Hatırlanacağı üzere önceki gün Cumhurbaşkanlığı’nda siyasi parti liderleri ile gerçekleştirilen toplantı sonrası konuşan CTP-BG Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, önemli bir zirvenin arifesinde olunduğunu, basından takip ettikleri kadarıyla ve toplantıda aldıkları bilgiler ışığında önemli tartışmalar olacağının ortada olduğunu söylemişti.
CTP-BG olarak Cumhurbaşkanı’nı davet etmelerine rağmen Meclis’e gelerek olayı tartışmadığını kaydederek bunu eleştiren Yorgancıoğlu, “Bu büyük bir eksiklik. Bunu doğru bulmadığımızı da kendilerine ifade ettik” demişti.
Toplantıda parti ekiplerinin daha kalabalık olması gerekirken sadece başkanların çağrılmasını da eleştiren Yorgancıoğlu şöyle devam etmişti:
“Görüşmelerle ilgili bizim tavrımız şudur. Biz, Türk tarafının her zaman Kıbrıs sorununun çözülmesi adına daha önde olması gerektiğini düşünüyoruz. Üretken bir yaklaşımla öneri üretip masaya koyması gerektiğini düşünüyoruz. Yalnızca çapraz oy tartışılıyor. Basında çapraz oyun geriye çekildiği ve buna karşılık da Rum tarafının dönüşümlü başkanlığı masadan çektiği söyleniyor.
Bizim için doğru olan; Kıbrıs Türk tarafı geçmişte ‘Ocak paketi’ olarak bilinen ve çapraz oyu da içeren bir bütün paket masaya koydu. Bu paketle o dönemde kilitlenen sorunların üstesinden gelinmiş ve görüşmelerde ilerleme sağlanmıştır. Bu paket bütün olarak yeniden Türk tarafı olarak masaya konmalı. Eğer Kıbrıs sorununun çözümünü istiyorsak gelişen olaylar karşısında uluslararası camianın Kıbrıs Türk tarafını geçmişte olduğu gibi suçlu sandalyesine oturtmasını istemiyorsak bu konuda ısrarlı olmalıyız.”
PROJE ÜRETİLMELİ
Rum tarafının petrolle ilgili tavırlarını kabul etmediklerini daha önce de açıkladıklarını kaydeden Yorgancıoğlu, bunun görüşmelere olumsuz yansıması olacağını tekrarlamış.
New York’ta farklı bir görüşme sistemi olacağını belirten Yorgancıoğlu, Türk tarafının görüşmecisi olan Cumhurbaşkanı’nın ve Türk tarafının, BM Genel Sekreteri’nin değerlendirmesinde eleştirilen taraf olmaması gerektiğini vurgulamışı.
Yorgancıoğlu, CTP-BG olarak iki tarafın da eleştirilmesini bir avantaj olarak görmediğini, plan ve proje üreterek sürecin önünü açacak bir girişim içinde olunması gerektiği söylemişti.