Çok değerli araştırmacı-yazar arkadaşımız Tuncer Bağışkan, geçtiğimiz günlerde, 2012 yılında yaptığı ve arşivinde tutmakta olduğu Tanti’nin Mahallesi’nde yaşayanlarla yapmış olduğu söyleşileri sosyal medya sayfasında yayımladı...
Lefkoşa’nın bölünmesi için çaba harcayan Kıbrıslıtürk “teşkilat”ın adamları tarafından bir tuzak kurularak öldürülen Kostas Kiriaku Konstanti yani bilinen ismiyle “Tanti”, Lefkoşa’da “Tanti’nin Hamamı”nı inşa etmiş ve Aykasiyano yöresindeki bu hamam çevresine işçilere yönelik evcikler inşa ettirmişti. Kendisi de aynı mahallede kalmaktaydı... Tanti’nin öyküsünü yıllar önce bu sayfalarda yayımlamıştık ve torunlarıyla röportajlarımıza da yer vermiştik... 29 Temmuz 1958’de “teşkilat”ın organizesiyle tuzağa düşürülerek öldürülen Tanti’ye ilişkin Tuncer Bağışkan, şöyle yazıyor:
“Haziran 2012 tarihli arşiv kayıtlarıma göre “Tanti’nin Mahallesi” adıyla bilinen mahallenin en eskilerinden Hamamcı Kostas Kiriaku Konstanti’nin 29 Temmuz 1958 tarihinde sabah saat 08.42’de, “Büyük Konstantin” (Constantine the Great) Sokağı’ndaki evinde vurularak öldürülmesiyle ilgili mahalle sakinleriyle söyleşi:
CİHAN ABLA İLE SÖYLEŞİ
Mahallenin emektarlarından olan ve şu anda Tanti’nin öldürüldüğü evde oturan Cihan abla, Tanti’nin öldürülmesini şu şekilde anlatmıştır: “1958 yılında Tanti yine ev kiralarını toplamak için mahalleye gelince, teşkilat adamları tarafından yakalanmış. Hamamın güney bitişiğindeki bahçede bulunan havuzun yanına konan bir sandalyeye oturtulup bağlanmış. O durumda önce kurşunlanmış, sonra da üzerine benzin dökülüp yakılmış. Feryadının yeri göğü inlettiği duyuluyordu.”
NADİRİ ABLA İLE SÖYLEŞİ
Yine mahallenin emektarlarından olan Nadir abla da, “evleri Türk kesiminde kalan Tanti’nin evlerini satmak için 1958’de mahalleye geldiğini, kurşunlandığını ve başına nacak vurulmak suretiyle kafası gövdesinden ayrılarak öldürüldüğünü duyduğunu” bilgimize getirmiştir.
Tanti'nin Hamamı... Foto Tuncer Bağışkan
SİMSAR PEMBE’NİN KIZI FATMA HANIMIN OĞLU MUSTAFA ÖNDER İLE SÖYLEŞİ
Tanti Kosti Kiryagu’nun öldürülmesiyle ilgili olarak Mustafa Önder ile 23.8.2001 tarihinde Kızılbaş’taki evinde yapmış olduğum söyleşi şöyle: “EOKA 1953-1954’de kıpırdayıp bombaları patlayınca Türkler Türk Lisesi, Haydarpaşa ve Yenicami’ye gitmek için o yolu kullandıklarından Rum kızlarına ilişirlerdi... Mahallede bir bahçe ve bahçede de bir kereste deposu vardı. Onu mahallenin çocukları yaktı. Sonra da Aykasyano’ya çıkan yoldaki Rum evleri yakıldı. O zaman Rumların bir kısmı o bölgeden kaçmaya başlayınca boşalan evlere Türkler yerleşmeye başladı. Biz de bu sırada Tanti’nin iki katlı evine taşındık.
Ailemin anlatmasına göre Tanti çok iyi bir insandı. Fakirlere yardımcı olan birisiymiş. Düşene yardım edermiş. Türk-Rum ayırımı yoktu. Fakat oğulları aşırı derecede Rum milliyetçisi çıktı. Taksici olan Theodoros son EOKA B’nin Grivas’tan sonra önde gelen birisiydi. Tabii nedeni belki de babasını bizim öldürmemizdir. 6 Temmuz 1958 tarihinde Kırklar Tekkesi imamı Yusuf Mehmet Hilmi Hoca Rumlar tarafından öldürülmüştü. Bu öldürülen imama karşılık bizim mahalleden Tanti hedef seçildi. Tanti’nin oğulları olan Mavros ve Theodoros da öldürülmek isteniyordu EOKAcı olduklarından; Mavros beyin takımından biriydi. Ancak o gün Tanti’nin vurulması planlanmıştı. Tanti o günlerde, hamamın arkasındaki iki katlı evini satıp paraya çevirmek istiyordu. O gün de bu nedenle evine geleceği teşkilat adamları tarafından biliniyordu.
Bir arkadaşa odaları gösteriyordu. “Bu birinci oda, bu ikinci oda, bu üçüncü oda” dediği zaman, silahı çekip “Bu da dört” diye onu vurup öldürdü. Bu arkadaşımız bilahare adayı terk etti ve İngiltere’den hiç dönmedi. Aykasiyano bölgesindeki evleri de mahallenin çocuklarıyla birlikte yakan bu arkadaşımızın o sırada elleri yanmıştı, elleri o şekilde hep yanık kaldı.”
KATRANCI KAMİL’İN OĞLU İLE SÖYLEŞİ
“O sıralardaTMT’nin önde gelenlerinden A---y abim içi benzin dolu bir Keo Vita şişesi ve yarım da şilin verirdi mahallenin çocuklarına. Onlar da Aykasiyano’daki kereste deposu ile Rum evlerini yaktılardı… Evi yakmak için kağıttan foni yapılır ve bu kağıt foni kapının kilidine konduktan sonra içine dökülen benzin evin içine yayılırdı. Sonra da bu kağıt ateşe verilince yangın çıkardı. O sıralarda duyduğuma göre Tanti evini satmaya geldiydi. Evini alıcı durumuna giren E---N adında bir kişi onu tabancayla vurup öldürdü ve sonra Londra’ya kaçıp bir daha da Kıbrıs’a geri gelmedi… Bölgedeki Rum evlerinin yakılması sırasında bu kişinin elleri yandığından elleri o şekilde hep yanık kaldı. Ben o gün bugündür bunu böyle bilirim.”
Kostas Kiriaku Tanti
(TUNCER BAĞIŞKAN –31 Ekim 2022)
*** DÜNYADA GEÇMİŞLE YÜZLEŞME KONUSUNDA NELER YAPILIYOR?
“Savaş dönemi tecavüze uğramış olanlara yardım amacıyla kurulan CURE örgütü, eşitlik için mücadele ediyor...”
Savaş döneminde Bosna-Hersek’te tecavüze uğramış olan kadınlara yardım maksadıyla kurulan CURE Vakfı, ülkede kadın-erkek eşitliği için mücadele ediyor. Balkan Diskurs’ta Mia Baxley imzasıyla yayımlanan bu örgütün mücadelesiyle ilgili yazıyı, okurlarımız için Türkçeleştirdik. 31 Ekim 2022’de yayımlanan yazıda özetle şöyle deniliyor:
*** Bosna-Hersek’te kadın hakları mücadelesi, son dönemde üstesinden gelinmesi gereken en zor insan hakları konularından biri oldu. Bu, ağırlıkla savaş sonucunda yaşanan yıkım, herkesin etkilenmesi ancak özellikle de kadınların tecavüze uğramaları ve cinsel tacize maruz kalmış olmalarından kaynaklanıyor...
*** Genel kabul gören bir tahmine göre Bosna-Hersek’te 20 bin ile 50 bin kadar kadın savaş döneminde tecavüze uğradı ve bu kadınlar tecavüzler sonucunda yaklaşık 2 bin ile 4 bin çocuk dünyaya getirdiler. Tecavüz sonucu dünyaya gelmiş olan bu çocukların ve de annelerinin yaşadığı travmalar, savaşın üstünden onlarca yıl geçmiş olsa da devam ediyor.
*** Tüm zorluklara karşın, Bosna-Hersek’te cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı kadın hakları için çalışma yapan çeşitli sivil toplum örgütleri var ve bunlar herkes için daha eşit ve daha iyi bir toplum yaratmak için kesintisiz biçimde uğraş veriyorlar... Bu örgütlerden biri de Saraybosna’da bulunan feminist CURE Vakfı’dır – bu vakıt, toplumsal cinsiyet eşitliğini ileri götürmeye çalışıyor ve eğitim, sanat, kültür ve araştırma programları aracılığıyla pozitif sosyal değişimler yaratmayı hedefliyor. CURE, pek çok farklı proje üzerinde çalışıyor...
*** CURE örgütü 2006 yılında kurulmuş ve bir sivil toplum örgütü olarak 2009 yılında kaydedilmiş – CURE Vakfı’nın özelliği, Bosna-Hersek’te kayıtlı tek feminist örgüt olması... Balkan Diskurs’a bir röportaj veren proje asistanı Sabina Lizde, örgütün Bosna-Hersek’te toplum içerisinde önemli bir rol oynadığına dikkat çekiyor. Sabina üç yıldır CURE için çalışıyor ancak gönüllü olarak çalışmaları bundan çok daha eski. Feminist konularda aktivizmi, yaşamış olduğu şiddet nedeniyle CURE’un kendisine yardımcı olması sonucu gerçekleşti ve kendi durumunda olanlara da yardım etmek istiyor. Birkaç yıl önce CURE’un genç kadınlara yönelik düzenlemiş olduğu bir eğitim kampında, yargılama olmayan özgür bir ortamda kendisi gibi deneyimler yaşamış olan kadınlarla birlikte çok şey öğrenmiş...
*** “Benim de bir aile içi şiddet kurbanı olduğumu farkedince, o zaman CURE Vakfı’nda gönüllü olarak çalışmaya başladım...” diyor. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet konusunu ele almış gönüllülük döneminde ve buradaki ekibin bir parçası olmuş...
*** CURE örgütü, basit bir hedefle kurulmuş: Bosna-Hersek’te kadınlara yönelik güvenli bir alan yaratarak kendilerini etkileyen konular hakkında konuşabilmelerini sağlamak... Savaştan önce de, savaştan sonra da, savaş esnasında da cinsel şiddetin hakim olduğu Bosna-Hersek’te boşlukları doldurmak üzere ortaya çıkmış CURE örgütü. CURE örgütünü de bir vizyon sahibi olan altı kadın kurmuş, gerçek bir taban örgütü yaratmak üzere harekete geçmişler... “Bu örgütün kurucuları, kadınların bir araya gelebileceği, konuşabileceği, bugün var olan normlara karşı mücadele edebilecekleri bir alan yarattılar” diyor Sabina. Aslında bu grubun bir destek grubu olması öngörülmemiş – yalnızca kadınların başka kadınlarla birlikte olup anlattıklarına ve düşüncelerine saygı gösterileceği ve kendileri için önemli olan konularda özgürce konuşabilecekleri bir alan yaratmakmış maksat.
*** Sabina’ya göre CURE’un doldurduğu boşluklar, hem toplumsal, hem de idari boşluklar olmuş... “Savaştan sonra kadınlara yönelik tek bir siyasi parti vardı, o da artık yoktur. Herhangi bir hükümet dışı örgütlenme yoktu kadınlara yönelik, yavaş yavaş sayı 20 kadına, sonra 50-60 kadına çıktı ve sonra da Kadınlar Ağı’nın parçası olduk” diye anlatıyor Sabina. “Kadınlar Ağı” yani “Zenska Mreza”, Bosna-Hersek’te birbirlerinin misyonlarını ve vizyonlarını destekleyen neredeyse tüm kadın örgütlerini bir araya getiren bir platform...
*** CURE, oldukça mütevazi köklere sahip olsa da, başlangıçta yalnız değilmiş... 1991 yılında kurulan “Women in Black” yani “Siyahlı Kadınlar” feminist ve savaş karşıtı örgütü, aynı zamanda Bosna-Hersek’te ve tüm Balkanlar’da uğraş veriyordu Bosna savaşı esnasında yaşanmış tecavüzler ve tecavüz sonucu hamile kalanlarla ilgili olarak...
*** “Aslına bakılacak olursa, CURE’un kurucularından biri de ‘Siyahlı Kadınlar’ üyesiydi ve hala üyesidir – yani onlar da CURE’un yaratılmasında önemli bir rol oynadılar” diyor Sabina.
*** “Women in Black” yani “Siyahlı Kadınlar”, uğradıkları şiddete karşın kendi seslerini bulabilmeleri için Bosnalı kadınlara yardım etmeye çalışmış... Yaptıkları araştırmalar sonucunda Bosnalı kadınlar hem kendi toplumlarında, hem de ülke çapında başka kadınların neler yaşadığını öğrenebilmişler.
*** Sabina, CURE’un aile içi şiddet ve tecavüz kurbanlarını, kurban olarak göstermekten çok amaçlarının savaş esnasında kadınların nasıl hayatta kalmış olduğunu ve günümüz Bosnalı kadınların hayatta kalıp yaşadıklarına karşın umuda nasıl sarılacaklarını öne çıkarmak olduğunu aktarıyor. Son 30 senedir Bosnalı kadınlar kendi kaderleri için bir duruş sergilemişler ve gerek CURE, gerekse bölgeden diğer kadın örgütleri, anlatıları yeniden kaleme almaya karar vermişler...
*** “Bizler savaş dönemi işlenmiş olan suçlarla anılmak istemiyoruz” diyor Sabina. “Bizler Bosna’dan kadınlar için başka bir imaj yaratmak istiyoruz... O suçların bizi tanımlamasını istemiyoruz...”
*** CURE’un misyonu son derece yerelleştirilmiş vaziyette – Bosnalı kadınların ihtiyaçlarını ele alıyorlar... “Yurdumuzda başetmemiz gereken pek çok sorun vardır” diye anlatıyor Sabina. Tüm dünyada kendi özgürlükleri için mücadele eden benzer feminist aktivistlerin mücadelelerine sempati duyduklarını anlatıyor Sabina ve “Global düzeyde her tür kadın mücadelesine destek mesajlarını her zaman gönderiyoruz” diye konuşuyor.
*** Röportajımızın sonunda Sabina, güçlü bir destek mesajı veriyor: “Mücadelenin ne olduğunu biliyoruz, özellikle hükümete karşı ve kendi temel insan haklarınız için, sağlık sistemi içerisinde kendi haklarınız için... Bunlar için mücadele etmeyi sürdürmeliyiz... Gücümüz kendi içimizdedir. Çok güçlü varlıklarız ve istediğimiz herşeyi de yapabiliriz...”
(BALKAN DISKURS’ta 31.10.2022’de Mia Baxley imzasıyla yayımlanan yazıyı özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).