“Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan Boşnaklar’ın durumunu, pandemi ve Ukrayna savaşı ağırlaştırdı...” (1)

Sevgül Uludağ

Emine Dizdareviç, Lamiya Grebo

Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BIRN

***  Bosna-Hersek’teki savaş aylar önce sona erdiği halde Zlatko Lyubiç, hala bombardıman sesleri işitiyordu... Apartman dairesinde yatağında yatarken, ateş edildiğinden ve kurşunların tepesinden geçtiğinden emindi... Birkaç kez yataktan fırlayarak yere yattı, kendini korumak için... Bu şekilde benileyip atlarken bir keresinde aşığını o kadar kötü yaralamıştı ki, nihayetinde ayağını alçıya almak zorunda kalmışlardı... “İşte o noktada birşeylerin tamam olmadığını farkettiydim” diye hatırlıyor.

***  Arkadaşları da ondaki değişiklikleri farketmeye başlamışlardı... Askerden çıktıktan sonra turizmde çalışırken onu hep güleryüzlü ve konuşkan biri olarak biliyordu arkadaşları. “Kendimi biraz geri çekmeye başlamıştım... Bir tür huzursuzluk hissediyordum” diyor Lyubiç. Bunlar, onca zaman görmezden geldiği uykusuzluk ve terlemeler ardından ilk görünür semptomlardı. Yalnızca uykusunun gelmediğini ya da apartman dairesinin aşırı sıcak olduğunu düşünüyordu... Başka insanlarla giderek daha seyrek konuşmaya başlamıştı, arkadaşları ona neler olup bittiğini, bir şeye mi öfkelendiğini soruyordu... İşte o zaman eşiyle birlikte tıbbi yardım arayışına girmeye karar verdi. Nihayetinde hastaneye gitti ve orada ona Travma Sonrası Stres Bozukluğu (Post Trauma Stress Disorder – PTSD) teşhisi kondu.

***  Lyubiç, savaşın başlarında genç bir adam olarak askeri bir birliğin komutanı olmasının bu duruma katkıda bulunduğuna inanıyor şimdi... Komutası altındaki 100 kişiden kişisel olarak kendini sorumlu hissediyormuş o günlerde... “Korkuyordum” diye anlatıyor, “daha önce hiç savaş deneyimim olmamıştı...” Savaştan yirmibeş yıl sonra, terapi ve destekle, travmayla nasıl başetmesi gerektiğini öğrenmişti... Ancak sonra da pandemi geldi ve onu da Ukrayna’daki savaş takip etti... Bir kez daha içinde büyük bir huzursuzluk tetiklenmeye başlamıştı, bunu hissetti... Pandemiden o kadar fazla etkilenmediğini çünkü bulaşıdan kendisini korumuş olduğunu anlatıyor. Ancak Avrupa’daki yeni savaş ona çok daha fazla dokunmuş... Ukrayna’daki savaşa dair haberler başlayınca, televizyonunu kapatıyormuş. Şimdilerde hiçbir şekilde haber izlemiyor...

***  “Haberleri izlemek beni allak bullak ediyor, izleyemiyorum... Huzursuz hissediyorum kendimi, sanki de Bosna savaşı esnasında Mayevika Dağı’ndaymışım gibi hissediyorum. Ukrayna’ya ilişkin haberleri artık izlemiyorum, izleyemiyorum” diyor Lyubiç. Tuzla’daki Emeklilik Merkezi’nde grubundan eski yoldaşlarıyla bu konuda sık sık konuşuyor... Doktorlarıyla tamamen açıkça durumlarının hayatlarını nasıl zorlaştırdığı hakkında konuşabilecekleri tek olanak, bu buluşmalar oluyor.

***  Bosna-Hersek’teki savaş kurbanları örgütleri, eski travmaların şimdilerde yeni tetikleyicilerle canlandığına dikkat çekiyorlar. Savaş Sonrası Stres Bozukluğu (PTSD) semptomları yaşayan yüzlerce insan da sağlık sisteminden yardım alamıyor çünkü dışlanmaktan korkuyorlar ve zaten bu konuda kurumsal kaynak da yok...

***  Tuzla’da iç karartıcı bir Ekim günü... Emeklilik Merkezi’ndeki sosyalist stili dekorlar da insanı neşenedirmiyor ancak 1992-1995 Steçak Savaş Gazileri Derneği’nden Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayan insanlar, burada toplanmayı iple çekiyorlar. Travmaları hakkında güvenli bir ortamda konuşabilme olanağı veriyor burası kendilerine. 2004 yılından beridir Steçak Örgütü, Travma Sonrası Stres Bozukluğu teşhisi konmuş olan üyelerine yardım etmeye çalışıyor.

***  Büyük bir yuvarlak masanın etrafında oturan örgütün 15 üyesi, Travma Sonrası Stres Bozukluğu’yla yaşamanın ne anlama geldiğini, bunun gündelik yaşamlarında kendileri ve aileleri için ne demek olduğunu anlatıyor... Travmatik bir olaya tanık olan herhangi birisini, hayatlarının herhangi bir döneminde bu durum etkileyebilir. Bu haftalık toplantılar, eski askerler için çok şey ifade ediyor.  Son zamanlarda ülkedeki ekonomik krizi ve bunun kendilerine savaş dönemi ve savaş sonrası dönemde sürekli fiyat artışlarını hatırlattığını konuşuyorlar. Toplumlarının onların sorunlarını görmezden geldiğini de hissediyorlar. “Yalnızca burada, meslektaşlarımız arasında paylaşabiliyoruz bunları” diyor bir örgüt üyesi... “Yetkililerden de bize hiçbir destek yoktur” diye ekliyor.

***  Çoğu iş bulmak için mücadele ediyor... Aralarından birisi, iki oğlunun da Almanya’ya gitmiş olmasından ötürü hayal kırıklığı yaşıyor, ülkesi için savaşmış ama evlatları ülkeden ayrılıp gitmiş... Bugünlerde Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayanlar, kendilerini dışlanmış hissediyorlar ve doktorları dışında hiç kimsenin kendilerini anlamadığına inanıyorlar. “İçimizde taşıdığımız şey, yalnızca bizim sorunumuz ancak bu gruplar bunu dışımıza çıkarmamızı ve birbirimizi anlamamızı, birbirimize saygı göstermemizi sağlıyor” diyor bir üye – oda sigara dumanıyla kaplı...

***  Gruptaki atölye çalışmaları, savaş esnasında aldıkları psikolojik yara olarak gördükleri durumla başetmelerine yardımcı oluyor. Örgütün başkanı Enis Dediç, “Savaş sonrası dönemi düşünmedik – birşeyler başarıp başaramayacağımızı ya da savaşın bize neler getireceğini düşünmedik, yalnızca sağlıklı ve hayatta kalmaya çalıştık” diye konuşuyor. Savaş sona erdikten sonra Dediç çalışabileceğini düşünmüş ve bir tuz madeninde işe başlamış... “Ancak durum yavaş yavaş meydana gelmeye başladı. Yattığım zaman öldürülmüş bütün askerler, gözümün önüne geliyordu... Öldürülmüş ya da yaralanmış olan tüm askerlerimizin görüntüsü gelip beni buluyordu, herşey bana geliyordu sanki de yatak odamın penceresi altında oturuyordu hepsi de” diye konuşuyor Dediç... Bir noktada o kadar çok kilo kaybetmiş ki 65 kiloya düşmüş...

***  Savaş dönemi olup bitenleri hatırlayan Dediç, savaş başladığında 32 yaşındaymış – ölümle karşı karşıya kalmış çünkü bir keskin nişancı, bir saat süreyle onu hedef alarak ona ateş etmekteymiş. Kesin öldürüleceğini sanmış... Eşinin yardımıyla kendi durumuna ilişkin tıbbi yardım arayışına girmiş ancak başlangıçta buna isteksizmiş. “Oraya gitmekten utanıyordum... En kötüsü dışlanmaktır.. Eğer insanlar oraya gittiğinizi görürlerse... Başıma bir şapka giyiyordum ki otobüsteyken beni tanıyamasınlar” diye hatırlıyor.

***  Savaşı yaşamış olan bu insanların tümü de, ailelerinden yardım ve anlayış görmenin, Travma Sonrası Stres Bozukluğu’yla yüzleşmenin önemli bir parçası olduğuna inanıyor. Ailelerinin dışında başkalarından destek almakta zorlandıklarını söylüyor Lyubuski’den Borislav Mlinareviç... “Çoğu insan bize inanmaz bile... Devlet de bize gerçekte yardım etmiyor” diye konuşuyor. Mlinareviç, Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayanların anlayışsızlık ve hatta alay edilmeyle başetmek zorunda kaldıklarını anlatıyor... “İnsanlar, oturumlarımızdan önce kahve içmek için buluştuğumuzu biliyor ve bizi alayla izliyorlar, bize tuhaf yaratıklarımışız gibi bakıyorlar” diyor. Bir iş aradıkları zaman da sosyal dışlamayla karşı karşıya kalıyorlar. Dediç, tıbbi raporlarında Travma Sonrası Stres Bozukluğu yazılı olduğunu gören işverenlerin, kendilerini işe almayı reddettiğini anlatıyor.

***  Mara Milankoviç, Eylül 1992’de orduda hizmet ederken yaralandığı zaman 26 yaşındaymış. Aynı gün kızkardeşi de öldürülmüş... Sonrasında hastanede çok uzun süre geçirmiş, sonra da evlenerek iki çocuk dünyaya getirmiş... “Travma Sonrası Stres Bozukluğu, ikinci çocuğumun doğumundan sonra, doğum sonrası stresiyle birleşerek 1997’de ortaya çıktı” diyor... Şimdilerde Laktasi yakınlarındaki Slatina köyünde yaşıyor Mara... “Ama ben bunu bilmiyordum... Bunu tetikleyen şey, ikinci bebeğim hasta değildi ancak ona kan nakli yapılması gerekmişti” diye anlatıyor.

***  İlk farkettiği semptom, sinirlilik haliymiş... “Herşey sinirime dokunuyordu... Hastanedeyken bebeğimin ağlaması bile beni rahatsız ediyordu... İnsanlar beni rahatsız ediyordu... Sesler beni rahatsız ediyordu. Uyuyamıyordum... Hiçbir şey yapamıyordum. Hayatım tepetaklak olmuştu. Daha önce de hayatım altüst olmuştu” diyor... Savaşta yaralanmış olduğu ve kızkardeşinin öldürülmüş olduğu o günün hatıraları geri gelmeye başlamış, hem rüyalarında, hem de tamamen uyanıkken... Bir tür normalleşme haline dönmek, senelerini almış...

***  “Psikiyatristler bana çeşitli ilaçlar verdi. Bu ilaçların hiçbiri de bana uygun değildi ve bir gün bu ilaçları yanıma alarak nehire gittim ve hepsini de suya attım. Kendi kendime “Ya normal bir insan olarak yaşayacağım ya da yaşamayacağım” dedim...” diyor Milankoviç.... “İyileşmem esnasında terapistlerimin yanısıra ailem de, çocuklarım da bana çok büyük destek çıktı... Beni hayatta tuttular...” diyor.

***  Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tedavisi Gören Engelli Savaş Gazileri Örgütü Başkanı Borislav Mlinareviç ise Lyubuski kentinden... Hala daha yüzleri, isimleri, çığlıkları, kurşunlamaları hatırladığını, bunların savaştan sonra kafasında tekrar tekrar canlandığını anlatıyor. Ancak tedavi için arayışa girmemiş, kimseye sorunundan da söz etmemiş... Bundan söz etmekten utanç duyacağını ve başka birilerine yaşadıklarını anlatmaktan rahatsızlık duyacağını anlatıyor... “Bazan o durumları rüyamda görürüm, savaş döneminde yaşananları ve insanları rüyamda görürüm. Olanları ve yaralanmış olmamı rüyamda görmek bunun bir parçası... Bir diğer parçası ise sinirlilik, aşırı duyarlılık... Herşey canımı sıkıyor... Eğer eşim bir şey söyleyecek olsa, bu hemen devreye giriyor... Bir karıncalanma hissediyorum ve derhal tansiyonum fırlıyor” diye anlatıyor Mlinareviç.

***  Seneler boyunca, 1994’te Kupres’te yaralanması hakkında rüyalar görmüş ancak yaralanmış olduğu yeri gidip görecek gücü kendinde bulamamış... “Orayı tekrar ziyaret etmek istiyorum ancak bir tür korku vardı, bir tür iğrenme hali vardı ki bu da beni bunu yapmaktan alıkoyuyordu” diyor. Haftada bir kez grup terapi oturumları için Lyubuski’ye gelen doktor Marko Romiç’le konuşmuş... Romiç ona korkularıyla yüzleşmesi gerektiğini söylemiş. “O zaman gitmeye karar verdim. Yaralanmış olduğum yeri gidip ziyaret ettim. Ondan sonra bir kez daha ziyaret ettim orayı ve sonrasında bir sorunum kalmadı... Bundan tamamen kurtuldum” diyor.

***  Şimdilerde grup terapi oturumları aracılığıyla destek alıyor ve örgütünü organize etmek için çok çalışmış bulunuyor. Savaşın başlamasının üstünden 30 sene geçmiş olmasına karşın, Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşamış olanların dışlanmasının, bundan muzdarip olanların terapi grubuna katılmaktan alıkoyduğunu anlatıyor.

(Devam edecek)

 (BIRN’de 1 Mart 2023’te Emine Dizdareviç ve Lamiya Grebo’nun incelemesini özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).