TOPLUMUN YAPITAŞLARI

TOPLUMUN YAPITAŞLARI

 

Neriman Cahit


Farkında mısınız, insanımızın huzursuzluğu gün be gün daha da artıyor ve bu olgu sanki ‘bulaşıcı bir virüs gibi’ hepimizi de sarıyor…
Sanki ağır bir tehdit altında çoğumuz… Kime öfkeli olduklarını genelde dile getirmiyorlar ama, ‘kırgın ve küskün… Her şeye karşı güvenlerini yitirmiş durumda…’
Bir arkadaş: “Belirsizlikten korkuyor ve ne yapacaklarını bilmiyorlar…” dedi…
Bu, beni daha da endişeye itti… Çünkü, bu durum bir şekilde uzayıp giderse, başka biçimlere de dönüşebilir…
Genelde de: Ya saldırganlığa ya da ruhsal çöküntüye dönüşür… Ve, her ikisi de ‘insan için’ yeni sorunlar demektir…

***
Tehdit altındaki insanın durumuna bakalım…
Bu durumda yitirilen: Öncelikle ‘toplumsal konum, toplumsal güven ve değerdir…’ Bunun arkasından ise özgüven, özsaygı ve öz değerin yitimi gelir…
Tehdit altındaki insan sendromu ekonomik çöküntüden çok daha büyük bir tehlikedir… Çünkü, ‘Ekonomik Kriz’ bir süre sonra düzelebilir ama insanın içinde bulunduğu: ‘Ruhsal Durumun Düzelmesi’ çok daha geç olur. Bu da ortaya, ‘yeni sorunların doğmasına’ yol açar.
Ve insanlar, bir kez topluma ve kendilerine güven ve saygılarını yitirdiler mi artık ‘Toplum Düzenine’ uymak için istek duymazlar… Aksine, her kuralı bozmak için nedenleri olduğunu düşünürler…
Ve artık, birbirlerinden kuşku duyarlar… Ve… Bireysel çıkış yolları ararlar…

GİTTİKÇE…
İşiyle ilgili sorunlar yaşayan, parasızlık tehdidi altında bulunan insanların iç düzenleri büyük bir olasılıkla bozulacak. Ve bu da, büyük tartışmaların yaşanmasına neden olacak, diğer aile bireylerine de yansıyacak ve olay gittikçe daha da büyüyecektir.

TEMELDEKİ ASIL SORUN…
Temelde yatan asıl sorunun gözden kaçması: Tehdit altındaki insan davranışının özelliği olduğu için de, ‘Soruna doğru yaklaşımın yolu bulunamayacaktır.
İnsanlar, her başarısızlığı için bir mazeret bulmuş olacak, başarılar abartılacak ama hiç kimse, ‘Duygusal Doyumunu’ bulamayacaktır…

***
‘Tehdit altındaki insan sendromu’ dikkate alınması zorunlu bir olgudur…
Çünkü, bu durumun dikkate alınmasının ödeteceği: ‘Toplumsal Faturalar’ çok ağırdır…
Ve, toplumun ‘dayanaklı yapısı’ kimseyi aldatmamalıdır…

***
O dayanıklılığın altındaki yapı taşları, bir kez yerinden oynarsa, hiçbir taş yerinde kalamaz…

-----------------------------------------------


HER GÜN…


Son dönemlerde ‘toplumsal şartlar’, öylesine ağırlaştı ki… İnsan, umutla – umutsuzluk arasında gidip geliyor…
Her gün, neredeyse hiç atlamadan ya okuyan ya da yazan biri olarak diyeceğim: Yaşam sığlaşıyor çoğu kez… Çünkü, değindiğim gibi sadece yazmak değil, okumak da inanılmayacak derecede zevk veriyor bana…

Hele de kitap seçerken… Ama…
Evren, o kadar zengin ve çok boyutlu ki, bizim seçimlerimiz yetersiz kalabiliyor… Ama bir insan, yaşamında her şeyi birden bilmek, duyumsayabilmek, her şeyi birdenbire yaşayabilmek gibi bir yorgunluğa – hatta, çılgınlığa girişebilmeli mi!.. Yoksa, seçimlerini yapması mı gerekiyor?...

TEKRARLARIN  PEŞİNDE…
Sürekli üretim ve iletişim dünyasında, “Eğer insan, kendi pusulasını iyi ayarlamazsa, şaşırıp kalır… Ama, bir başka gerçek de:
Yeryüzündeki yinelemenin içinde, bir yenilenme olduğu zaman, onu hissedecek kadar da duyarlılık gerekiyor… Çünkü, ‘tekrarların peşinde koştuğunuzda da zaman kaybına uğruyorsunuz…’
Bir başka gerçeklik de, sevdiğiniz konularda bir ‘yenilenme’ olduğu zaman, onu hissedebilecek kadar da duyarlı olmak… Olabilmek… Çünkü ve kesinlikle:
“Tekrarların peşinde koştuğunuzda, ‘Zaman kaybına’ uğruyorsunuz…
Bir de tabii, sürekli olarak İletişim Dünyasında: Yinelemenin içinde eğer ‘Yenileme’ yoksa, kaybetmeye başlarsınız… Çünkü, ‘Tekrarın peşinde koşmak’ en büyük zararı verir bir yazara…
Bir başka zorunluluk da, ‘Sanat olaylarını’ sürekli izlemektir…

***
Her gün düşünmek… Her gün araştırmak… Her gün yazmak ve her gün çalışmak…”
-Kendimden biliyorum…-
Her gün, yeni bir şey öğretmiyorsa size… Boş verin gitsin…

NİÇİN… NEDEN…
Öyleyse, Niçin – Neden katlanmalı onca yorgunluğa… Aslında hemen belirteyim, çalıştığım süre bana yorgunluk gibi gelmiyor…
Geleyim işin: Niçinine… Nedenine…
Kimisi buna,  ‘Yarına kalmak için’ diyebilir… Kimisi, kendi ‘kişiliğini’ yaşamında vurgulamak için yazabilir…
Bana gelince: “Benim benimsediğim yaşam türünde, (35) yıl, öğretmen ve takma adlarla yazdığım süreçlerdeki o engin deneyim ve paylaşımın verdiği ‘Derin Huzurdur’ nedeni…

Bir de tabii: “Ben elimden geleni yapıyorum toplumuma ve ülkeme karşı…” demenin huzuru…

Dergiler Haberleri