Sonra yan komşusu pozitif olunca veryansın. Hemen karantina istiyor. Hükümet koş.
“40 yıldır koşacak bir hükümet yapısı kuramamışız ki koşsun. Koltuk değnekli hükümetlerimizden kimse koşma beklemesin. Bu bugünkü hükümete mahsus bir durum değil. Bir önceki hükümet de devlet yönetiminden acizdi, ondan öncekilerde. Biz devlet olarak yönetim erkine hiç sahip olamadık.”
- YENİDÜZEN: İtalya, İngiltere, İspanya, ABD tedbir almakta geç kaldı, vaka sayıları arttı, kriz büyüdü. Biz de hükümet krizi iyi yönetiyor mu?
- Hakan GÜNDÜZ: Yukarda da dediğimiz gibi hükümet koş yetiş çağrıları gerçekçi değil. Hangi hükümet koşacak. 40 yıldır koşacak bir hükümet yapısı kuramamışız ki koşsun. Koltuk değnekli hükümetlerimizden kimse koşma beklemesin. Bu bugünkü hükümete mahsus bir durum değil. Bir önceki hükümet de devlet yönetiminden acizdi, ondan öncekilerde. Biz devlet olarak yönetim erkine hiç sahip olamadık. Yönetim mekanizmalarını çalıştıracak güç, iktidar sahibi olamadık. Dediğim gibi kolayımıza gitti, rantı çabucak ve sürekli paylaşmak tercihimiz oldu.
O yüzden hükümetten bu krizi hakkıyla yönetmesini bekleyemeyiz. Yine her zamanki refleksle gelsin biri bizim sorumluluklarımızı üstlensin. Cumhurbaşkanı müdahale etsin, hükümet koşsun yetişsin, ilgili bakan halletsin, Tayyip Erdoğan’ı bile çağıran kesimler oldu. Ama sen evden çıkmayı bile başarama. Sonra gel yetiş. Yok öyle bir dünya. Bir paylaşımımda yazdım “çişi gelmiş çocuk gibi sürekli ağlama” çıkar işe, işte. Basit.
O yüzden Her kesim, özellikle halkla daha iç içe olan belediyeler üstüne gerekeni yapmalı. Anayasal temel hakları korumak gerektiğinde de alttaki bazı yasaları ihlal etmeyi göze alacak. İnsan yaşamı her türlü hukuk kaidesinin üzerindedir. Bunu hakkıyla yapan, yaptığını ve yapacağını gösterip halkına güven veren belediyeler var. Onlar model olmalı.
Takke düştü kel göründü”
“Güven sorunu sisteme. Takke düştü kel göründü. Tamamen kabak olan baş da hiç hoşumuza gitmedi. Arada takkeyi kaldırıp bakabilsek bu kadar şaşırmazdık. Bu durum bizim eserimiz.”
- YENİDÜZEN: Sosyal medya bu dönemde çok etkili ve oradan görebildiğimiz kadarı ile iktidarda bulunan siyasilere güven sorunu yaşanıyor. Sizin izleniminiz nelerdir?
- Hakan GÜNDÜZ: Güven sorununa yukarda değindik. Malzeme bu. Sorun bu hükümette değil sadece. Güven sorunu sisteme. Takke düştü kel göründü. Tamamen kabak olan baş da hiç hoşumuza gitmedi. Arada takkeyi kaldırıp bakabilsek bu kadar şaşırmazdık. Bu durum bizim eserimiz.
Sosyal medyanın gücü bu süreçte çok etkili oldu. Yukarda saydığım güçsüz, iktidarsız yönetim yapısının boşluğu var. Sosyal medya bu boşluğa girdi. Bakanlar Kurulu üzerinde çok etkili oldu. Aslında toplumdaki birçok olayın haberinin alınmasında da etkili oldu.
Ama zaten karar alma sıkıntısı yaşayan hükümet, sosyal medyadan da bombalanınca 7-8 saat sürüp karar çıkmayan toplantılara tanık olduk. Ya da çok hızlı alınması gereken kararlar gecikmeli alınabildi.
- YENİDÜZEN: Ülkemizde var olan ücret ve temel haklar bağlamında özel ve kamu arasında ciddi fark vardı. Bu olayların ardından nasıl bir düzen olacak? Her şeye sıfırdan mı başlıyoruz?
- Hakan GÜNDÜZ: Keşke sıfırdan başlama fırsatını kullanabilsek. Tüm dünya ekonomik ve sosyal sistemlerini yeniden inşa edecek. Hepsi mi? Hepsi. En güçlüsü de mi? En güçlüsü de.
Bu ortamı iyi değerlendirip, farkında olduğumuz ama siyasal ve bireysel bedel ödemekten çekindiğimiz birçok düzeltmeyi şimdi yapabiliriz. Soruda yazdıklarınız detay. Siz üretim temelli bir ekonomik yapı, adalet temelinde bir sosyal ve örgütsel sistem yaratırsanız diğerleri teferruattır. Onlar bu inşada zaten düzgün inşa edebilir.
Ama bunu yapabilir miyiz? Temel soru bu. Yukarda sıralanan vahamet işleri zorlaştırıyor. Ama bir şey olsun da düzelelim? Deyip beklediğimiz fırsat bu. Toplum olarak bunları yapmak için son fırsatımız. Şimdi yaptık yaptık. Çünkü ülkesel çıkarları için “ensemizde her şey” yapan ulusal güçler kendi kendileri ile zor uğraşmakta.
Zaten hepimizin de anladığı gibi şu anda da kaldık baş başa.
“Ala guduru yaşadık”
“Vahamet ortada. Türkiye’den milyarlarla ifade edilecek bir kaynak gelmez ise bu ay bile çıkmayacak. Böyle dışa bağımlı ve günü birlik bir sistem var. Üstelik yıllardır en temel yatırımlar bile yapılmamış. Hastane yok, okul yok, yol yok. Buna rağmen 1 ayı çıkaramadık.”
- YENİDÜZEN: Kıbrıs Türk toplumunda nasıl değişimler olacak?
- Hakan GÜNDÜZ: Kıbrıs Türk toplumu artık bir özne olduğunun farkına varmalı. Ya da bugüne kadar olamamışsa artık olmalı. Vahamet ortada. Türkiye’den milyarlarla ifade edilecek bir kaynak gelmez ise bu ay bile çıkmayacak. Böyle dışa bağımlı ve günü birlik bir sistem var. Üstelik yıllardır en temel yatırımlar bile yapılmamış. Hastane yok, okul yok, yol yok. Buna rağmen 1 ayı çıkaramadık.
En sonunda aslında nasıl bir toplumsal düzensizlik içinde “ala guduru” yaşadığımız ortaya çıktı. Kimi zaman ölecek yatak bile bulamama ihtimalimiz olduğunu anladık. Ekonomik ve toplumsal anlamda koma halinde olduğumuzu anladık.
Bu bir değişimi beraberinde getirecektir. Ancak kaos o kadar derindir ki değişimin yönü ve şeklini kestirmek zor. Dünyadaki değişimin nasıl olacağının temel hatları belli oldu. Ancak bizi tahmin etmek çok zor.
“Dikkat edilmesi gereken bir hususta, çok kesimli bir nüfus şekli var. Gözden kaçacak bir kesim çok zor durumda kalabilir. Açlık, barınma sıkıntısı söz konusu olabilir. Yaşanabilecek insanlık dramının yanında zorunlu suça yönelmeler yaşanabilir. Bu da toplumda fazlada bir güvenlik kaygısına neden olur. Çok ciddi de yansımaları olur.”
- YENİDÜZEN: Süreç içerinde ve süreç sonrasında ne tür sosyal patlamalar yaşanacak?
- Hakan GÜNDÜZ: Hep söyledik. Toplum kesimleri korunmalı. Sosyal patlamaları yaratacak olan ekonomik çöküntü olacaktır. Her bireyin alışageldiği bir yaşam tarzı var. Bu buhran ile birlikte büyük bir enerji birikecek. Yönetim süreci ne kadar iyi yönetirse, açıkça getirecekleri kaynak ne kadar güçlü olursa patlamanın gücü de o kadar azalır.
Burada dikkat edilmesi gereken bir hususta, çok kesimli bir nüfus şekli var. Gözden kaçacak bir kesim çok zor durumda kalabilir. Açlık, barınma sıkıntısı söz konusu olabilir. Yaşanabilecek insanlık dramının yanında zorunlu suça yönelmeler yaşanabilir. Bu da toplumda fazlada bir güvenlik kaygısına neden olur. Çok ciddi de yansımaları olur.
Fotoğraflar: ARŞİV