Dilek Öncül
Merhaba!
Bu hafta Thorvald Steen’in Tozkoparan’ı ile buluşturuyorum sizleri…
Tahammülün, birlikte yaşayabilmenin ve erdemli bir geleceğin simgesi Selahaddin Eyyubi’nin yaşam öyküsünü anlatıyor Norveçli yazar Steen: “O Selahaddin ki Arap ülkelerindeki bütün Müslümanları bir araya toplayacak, dünya tarihinde kilise liderleri ve piskoposların kendinden saygı ile söz ettikleri tek sultan olacak.”
Romanda, Şair Lindholm, eşini ve çocuğunu bırakarak âşık olduğu İngiliz gazeteci Cecilia’nın peşinden Şam’a gider. Şair, kendini, bu yolculuk sırasında, Hükümdarlığını Şam’dan yöneten ve mezarı da orada olan Selahaddin’in öyküsünün içinde bulur.
Selahaddin’in amcası Komutan Şikruh, Mısır’a karşı savaşmak, Selahaddin’i de yanında götürmek ister. Selahaddin, amcasını yüzüstü bırakmak istemez ama savaşa gitmeyi de istemez. Harran’da deprem olmuş; rüzgâr her şeyi savurmuştur. Orada yaşayanların deyimiyle ‘Tozkoparan’… Selahaddin, şöyle düşünür: “Allah Müslümanların kendi aralarında yaptıkları savaşlara kim bilir ne kadar kızmış olmalıydı. Şirkuh, Mısır’la yapılacak bir savaşın şimdi önünde gördüklerine benzer bir felakete neden olacağını anlamıyor muydu?”
Selahaddin’in kafasında birçok soru dönüp dolanır: “Şiiler, Muhammed’in, kendi yerine geçmeleri için yeğeni ve damadını seçtiğini söylüyorlardı. Sünniler nasıl oluyor da bunun doğru olduğundan emin olamıyorlardı. Peki insanlar bu konuda anlaşamasalar bile niye barış içinde yaşamıyorlardı? Savaş ve intikamdan başka bir şeyin düşünülmediği bir zamanda sanat ve düşünce yeteneği ne işe yarardı ki?”
Amcasına göre ise Kahire’deki hainler Kudüs’teki Haçlılarla işbirliği yapıyorlardı. Selahaddin, Sultan Nureddin’in kendisini Şam’a en yüksek askeri şef olarak atamasıyla amcası ile savaşa gitmekten kurtulur. Ancak 3 yıl sonra gitmek zorunda kalır. Kahire ele geçirilir. Yıllar sonra Taberiye Gölü yakınlarında Haçlıları yenerler. Sıra Kudüs’ü geri almaya gelmiştir.
Kutsal kent El-Qud yani Kudüs’ü Halife Ömer’in 400 yıl önce yaptığı gibi ele geçirmek ister Selahaddin- beyaz bir devenin üzerinde şehre yalnız başına giren Halife, Bizans yöneticileriyle görüşmeleri hiçbir biçimde zor kullanmadan gerçekleştirmiştir-. Fakat Kudüs patriği, Selahaddin’in gösterdiği hoşgörüye karşılık vermeyince, savaş kaçınılmaz olur.
“İntikam yalnızca yeni intikamları getirir” der Selahaddin Eyyubi. Kutsal şehri ele geçirme planları hiç bitmez. Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Donald Trump kendince bir plan daha yapar. Adı her ne kadar da ‘barış planı’ olsa da barışla alakası olmayan bir plan… Müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler tarafından “kutsal kent” olarak kabul edilen Kudüs’te kimse hoşgörü içinde birlikte yaşamayı düşünmez. Ölümler, acılar devam eder gider…