Fehime ALASYA
Sağlıklı yaşam için insanların organik veya doğal üretime yönelmesi gerektiğini belirten Yusuf Özsoylular, bunun sağlık açısından şart olduğunu dile getirdi. Düşüncelerini örneklere dayandırarak savunan Özsoylular’ın anlattıkları, sağlığına duyarlı her bir bireyi etkilemeye yetiyor.
Evinin bahçesinde başladığı doğal üretimden, organik üretime geçen Özsoylular’ın en büyük yardımcısı eşi… Bir hobi olarak küçük bir bahçede, soğan, maydanoz ve nane gibi her evde yetişen sebzelerle başlayan üretim, önceleri, kocaman bağ bahçesine dönüşmüş. Yıllarca kimyasal tarım ilacı kullanarak bağlarını ayakta tutmaya çalışan Özsoylular, sonunda pes edip, bağlarını doğaya teslim edince bazı şeyleri keşfetmiş.
O yılları anlatan Özsoylular şöyle devam ediyor; “1980 yılında 14 dönüm bağımız vardı, yıllarca o bağda uğraştık, hastalıkla mücadele edemedik ve 1984 yılında birçoğunu söktüm, bölgedeki görgü tanıkları üzüldü, gelip beni engelledi, bırak bir bağ üzüm yersin dedi. Bıraktım ve iki yıl hiç bakım yapmadım. İki yılın ardından üzüm yemeye başladık. Anladım ki biz tabiata müdahale ediyorduk.
Geçmiş yıllardaki gibi doğada uğur böceği veya toprakta solucan görüyor musunuz? Görmüyorsunuz çünkü çok azaldılar. Toprağa, sebze ve meyvelere atılan kimyasallar onları da yok ediyor. Bu da doğanın döngüsüne zarar veriyor.
Biz toprağa, doğaya müdahale ediyoruz.
Ben o şekilde, kimyasal kullanmadan yetiştirdiğim bağlarla, üç çocuk okuttum, o bağlarla 27 yıl sucuk yapıp para kazandık. Bağların üzerini file ile kapattık...
2009 yılında kansere yakalandım, bir yılı aşkın Türkiye’de kalıp tedavi gördüm, dönünce bağlarım kurumuştu, mecburen hepsini söktüm. 2009 yılında kayısı, erik, şeftali nektarın, kiraz ve zeytin ağaçlarını tarlama diktim. Bir dönem kiraz yetiştirmiştim, çok da güzel verim aldım, çok lezzetliydiler fakat kirazlarım hastalanıp kurudu. Organik buğday da ekiyorum. 25 dönüm organik buğday ekip biçiyorum”
ORGANİK İLE DOĞAL ARASINDAKİ FARK…
Organik ile doğal üretim arasındaki farkı soruyoruz;
“Organik ve doğal arasındaki fark: Organik herhangi bir sertifikasyon kuruluşun altında olup da sertifikalanan üründür. Aksi halde doğal olur. Organik tarımda kullanılan tohumlar bile farklıdır. Onlar da doğaldır”
“ALACAĞINIZ İLAÇLARI KARACİĞER BİR KISMINI DEPOLUYOR VE İLERİDE BİZDE ORTAYA ÇIKIYOR”
Birçok kişinin bu bilinçten uzak olduğuna değinen Özsoylular, özellikle üreticilerin, kimyasallardan kaçınması gerektiği düşüncesinde. Birçok üreticinin organik tarıma sıcak bakmadığından yakınan Özsoylular, “Dokuz yıl önce organik tarım ve yaşam derneğini kurduğumuz zaman sürekli seminerler düzenliyorduk, bizi denetleyen İtalyan bir kuruluştur. Konvansiyonel yapan iki üretici çağırdık, buna yanaşmadılar bile. Alacağınız ilaçları karaciğer bir kısmını depoluyor ve ileride bizde ortaya çıkıyor” şeklinde konuşarak bunu ifade ediyor.
“İNSANLARLA UĞRAŞMAKTANSA TOPRAKLA UĞRAŞMAYI ÇOK SEVİYORUM”
Veteriner Dairesi’nden müfettiş emeklisi olan Yusuf Özsoylular, Berlin Üniversitesi Mikrobiyoloji Laboratuarı’nda burslu eğitim görüp, Ada’ya dönünce veteriner dairesi laboratuarında çalışmaya başlamış ve oradan 1984 yılında emekli olmuş. “İnsanlarla uğraşmaktansa toprakla uğraşmayı çok seviyorum ve çok mutlu oluyorum. Büyük oğluma yardımcı olmaya çalışıyorum ve sadece cumartesi pazar evde kalmaya çalışıyorum.
60 tane tavuğum vardı başıboş köpekler 20 tavuğu yedi, diğerlerini de parçalanmış bulduk, 15 tane tavuğumuz kaldı” diyen Özsoylular, gününün büyük bir bölümünü bahçede veya oğlunun galerisinde geçiriyor.
SU SIKINTISI BÜYÜK ENGEL
Su sıkıntısından dert yanan Özsoylular, “Türkiye’den gelen su tarlalarımıza, bahçelerimize da verilse ve bilinçli kullanılırsa, uygun fiyatlı olursa, bilinçli kimyasal gübre kullanılırsa tarlalarımız çok verimlidir ve üretimimiz artar, ürün kalitemiz de artar” diyor.
NASIL ORGANİK ÜRETİME GEÇİLEBİLİR?
Boş oturmayı hiç sevmeyen Özsoylular, aynı zamanda Organik Tarım ve Yaşam Derneği kurucularından. Dernekten söz eden Özsoylular, “Kuruldu kurulalı da ben bu dernekte yönetim kurulu üyesiyim. 46 sertifikalı üreticimiz var. Sekiz tane de geçiş döneminde olan üreticimiz var. Bu 46 üretici benim gibi küçük çapta üretim yapar. Yeni yeni ayaklanan yumurta, tavuk, arı, bal, sebze üretenler var... Bu işe gönül veren bir kişi bize katılmak isterse, kaydı yapılır, sonra seminere katılır, kabul ederse devam edecek üç yıllık geçiş süresine tabi tutulur. Akabinde sertifikasını alır. Bu üç yıllık geçiş süresince hiçbir kimyasal kullanmadan üretimini yapar fakat üretiminin üzerine etiket koyamaz. Devlet hiçbir şekilde organik tarıma destek vermiyor, bunun en büyük örneklerinden birisi de bu 46 üreticiye verilecek olan 40 bin TL’lik malzeme desteğinin dahi halen ihalesine çıkılmamış diyorlar. Maalesef ilgisizlik çok…