Kaan Kırtız
1999 yılından bu yana Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Doç.Dr. Tuğrul İlter ile vegan beslenme ve felsefesi üzerine konuştuk. Ezber bozan pek çok bilimsel veriye de ulaşabileceğiniz söyleşimizin konuğu olan Doç.Dr. İlter, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden sosyoloji lisansına sahip. Ankara Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve kamu yönetimi, ardından Hacettepe Üniversitesi’nde demografi üzerine yüksek lisans çalışmaları yapan konuğumuz, doktorasını ise Oregon Üniversitesi’nde sosyoloji üzerine yapmış. 20 yılı aşkın bir süredir vegan besleniyor.
Vegan-vejeteryan farklı mı?
Deneyimleyen biri olarak vegan felsefesinden bahseder misiniz, çoğumuzun aşina olduğu vejetaryenlik kavramından nasıl farklılaşır?
Vejetaryenliğin veganlıktan farklı olduğunu düşünmek bir bakıma yanıltıcı. Vejetaryenlik giderek sulandırıldı. Süt ürünleri tüketenler ve hatta balık tüketenler de vejetaryenim demeye başladığında tam vejetaryenliği ifade eden bu terim üretildi. Aslında ilkesel olarak iki kavram arasında fark yok.
Süreci anlatır mısınız, nasıl başladınız?
Veganlığı benimseyebileceğim bir ortamda yetişmedim, çocukluğum Türkiye'de geçti. Hayvanlar kesilirken travmalar geçirdim ama etrafımdakiler gibi öğrendim et yemeyi, herşeyi yiyebildiğim için gurur duyduğum zamanlar bile oldu. ABD' ye göçtükten sonra ancak, ilkin süt ürünleri tüketen bir vejetaryen oldum, sonra da tam vejetaryen, yani vegan oldum. Akademik çalışmalarımın da etkisi oldu. Eleştirel bakış açısı ve etik-politik sorumluluk aldığım üniversite eğitiminden itibaren önemli olageldi. Beslenme konuları dünya kaynakları ve nüfus ilişkisini gözettiğim zamanlar önemli görünmeye başladı bana; neden gerekeni yapmıyorum diye giderek buna yöneldim.
Vegan beslenmeye yönelme gerekçelerinizi açar mısınız?
Üç temel gerekçem var, bunlardan biri ekolojik. Giderek artan bir nüfus söz konusu ve dünya kaynakları sınırlı. Bu açıdan et tüketmekle ot tüketmek arasında nasıl bir karşılaştırma yapabiliriz diye baktığımızda çarpıcı bir örnek var. Bir kilogram eti üretebilmek için 16 kilogram darı kullanmak gerekli; et yemeyi bırakarak dünyadaki açlığı giderebiliriz ama tek sebep bu değil. Hayvanların atıklarıyla toprağın, havanın ve suların kirlenmesi de geliyor karşımıza. Bir başka neden de benden farklı olanlara karşı duyduğum etik-politik sorumluluk. Bu hayvanların bir kısmıyla evcil hayvan olarak yakın ilişkiler kuruyoruz, bir kısmını da yemek için toplama kamplarına koyuyoruz. Örneğin tavuklar daracık bir alanda kımıldayamıyorlar neredeyse ve çıldıracak noktaya geliyorlar; birbirlerini gagalamasınlar diye gagaları kesiliyor. Çok sağlıksız koşullarda yaşıyorlar ve yaşatmak için antibiyotik veriliyor bu hayvanlara. Ayrıca kâr amacıyla, kısa sürede yetişsin diye, büyüme hormonları da veriliyor. Et yediğim zaman sadece et yemiş olmuyorum, bunları da tüketmiş oluyorum. Bu şekilde sağlık konusuna da girmiş olduk.
“Ama gözü var”
Sağlıktan önce evcil hayvanlar konusuna girelim. Evcil hayvanlarınız oldu mu, konuyla ilgili doğrudan bir etkileşim yaşadınız mı, yoksa sadece felsefi ve etik bir duruş mu söz konusu?
Evcil hayvanım yok şimdi ama çocukluğumda değişik hayvanlarım oldu. Ama sadece buradan yola çıkarak böyle bir dava benimsemedim, dediğiniz gibi felsefi, etik, düşünsel bakışlar da önemli. Zaten böyle bir yaşam değişikliği yapabilmek için gerekli olan da böyle bir düşünsel değişikliği yapabilmektir. Psikanalitik bakarsak travmaların etkisinin olduğu da söylenebilir. Çocukluğumu geçirdiğim evin altında kasap vardı. İlk kesimi izlediğim zaman beni çağırdıklarında yerimden kalkamamışım; hayvanları vitrinde asılı görürken, “ama gözü var” gibi şeyler dediğimi hatırlıyorum. Bu tarz şeyler yaşamışlığım var ama bunlar üç aşağı beş yukarı hepimizin yaşadığı şeyler.
Sağlık konusuna değinmiştiniz, bu açıdan neler söyleyebilirsiniz?
Kanımca en sağlıklı beslenme biçimi vegan beslenmedir. Bu konuda referanslarım çok sağlam. Önleyici tıp yapan, toplumsal sorumluluk üstlenen, araştırmalar yapan doktorlar var. Etle ve sütle beslenmenin getirdiği bir takım sağlık sorunları var ve bunlarla yaşayıp ölmeyi öğreniyor insanlar; yaşamın kendisinde bu normalmiş gibi kabullenmeyi öğreniyorlar. Dünyada en önde gelen ölüm nedeni kalp ve damar hastalıkları. Özellikle batı tarzı “fast food” beslenmenin yaygınlaşmasıyla bu hastalıklar giderek artmaya başladı. Sorumlusu da etobur beslenme ve bu giderek farkedilmeye başlandı. Etobur beslenmeyi terketmeseniz bile en azından azaltmanız veya kırmızı et yerine beyaz et yemeniz gibi şeyler öneriliyor. Birçok kanser türü de doğrudan doğruya beslenmemizle ilgili. Örneğin, kolon kanseri çok açık bir şekilde et yemekle ilgili. Etobur hayvanların kalın bağırsakları çok kısa ve et toksik bir şey; çok fazla durmaması gerekiyor burada. İnsanların kalın bağırsağı ise çok uzun ve uzun kalınca toksik etki yapıyor. Sindirim sisteminin iyi çalışması için gereken en önemli unsur da lif ve sadece bitkilerde bulunuyor. Süt ürünleri özellikle süt endüstrisi tarafından kalsiyum kaynağı olarak pazarlanır. Kemik erimesine bir çare olarak sunulur. Oysa fazla protein alındığında sonuç tam tersidir. Protein asidikdir ve alkalin hale getirmek için kemiklerdeki fosfat kullanılır, bu da kemik erimesine yol açar.
“Protein eksikliği olmaz”
Popüler bir bilgi olarak vejetaryen beslenmede protein eksikliğinden bahsedilir. Bu bilginin doğruluk payı nedir?
Kalsiyum, veganlıkla ilgili mitlerden bir tanesi. Protein ise daha büyük bir mit, çok yaygın. İnsanın en büyük gelişim gösterdiği bebeklik döneminde tükettiği anne sütünün protein oranı % 5 dolayında. Beslenmede protein azlığı diye bir sorun yaşamak neredeyse mümkün değil. Tam tahıllı ekmek yeseniz dahi ihtiyacınız olan proteini oradan alabilirsiniz. Bir sorun var ama tam tersine protein azlığından değil fazlalığından kaynaklanan bir sorun bu.
Eğer bu bilimsel verilere sahipsek, bu bilgi akışı ve söylemlerle neden karşılaşıyoruz? Bunda gıda sanayisinin çok büyük etkileri olmalı.
Gerçekten de öyle. Bunun bu kadar yaygın olması bütünüyle et ve süt sanayisinin etkisidir. Özellikle aile şirketlerinin ortadan kalkıp çok-uluslu şirketlerin ortaya çıktığı bu dönemde. Bunların bilgi yayma ve reklamla bilgi dayatma gücü de çok fazla. Bilim insanlarını ve doktorları sürece dahil etme konusunda da çok etkinler. Bu tarz yanlış bilgileri titri olan doktorlardan ve hatta diyetisyenlerden dahi duyabiliyorsunuz ama bilimsel literatüre baktığınızda bu bilgiler açık, ortada.
Etik yaklaşımla ilgili olarak sormak istiyorum. Günlük hayatımızda kullandığımız, belki de tahmin edemeyeceğim sayıda ürün, hayvansal içeriğe sahip. Bu yan ürünleri de kullanmaktan kaçınıyor olmalısınız.
Et de var ot da…
Elimden geldiği kadar kaçınmaya çalışıyorum ancak her zaman kaçınmak mümkün olmuyor. Çünkü içeriği her zaman bilemiyorsunuz. Şeffaflık bunun için de önemli.
Kıbrıs'ta beslenme tarzınıza uygun yemekler bulmakta zorlanıyor musunuz?
Her zaman kolay değil ama aşağı yukarı her mekânda uygun birşeyler yeme imkânım oluyor. Kıbrıs'ta mangal ve et kültürü yaygın ama ot kültürü de bir o kadar yaygın.
Beslenme tarzını bu yönde değiştirmek isteyenler için neler söyleyebilirsiniz?
Genel olarak farkettiğim bir şey, vejetaryen olmaya karar veren insanların, yedikleri gıdalarından et ve süt ürünlerini çıkarıp kalanıyla beslenerek bunu yapmaya çalışmaları. Eğer bu çıkardıklarının yerine geçecek, baklagiller (bakla, fasulye, mercimek vb) gibi gıdaları takviye etmez ve yeme alışkanlıklarını değiştirmezlerse eksik beslenme sorunları olabiliyor. Ayrıca yeterli B12 vitamini almaya özen göstermeleri de gerekli. Bunu vitamin hapları olarak alabilecekleri gibi B12 vitamini eklenmiş soya veya pirinç sütü gibi ürünlerden de alabilirler. Marul gibi koyu yeşil renkli bitkiler de çok iyi kalsiyum kaynaklarıdır.
Vegan beslenme konusunda aşağıdaki kaynaklardan yararlanabilirsiniz:
http//www.pcrm.org (Physicians Committee for Responsible Medicine - Sorumlu Tıp için Doktorlar Komitesi. Sitenin sağlık ve beslenmeyle ilgili bilgileri indirebileceğiniz bir bölümü var).
http: //www.nealbarnard.org (Sağlıklı beslenme ve önleyici tıp konusunda önde gelen isimlerden ve Sorumlu Tıp için Doktorlar Komitesinin kurucusu olan Neal Bernard’ın sitesi).
http//www.drmcdougall.com (Sağlıklı beslenme ve önleyici tıp konusunda önde gelen, belki de en bilinen isimlerden John McDougall’ın sitesi. http//www.drmcdougall.com/free.html bölümünde sağlıklı beslenme konusunda bilgilere ulaşabilirsiniz).
http//www.earthsave.org (Yediklerimiz ile çevre ilişkisi konusunda bilgilenmek için yararlı bir site. Kurucusu John Robbins dondurma imparatorluğunun veliahtı iken bu mirası çevresel, sağlık ve etik gerekçelerle reddetmiş birisi).
http//www.veganizm.blogspot.com (Türkçe bir kaynak. Vegan Kollektif’in oluşumunu da duyuruyor).
http//www.vrv.org/nutshell/vegan.html (İngilizce bir site. Vegan Diets in a Nutshell adlı 2 sayfalık bir broşürü buradan indirebilirsiniz).
http//www.peta.org (People for the Ethical Treatment of Animals sitesi. http//www.peta.org/living/vegetarian-living/vegetarian-101.aspx adresinde vejetaryenliğe giriş bilgileri, http//www.peta.org/living/vegetarian-living/a-vegans-guide-to-good-nutrition.aspx adresinde de kısaca vegan beslenme bilgileri var)