Tören, darbe, idam…

Mert Özdağ

 

Türkiye'deki ‘darbe girişimi’ bazı konuları yeniden ele almamıza-tartışmamıza zemin yaratıyor.
Bunlardan en önemlisi sivilleşme!..
Kıbrıs'ın kuzeyinde çok ciddi bir sorun bu.
Elbette sadece bizden kaynaklanmıyor, deniz ötesinden yansımaları birinci etken.
Hayatın her alanına dokunan, her bir yurttaşı ilgilendiren bir konu.
Örneğin hala ateşkes koşullarının yaşandığı adada askeri sistemin dayattığı pek de kimselerde olmayan bir durum hala yürürlükte: Seferberlik!..
Senede bir ya da bazı şahıslara 2 gün sivil hayattan koparan yeniden “asker” olma güdüsünü dürtükleyen anlamsız bir uygulama.
Peki ya törenlere ne demeli?
Askeri unsurların güç gösterisi yaptığı törenler bunlar…
Gereksiz, kışkırtıcı, soğuk savaş döneminin artığı suni güç gösterisi ve tahrikten başka ne işe yarar ki böylesi “kutlamalar” ?
Zaten kimse de gitmiyor ki izlemeye!..
Subay aileleri ve birkaç örgütçük dışında hiç kimsenin ilgi göstermediği bu törenlere harcanan para ile neler yapılır kim bilir?
Bu yıl 20 Temmuz törenlerinde sadeleştirmeye gidildiği söyleniyor, hatta kararın bundan sonraki törenler için de geçerli olduğu iddia ediliyor.
Ben inanmıyorum, kimse kusura bakmasın.
Birkaç ay sonra Türkiye’de taşlar yerinde oturunca bizde de askeri hayat yeniden kaldığı yerden devam edecek diye düşünüyorum.
Zira gerçek orada duruyor ve şekil değiştirmek işe yaramıyor ne yazık.
Umarım yanılırım.
Elbette tek dertlerimiz bunlar değil sivilleşme adına.
Hala kendi askeri yapılarımızı kendimiz yönetemiyoruz.
Polis, itfaiye keza öyle…
Askeri alanlar yargı denetimini kapsamıyor.
Ülkede patlayan bombalar, faili meçhuller vesaire.
Militarist yapı her yanımızda…
                                                                    ***
Türkiye’de gündeme gelen bir başka tartışma da “idam” cezası…
Sosyal medyada bu konuyu yorumlayanları takip ediyorum, sanki bizde idam yokmuş gibi!..
TC'deki 80 darbesinin rüzgarıyla 1985 yılında Kuzey Kıbrıs'ta yürürlüğe konulan anayasanın geçici 13. Maddesi idamı içeriyor.
Ancak ilgili madde yürürlükteki yasalarla “var olan” ölüm cezalarını kaldırdı ve ölüm cezalarını, ömür boyu hapse dönüştürdü.
Anayasa bunu yaparken, 15. maddesi, 3 suçla ilgili olarak yasa ile idam cezası konabileceğini de hükme bağladı.
Peki nedir bu suçlar?

-Savaş halinde vatana ihanet suçu
- Devletler arası hukuka göre korsanlık ve tedhiş suçu.
-Ömür boyu hapis cezası gerektiren bir suçtan dolayı mahkum edildikten sonra tekrardan işlenen ayni cinsten suç.

Meclis, bu üç “suç” dışında ölüm cezası koyamaz!
Peki meclis, ceza kanununa, ölüm cezası koydu mu?
Evet, Meclis, 1989 yılında ceza kanununda değişiklik yaparak, “tasarlayarak adam öldürme” suçundan mahkum olduktan sonra tekrardan tasarlayarak adam öldüren bir suçlu için idam cezası koydu. Bunun dışında ceza kanununda idam cezası yok.
Kısacası Kıbrıs’ın kuzeyinde olağanüstü bir olaylar yaşanması durumunda hem idam cezasının uygulanabileceği yasal düzenleme var, hem de böylesi bir ortamı doğurabilecek bir statik yapı…
Her ne açından bakarsanız bakın, yaşadığımız topraklarda daha fazla sivilleşme, daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük için yapacak çok işimiz var.
Zira yaşadığımız 'yarı devlet' yapısı hem militarist yapının ürünüdür, hem de yarım kalmış kurumsallaşmanın da beşiğidir.
Gerisi laf-ı işgüzardır.

-----------------------------------------


• BİR BORÇLANMA…

2.3 Milyon TL değil, 2.3 Milyon Sterlin!

Geçen hafta kaleme aldığım bir kamu bankasından bir milletvekilinin oğluna verilen borçla ilgili yeni gelişmeler var.
Bir kere bundan eminiz ki; bu borç söz konusu bankanın yönetimi tarafından onaylanmış.
Ancak şimdi işler pürüzlere takılmış.
Borçlanan şahsın diğer bankalara olan ipoteklerinin tek tek borcu veren bankaya verilmesine ilişkin işlemler yapılıyor bu günlerde…
Ve ipoteklerin olduğu 3 bankaya peşin ödeme durumunda ortaya çıkacak faiz karı pazarlık ediliyor.
Geçen hafta yazdığım yazıda verilen borç miktarı için “2.3 Milyon TL” diye yazmıştım.
Meğer borç 2.3 Milyon Sterlin imiş!..
Bu hata için okuyucularımdan özür dilerim.
Düşünebiliyor musunuz?
2.3 Milyon Sterlin, bugünkü para ile yaklaşık 9 Milyon TL!..
Bir kamu bankasından bir milletvekilinin oğluna verilen borç bu.
Bedeli ne olursa olsun bu borçlanmayı takip etmeye devam edeceğiz.
Bakalım sonu nereye varacak.

--------------------------------------

• BİR KULİS…

UBP, kısık ateşte…

UBP'de sözüm ona iki cephe arasındaki "kucaklaşma" sürecinin sekteye uğraması ile yavaş yavaş yeniden taşlar yerinden oynamaya başladı.
Bunlardan en dikkat çekeni Özer Kanlı'nın kaleme aldığı yorumlar ve UBP Milletvekili Ersin Tatar'ın parti liderliğinde ciddi bir tehlike olarak görülmesi…
Aslında hem Özer Kanlı hem de Ersin Tatar UBP'de deprem yaratabilecek güçte, bilgiye ve donanıma sahip insanlar…
Bir kere Özer Kanlı çok dolu, bilgili, konulara hakim ve kalemi güçlü bir kişi…
Boş konuşmuyor.
Takip edenler bilir, hükümete ciddi ciddi muhalefet eden, nokta atışları ve örneklemeleri ile önemli uyarılarda bulunuyor.
Keza Ersin Tatar da öyle…
Hatta Ersin Tatar'ın fazlası da var.
Sonuçta siyasetçi…
Her an, her dakika bir yerde Ersin Tatar…
Durmadan dolaşıyor, her daim halkın, UBP'lilerin arasında.
Son olarak Tatar'ın "13. Maaşlarla" ilgili uyarısı UBP liderliğinde krize neden olmuş.
Fazlaca öfkelenen Özgürgün'ün yeni bir strateji ile Tatar'ın üzerine gitmesi muhtemel.
Neler olacak göreceğiz ancak sadece devlet kaynaklarını tüketmeye dayalı bir siyaset izleyen UBP'deki rahatsızlık büyüyecek cinsten…
Bu rahatsızlığın büyüyeceği liderlik de Ersin Tatar olacak.
UBP liderliğinin yanlış siyasetine dikkat çeken Tatar “UBP'lilerin alternatif lideri” olarak yeterince ortaya çıkıyor zaten…
Ve bu çıkış, Özgürgün'ün koltuğunu sarsacak gelişmelere de gebedir. 

---------------------------------------------

• BİR REKLAM

Hürriyet’e KKTC reklamı: Tek sayfaya 33 bin TL

Böylesi bir gündemde “KKTC ne yapar” diye hiç düşündünüz mü?
Atama yapar!..
Başka?
Para dağıtır!..
Yeni atamaları gazetemizde okuyabilirsiniz, haberini yazdık.
Biz para dağıtma kısmına bakalım.
Resmi Gazete’den bir karar.
Bakanlar Kurulu kararı.
Turizm ve Çevre Bakanlığı Türkiye’deki Hürriyet Gazetesi’ne reklam vermiş.
Reklamın bedeli 33 bin TL!..
Evet evet yanlış okumadınız, bir sayfa reklam 33 bin TL.
KKTC devleti zengin devlet vesselam.

---------------------------------


Ne demişti tehditçi arabama bıraktığı notçuğunda? “Dikkat et başın belada…” Haklısın be tehditçi!.. Bunca kötü şeyi yaşayınca anladım ki; sadece benim değil, hepimizin başı belada!..
Hem de ne bela!..