Trafikte ‘felaketi’ yaşadığımız konusunda, sanırım benimle hemfikir olmayan yoktur.
Her gün en az 5-6 tane ciddi boyutta sayılabilecek “trafikte çarpışma”(**) haberleri düşüyor bültenlere. Hafta geçmiyor ki, trafikteki bu çarpışmalardan bir acı haber duymayalım ve canlarımızı yitirmeyelim.
Her yıl ortalama kişiyi kaybediyoruz, trafikteki çarpışmalarda…
***
Yaşanan can kayıplarına baktığımızda, birçoğu kendi yolunda, kurallara uyarak araçlarını kullanan kişilerden veya yayalar olduğunu da görüyoruz.
Ne yazık ki, artık trafiğe çıktığımızda, evimize gitme garantimiz yok!
***
Siz harfiyen kurallara uysanız da sizinle aynı yolu kullanan bir başkası uymayabilir. Trafik kurallarını ihlal edebilir. Bu kuralları ihlal etmekle de kalmayıp, size çarpabilir, ölümlü bir çarpışmaya da sebep olabilir.
Yani daha acı kelimelerle yazacak olursam, birisi gelip size çarpıp, sizi yaşamdan koparabilir, ağır yaralayabilir, kalıcı hasar bırakabilir…
***
Peki trafikte yaşadığımız bu felaket, “kader” mi, “çaresizlik” mi?
Hayır, bu ölümler ne “kader” ne de “çaresizlik”tir…
Düzensizliktir, yönetilememedir…
***
Şimdi yukarıdaki satırları okuyan bazı okuyucularımız, katılmayacak ve “Dünya’nın her yerinde bu çarpışmalar olur. Burada da oluyor” diyecektir.
Doğrudur, Dünya’nın her yerinde trafikte bu çarpışmalar olur, ölümler de olur. Ancak, bir çarpışma olduğu andan itibaren, çarpışmanın oluş nedenleri konusunda çalışmalar yapılır, tüm koşullar da değerlendirilir.
Çarpışmanın sorumlusu aranır.
***
Çarpışmanın gerçekleştiği noktada mühendislik hatası var mı?
Kaza yapan araçlarda mekanik aksaklık var mı?
Çarpışmaya karışan sürücü(ler) de, çarpışmaya neden olabilecek kusurlar var mı?
Yol dışındaki etkenler, bu çarpışmaya neden olmuş mu?
Bu soruları, işin uzmanları daha da çoğaltabilir…
***
Tüm bunlara bakılıp, bir daha bu çarpışmanın gerçekleştiği noktada bir facia yaşanmaması için, ivedi önlemler alınır, ihmali olanlar karşısında da yargı süreci başlar.
Bizde ise, her çarpışmanın ardından, “Dikkatsiz sürüş” yazılıp, kapatılıyor olaylar. Bizler de üç gün, beş gün gündemde tutup, unutuyoruz yaşananları. Her olayda olduğu gibi. Ama ateş, düştüğü yeri yakıyor.
Olumsuzluklara alıştırıldık ya bu topraklarda, bu acılar da unutturuluyor.
***
Halbuki savaşlardan daha çok kayıplar verdiğimiz trafikte yaşadığımız sorunlar, insanları öldürdüğünden Kıbrıs’ın Kuzeyinin en temel sorunlarından biridir.
“En önemli sorunumuzdur” dedik ya trafik için. Aslında bizi yönetenler de trafikte her ölümün ardından, bu açıklamayı yapıyorlar.
Sayfalar dolusu açıklama yapıyorlar.
Trafikteki sorunları bilimsel veriler ışığında çözmek adına, cezai müeyyidelerle çözmeye çalışıyorlar.
Ne kadar ceza, o kadar caydırıcılık zannediyorlar…
Ancak öyle olmuyor!
Daha iyi olacağımız yerde, daha kötüye gidiyoruz.
***
Bilinmelidir ki, trafikteki çarpışmaların büyük bir kısmında, devletin de suçu vardır.
Yapılması gereken, ancak yapılmayan onlarca önemli dokunuş vardır. Devlet, yapması gerekenleri yapmıyorsa, atması gereken adımları atmıyorsa, bu çarpışmaların ve ölümlerin önünü kesemeyeceğiz ve ne yazık ki trafikte hiçbir zaman kendimizi güvende hissetmeyeceğiz.
***
Peki eksikliklerimiz neler?
- Yollarımızdaki göçükler ve çukurlarla dolu… Bu göçükler ve çukurlar, araçların aksanları bozarken, bu çukurlardan kurtulmak isteyen sürücülerin yoldan çıkmasına ve kaza yapmasına da neden oluyor. Yolların bakımsızlığı, ağaç dallarının uyarıcı tabelaları kapatması ve daha nicesi bu çarpışmaların birincil nedenlerinden.
- Sürüş ehliyeti alınma evresi, çok tartışılan bir süreç. Bu evre de Avrupa standartlarına çıkartılmalı, daha etkin ve bilgilendirici bir ehliyet alım süreci yaratılmalı.
- Yollarımız her geçen gün artan nüfusun, ulaşım yükünü kaldıramıyor. Bu yönde de bazı düzenlemeler (mesai ve okul saatlerinin düzenlenmesi gibi) yapılabilir, toplu taşımacılık teşviklendirilebilir ve yaygınlaştırılabilir.
- Eğitim, sadece sürüş ehliyeti alma sürecinde değil, güvenli trafik kültürünün oluşması için topluma yayılarak sürekli hale getirilmeli.
- “Vizyon Sıfır” yaklaşımına bağlı kalınmalı.
***
Yukarıda yazdıklarım bir yurttaş olarak benim ilk aklıma gelenler, işin uzmanları “Neler yapılabileceği” konusunda uzun bir liste hazırlayabilirler, ama bunlar yapıldıktan sonra, eğitim ve denetim olduğu halde yine kurallara uymayan olursa, cezalandırma süreci o zaman devreye girmeli ve caydırıcı olmalı.
Aksi halde sokaktaki yurttaş, trafikte kesilen cezaları, trafikteki kangren yapıyı kesip atmak için değil, “Maliye’nin kasasını doldurma” olarak görür.
***
O yüzdendir ki trafikteki kayıplar, ne “kaderdir”, ne de “çaresizlik”…
Düzensizliktir, ihmaldir…
(**): Uzmanlar, önlenebilecek olayları aktarırken “kaza” kelimesinin kullanılmamasının daha doğru olacağını belirtiyor.
“Kaza” kelimesinin bir yorum içerdiğinden, bir olayın önlenemeyeceğinin kanıtlanmadan o olay için “kaza” sözcüğünün kullanılması doğru değildir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde “kaza” kelimesi artık tercih edilmiyor.
Trafikte meydana gelen olaylar için genellikle “olay” veya “çarpışma” gibi sözcükler kullanılıyor.
Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Karayolu Güvenliği Dairesi’nin (National Highway Traffic Safety Administration) 1997’de yapmış olduğu bir beyanatta, “kaza” sözcüğünün artık kullanılamayacağına değindi ve trafik çarpışmalarının “kaza” olmadıklarını açıkça belirtti.