Türk Yıldızları

Zeki Kayalp

SON NOKTA

DTB-MTG maçını sahada canlı izlemiş olmasam, yazılan, çizilen ve yorumlanan herşeye inanacaktım.

Kıbrıs Türk liginin şampiyonluk parolasıyla yola çıkan iki takımının oynadığı futbol, kör dövüşünün ötesine geçemedi. Tabi bizdeki “kör dövüşü” mücadeleyle eş anlamlı olduğu için alan memnun satan memnun olur. İyi ki, maçın ikinci devresi kutlamalar sebebiyle Türk Yıldızları Girne semalarında gösteri yapıyordu da bir nebze olsun futboldan uzaklaşıp, konsantremizi göklere çevirmişiz.
İki teknik adama tavsiyemdir: Gitsinler BRT’ye. Alsınlar maçın kasetini. 90 dakika boyunca 5 pas arka arkaya yapmışlarsa, (küfretsinler!) bana. Ancak ne hikmetse her canlı yayına bağlanan sanki de Barcelona veya Real Madrid’in teknik adamıymış gibi atıp tutuyor.
Kıbrıs Türk futbolu taktiksel olarak günümüz futbolunun çok uzağındadır. Sistem denilen uygulama sadece beyaz tahtada yazılıdır. Düşüne bilir misiniz? Maç başladı bitti, uzaktan atılan şut sayısı 2 bilemediniz 3. Kalabalık savunma anlayışı her iki takımın oyuncularının teknik adamları tarafından beyinlere işletilmiş. Oynama ve oynatma en büyük taktik. Top nerede olursa olsun 4 savunma adamı çakılı kendi sahasında. Çimleri tutan oyuncular cabası. Hade onu da geçtik. 90 dakika boyunca bir kanat organizasyonu yapılmaz mı yahu? Malesef onu da görmedik. Ha, DTB’yi daha arzulu ve istekliydi derseniz, yüzde yüz katılırım. Zaten günümüz Kıbrıs Türk futbolunda teknik anlayış eşittir arzulu futbol. Ancak söz konuşmaya geldiğinde mangalda kül bırakmıyoruz.
Maçın özeti: Havada Türk Yıldızları’nın muhteşem gösterisi sırasında, çimde kör dövüşü yapan iki takımın yedek kulübesi zengin olanı maçı kazanmıştır. Gerisi faso fiso ve yalandır. 

***

Kendimizi kandırmak
Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu Avrupa’dan takım satın alıp, dünyaya açılmak istiyormuş. Sebebi de iyi gitmeyen KOP ilişkilerinde blöf yapmak. Yıllardır kendi kendimizi kandırmamız yetmemiş gibi başkalarını da kandırmak istiyoruz. YDÜ kadın basketbol ihracatından sonra futbolu da ihraç edip bu işi tamamlayalım. Belki daha sonra voleybol ve hentbol gelir.
Futbolu olmayan bir ülke, kendi iç dinamiklerini doğru dürüst hayata geçiremeyip futbolu dışarda ararsa, futbolun nasıl yönetildiğini on kez düşünmelisiniz. Öyle bina yapmakla, sağa sola tehdit savurmakla, kanka ilişkileriyle futbol yönetilir diyorsanız, kendi kendinizi kandırmış olursunuz.
Hadi gidip takım satın alalım dediğiniz an, Kıbrıs Türk futbolunun bağzına ipi geçirdiniz demektir.  Ganimet kültürüyle büyüdüğümüz için çok paramız da var ya, herşeyi mamur ettiğimiz gibi, Avrupa futbolunu da beceririz. Ne de olsa alt yapılarımız, sahalarımız, kulüplerimiz, mali kriterlerimiz kısacası futbolun tüm aktörleri dört dörtlük, alalım bir de takım ve futbolun içine edelim. 
Önerimdir; Serdar Denktaş’ı da alacağımız takıma başkan yapalım. En azından 32 yıldır tanıtamadığı KKTC’yi futbol sayesinde tanıtır ve gençlerimizin önünü açar. Hasan Sertoğlu da Asbaşkan olur. Böylece UEFA ve FIFA’ya bir adım daha yaklaşırız. Belki o da hedefini büyütür ve Lefkoşa Belediye Başkanlığı’nı düşünmeyip FIFA veya UEFA başkanlığını hayal eder. Hatta kendi ligimizde oynanacak maçlarda piyango çekilişi yapıp Avrupa’da satın alacağımız takımın maçlarına her hafta 5-10 taraftar göndeririz. Böylece Kıbrıs Türk futbolu, geçmişteki gibi arzulanan noktaya gelir.
Siz zannederseniz ki profesyonellik  garagözlükle eş anlamlıdır, daha  çooooook yanılırsınız sayın Sertoğlu.