Turgay Deniz: Kamu kaynakları verimli kullanılmadı, kara gün için birikim yapılmadı

“Çok zor günler geçti, zorluklar halen devam ediyor. Bunun başlıca nedeni kamu kaynaklarının  verimli kullanılmaması ve kara günler için birikim yapmamasıdır.”

 “Tüm vergi yasaları gözden geçirilerek vergide adaleti sağlayacak, haksız rekabeti önleyecek düzenlemeler yapılmalıdır”

“Kayıt dışı ekonomi ülkemizdeki istisnasız her kesimi etkileyen bir sorundur.”

“İstikrar için siyasi değişiklikler kadar kamu reformu, kamu kaynaklarının partizanca kullanılmasının önlenmesi ve vergi reformu gibi reformların da yapılması gerekir.”

Fayka Arseven KİŞİ

Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) Başkanı Turgay Deniz, pandemi süresince işletmelerin zor zamanlar geçirdiğine dikkat çekerek, “çok zor günler geçti, zorluklar halen devam ediyor. Bunun başlıca nedeni kamu kaynaklarının verimli kullanılmaması ve kara günler için birikim yapılmamasıdır” açıklamasında bulundu.

Deniz “yıllardan beri alınmayan önlemler ve gerçekleştirilmeyen yapısal dönüşümler, kamuyu ekonomi üzerinde ciddi bir yük haline getirmiştir. Bu yapı KKTC'nin salgına karşı zayıf kalmasının da başlıca nedeni olmuştur” dedi.

Deniz, işletmeler üzerindeki vergi ve bürokratik yüklerin de yüksek olduğuna değinerek,  “özel sektör 2019 seviyesine bile gelmemişken üzerindeki yüklerin artması pek çok işyerinin kapanmasına neden olabilir” uyarısında bulundu.

Kayıt dışılığında önemli bir sorun olduğuna dikkat çeken Deniz, “Kayıt dışı ekonomi ülkemizdeki istisnasız her kesimi etkileyen bir sorundur”dedi.Bu hafta KTTO Başkanı Turgay Deniz ile iş dünyasında yaşanan sıkıntıları konuştuk. 

  • YENİDÜZEN: 2 yıla yakındır pandemi koşullarındayız. Ülke ekonomisi büyük yaralar aldı. Nasıl bir dönemdi sizler için?
  • Turgay DENİZ: Tek kelimeyle çok zor bir dönemdi. Sürekli olarak işletmelerimizi ve çalışanlarımızı korumamız gerektiğini vurguladım. Devlet olanaklarının en azından bir kısmının bu amaçla kullanılmasını istedim.
    Tek kelimeyle çok zor bir dönemdi. Sürekli olarak işletmelerimizi ve çalışanlarımızı korumamız gerektiğini vurguladım. Devlet olanaklarının en azından bir kısmının bu amaçla kullanılmasını istedim.
    Aslında işletmeler ve çalışanlar diye ayırmak da gereksizdir. Ama kendimizi anlatmak için böyle bir ifade kullanmak zorunda kaldık. Çalışanlar olmazsa işletmeler de olmaz. İş yerlerinin kapalı olduğu veya açık oldukları halde çalışmadıkları koşullardan geçtik. Bu koşullarda çalışanlarımıza maaş ödemek çok zordu tabi… Normal koşullarda bile çalışanlarını ödemekte zorlanan yüzlerce işletmemiz var. Bunların ciro yapmadan, çalışmadan maaş ödemesi mümkün değildir. Şimdi öğreniyoruz ki pek çok işletme çalışanlarını borçlanarak ödemiştir.
    Salgın koşullarında çalışanlarınızı işten çıkarmayı düşünemezsiniz. Nereye gidecekler? Yeni bir iş bulmaları imkansızken insanları sokağa atamazsınız. Kimimiz borçlandı, kimimiz nesi varsa bunun için harcadı. İşletmelerin borçları yüzde 50 oranında artmıştır.
    Üstelik henüz salgın sonuçlanmış değildir. Sağlık açısından sonuçlanmadığı gibi ekonomik açıdan da sonuçlanmış değildir. İşletmemiz hala daha eski seviyelerine gelmedi.
    Çalışanlar yine zor durumda ama işletmeler çalışanlarını korumakta yine zorlanıyor. Devletin bu amaçla kullanması gereken fonları olmalıydı. Sosyal Sigorta Fonu daha güçlü olmalı ve çalışanlara yani normal zamanda kendine prim yatıran insanlara yardımcı olmalıydı. Olmadı, olamadı. Neden olmadığını değerlendirmek gerekiyor.
    Devletin kendisinin daha başka kaynakları harekete geçirmesi gerekirdi. Devlet özel sektör işletmelerine ve çalışanlarına ciddi bir kaynak aktarmadı. Şimdi borçlanma limitinin dolduğu söyleniyor.
    Çok zor günler geçti, zorluklar halen devam ediyor. Bunun başlıca nedeni kamu kaynaklarının verimli kullanılmaması ve kara günler için birikim yapılmamasıdır.
    Yıllardan beri alınmayan önlemler ve gerçekleştirilmeyen yapısal dönüşümler, kamuyu ekonomi üzerinde ciddi bir yük haline getirmiştir. Bu yapı KKTC'nin salgına karşı zayıf kalmasının da başlıca nedeni olmuştur.
    İşletmeler üzerindeki vergi ve bürokratik yükler de yüksektir. Özel sektör 2019 seviyesine bile gelmemişken üzerindeki yüklerin artması pek çok işyerinin kapanmasına neden olabilir.
    Ada ekonomisiyiz ve eğitim ile turizm gelirleri önemli oranda gerilemişti. İnşaat sektöründe yaşanan durağanlık da tüm sektörleri etkilemiştir.
     
  • YENİDÜZEN: Kayıt dışı ekonomi ile ülkenin kayıpları nedir? Neden kayıt altına alınamıyor?
  • Turgay DENİZ: Kayıt dışı ekonomi dediğimiz zaman bunu çok daha somut ifade etmek zorundayız. Odamız, bu konuda çok ciddi araştırma yapmıştır.
    Kayıt dışılığın daha fazla tamamen kayıt dışı olan, beyan vermeyen, şirketleşmemiş veya kurumsallaşmamış olanlardan kaynaklandığını tespit etmiştir.
    Bu gayet anlaşılır ve günlük hayatta gözlemleyebileceğimiz bir olgudur. İşletmelerimiz artık her şeyini bilgisayar ortamında toplamak, kontrol etmek ve işini bilgisayar ortamından sağladığı verilere göre yönetmek zorundadır. Artık elle stok sayma devri geçti. Bunun için de kayıtlı çalışmak zorundadır. Önce bunu bilmemiz gerekiyor.
    Etkin bir denetim mekanizması, E- Devlet çalışmalarının tamamlanması, işlem sayı ve sürelerinin kısaltılması ile işlemlerde bilgisayar ve iletişim teknolojisinin etkin olarak kullanılması önem arz etmektedir .
    Kayıt dışı ekonomi ülkemizdeki istisnasız her kesimi etkileyen bir sorundur. Kayıt altında olan, vergilerini düzenli ödeyen, sayısız istihdam yaratan işletmelerimiz kayıt dışı ekonominin yarattığı haksız rekabetten yine en fazla etkilenen kesimler arasında yer almaktadır..    

“Vergi Reformu mutlaka olmalı”

  • YENİDÜZEN: Vergi reformu dönem dönem dile getirilse de somut adımlar atılamıyor. Biliyoruz ki kamu maliyesinin önemli bir kısmı da özel sektörden alınan vergilerden saglaniyor. Nasıl bir vergi sistemi beklentiniz var?
  • Turgay DENİZ: İş dünyası da bir vergi reformunun gerekliliğini hissediyor aslında.
    Bunun için ülke gerçeklerine uygun, ekonomiyi bir bütün olarak canlandıracak, gerek emeği ile çalışmayı gerekse elinde-avucunda olanı sermaye olarak kullanmayı teşvik edecek bir sistem yaratmak gerekir.
    Tüm vergi yasaları gözden geçirilerek vergide adaleti sağlayacak, haksız rekabeti önleyecek düzenlemeler yapılmalıdır. Örneğin yüksek enflasyon dönemlerinde, yapılmamış satışlardan elde edilmemiş gelirler, stok değerleri yükseldi diye vergilendiriliyor. Birikiminizi korumak için bankadan döviz olarak tutuğunuz kaynaklar vergilendiriliyor.İşletmeler küçülmeye zorlanıyor. İş yapma şevki kırılıyor.
    Enflasyon muhasebesi uygulamasına geçilmelidir.
    Emeğin vergi yükünün de azaltılması gerekir ki, daha çok çalışmak daha iyi iş çıkaracak şekilde çalışmaya teşvik edilsin. İnsanlar çalışarak da olsa en azından çoluk-çocuklarını geçindirebilsin.
     
  • YENİDÜZEN: Önümüzde yine bir seçim süreci... 5 yıllık programlar yine açıklanacak. Ancak hükümetlerin ömürleri en çok 1.5 yıl oluyor. Bu konudaki önerileriniz nedir?
  • Turgay DENİZ: Elbette biz de seçim yasası konusunda düşünüyoruz. Oy kullanmanın kolaylaştırılmasını, seçimlere katılım oranın yükselmesini isteriz. Parlamentoda daha istikrarlı bir yapı olmasını, hükümetlerin tam bir dönem süresince görevde kalmasını, ihtiyacımız olan yasal düzenlemelerin veya hükümet uygulamalarının kesintisiz olarak gündemde kalmasını ve gerçekleştirilmesini arzu ederiz. Bütün bunların demokratik bir ortamda halkın verdiği oyları alan hükümet tarafından yapılmasını da isteriz. Bunun için siyasi liderlerimizi veya partilerimizin bir araya gelerek gerekli reformları yapması gerekir. İstikrar için siyasi değişiklikler kadar kamu reformu, kamu kaynaklarının partizanca kullanılmasının önlenmesi ve yukarıda aktardığımız vergi reformu gibi reformların da yapılması gerekir.

 

Röportaj Haberleri