Mağusa söyleşilerinin dün akşamki konuğu Hristofyas’ın Anayasa danışmanı Toumazos Tselepis idi.
Mağusa Belediyesi’nin yıllardır başarıyla sürdürdüğü “Mağusa Söyleşileri”ne yol nedeniyle bugüne kadar katılamamıştım. Dün akşam biraz da Rum tarafının resmi görüşlerini doğrudan kendi bakış açısından öğrenmek için katıldım.
Toumazos Tselepis’i Akel’den tanıyorum. Referandum sonrasında 2-3 yıl kadar sürdürdüğümüz CTP-Akel ortak komite çalışmalarına katılan Akel heyetinde Toumazos da vardı.
Dün akşam Toumazos görüşme sürecini detaylı olarak anlattı.
Eylül 2008’de başlayan ve hala devam eden görüşme sürecini 3 aşamaya ayırdı.
1- Çalışma Grupları ve Teknik Komiteler’in çalışmaları.
2- Liderler görüşmesi (bunu da Talat-Hristofyas dönemi ve Eroğlu-Hristofyas dönemi olarak 2 ayrı bölüme ayırdı).
3- Çoktaraflı konferans.
Toumazos bu bütünsel çerçevede sürdürdüğü anlatımında zaman zaman örnekler de vererek ve detay konulara da girerek kendi bakış açısından 3 yılı aşkın devam eden görüşme sürecinin bugün geldiği aşamayı değerlendirdi.
Onlarca Kıbrıslı Türk ve Rum aydının katıldığı ve 3 ay kadar süren çalışma grubu ve teknik komitelerin çalışmalarının çok değerli sonuçlar ürettiğini söyledi.
Liderler görüşmesinin ilk dönemi olan Talat-Hristofyas döneminin de yine çok verimli geçtiğini söyledi.
Bu dönemde 3 başlıkta, Yönetim ve Güç Payalaşımı (Toumazos buna ısrarla sadece Yönetim dedi), Ekonomi ve AB ile İlişkiler başlıklarında komitelerin sağladığı ilerlemeler daha da geliştirildi. Bu başlıklar neredeyse tamamlandı.
Öteki başlıklarda ise hemen hemen ilerleme sağlanamadı. Yani Mülkiyet, Toprak (harita) ve Güvenlik ve Garantiler başlıklarında ilerleme olmadı.
Liderler görüşmesinin ikinci dönemi, yani Eroğlu-Hristofyas dönemini ise Toumazos geriye gidiş dönemi olarak niteledi.
Toumazos “Eroğlu’nun seçimi kazandıktan sonra ‘Talat’ın bıraktığı yerden devam’ dediğini, ‘üzerinde anlaşılan zemine ve o güne kadar anlaşılan konulara sadık kalacağı’nı taahüt ettiğini ama buna uymadığını” söyledi.
Toumazos buna örnek olarak şunları anlattı.“Özellikle dönüşümlü başkanlıkta ısrar etmesine karşın, ayrı seçim istedi. Bu üzerinde uzlaşılan konudan geri adım demekti. Bunu BM de böyle değerlendirdi. Eroğlu burada ‘her konuda anlaşmadan, hiçbir konuda anlaşılmış sayılmaz’ prensibinin arkasına saklanmaya çalıştı. Bu prensip doğru. Ama sürecin sonu için doğru. Yoksa siz sürecin ortasında başlangıçta anlaştığımız konulardan cayarsanız bu bütün süreci berhava etmek demektir.”
Toumazos devamla “bu noktada sıkışan Eroğlu bir ara formül olarak ‘ilk seçim ayrı ayrı yapılsın, ikincide de bunu referanduma götürelim, iki taraftan da evet çıkarsa bir sonraki seçimde uygularız’ önerisini getirdi. Biz bunu kabul etmedik. Çünkü referandumda kabul edilse bile bu bir sonraki seçimde, yani en erken 10 yıl sonra uygulanabilirdi. İkincisi de karma oyu referanduma sunacaksanız, bizim tarafta hiç benimsenmeyen dönüşümlü başkanlığı da referanduma sunmanız gerekir. O zaman da evet çıkmaz” dedi.
Toumazos sonuç olarak da sürecin iyi gitmediğinin altını çizdi.
***
Sorulara verdiği yanıtlarda da açıklayıcı bilgiler veren Toumazos yalnızca “madem Talat-Hristofyas döneminde böylesine ilerleme olmuştu, neden bunu ortak basın toplantısında açıklamadınız?” sorusuna yeterli açıklama yapamadı. Bu yönde sorulan 2 ayrı soruya da verdiği yanıtlar açıkçası beni tatmin etmedi.
Hele Toumazos dostumun “Talat döneminde 3 başlıkta az önce anlattığım gibi hemen hemen anlaşmıştık, Toprak konusunu ise Talat’ın istemiyle sona bırakmıştık. Güvenlik ve Garantiler zaten çok taraflı konferansın konusuydu. Kısaca bu dönemde Mülkiyet başlığında da yeterli ilerleme sağlansaydı son aşama olan çok taraflı konferans toplanacak ve orada bu sorun çözülecekti” demesine ben gerçekten içerledim.
Madem bu kadar yaklaşmıştık neden o günlerde güneyden bu yönde demeçler vermek yerine tam tersi demeçler veriliyordu.
Ben bunu gerçekten anlamadım.
Çözüm güçleri bu süreci bu kadar kolay heba etmemeliydi diye düşünüyorum.
Bunun acısını hepimiz çekeceğiz. Ama en çok da ortak yurdumuz Kıbrıs bu acıyı yaşamaya devam edecek.