Dış Faktörlerin Kıbrıs sorununda etkili olduğu bir gerçektir. Günümüzde, bölgede meydana gelen çelişki ve ilişkiler toplamı, çok değişken konumlanışları getiriyor.
Özellikle Suriye ve Irak'taki gelişmelere bağlantılı yeni konumlanışlar gelişiyor.
Rusya ve Türkiye arasında doğan gerilim, Türkiye'nin iki önemli sorun bloğunda hareket yarattı.
Bunlardan biri Türkiye - AB ilişkileridir, diğeri ile Türkiye- İsrail ilişkileridir.
Her ikisinde de Rusya ile doğan gerilimden sonra, sorunları başka bir düzleme taşıma ve çözüme kavuşturmaya dönük gelişmeler yaşanıyor.
Her ikisinde meydana gelen bu hareketlilik, Kıbrıs sorunun çözüm sürecine pozitif etki yaratacak.
Türkiye- AB ilişkilerinde oluşan soğuma, şimdi yerini sıcak ilişkiye bırakıyor.
AB Müzakere sürecinde, 17. Fasıl'ın açılması çok önemli bir ilk adımdır. Şimdi Türkiye'nin AB Bakanı Sayın Bozkır'a sözü bırakalım.
"Kıbrıs sorunu çözüme doğru gidiyor. Sorunun çözüme kavuşmasının ardından Konsey kararı ile askıya alınmış 8 Fasıl ile Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin beyanı ile askıya alınmış 5 Fasıl açılabilir, bütün fasıllar da kapanabilir" dedi.
Üstelik Sayın Bozkır, Kıbrıs'ta iki liderin pek çok tabuyu ele aldığı ve çözüme doğru gelişme olduğunu ifade etti. Bunu da büyük bir istekle dile getirdi. Üstelik Türkiye'nin AB üyelik hedefine dönük de çok istekli ve umutlu mesajlar verdi.
İSRAİL
Bu arada İsrail ile Türkiye arasında da son Rusya gerginliğinden sonra gelişen olumlu ve sıcak gelişmeler de var. Bunun da Kıbrıs sorununda çözümü itekleyecek bir unsur olduğu da çok açıktır.
Çünkü esas olan İsrail gazının, Kıbrıs üzerinden Anadolu'ya bağlanmasıdır. Bu Türkiye - İsrail arasında oluşan gerginlik nedeni ile tıkanmıştı. İsrail,"KC" arasında bağ, Türkiye karşıtlığında gelişmişti.
Bu ayni zamanda, Mısır'la Türkiye arasında oluşan olumsuz gelişmeler nedeni ile üç ülkenin Türkiye karşıtlığında bir bloklaşmasına da yol açmıştı.
Bakın, eğer İsrail ve Türkiye arasında ilk adımları atılmaya başlanan olumlu gelişmeler ilerlerse, bunun arkasından Türkiye'nin Mısır'la oluşan siyasi gerginliğinin azalması da gündeme gelecektir.
Böylece Doğu Akdeniz gazlarının Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan üzerinden Avrupa'ya aktarılması yolu gelişecektir.
İşte bu gelişmeler Kıbrıs sorununun çözüm sürecini itekleyen, son derece önemli unsurlardır.
AB ve BAŞLIKLAR
Bu gelişmeler üzerine Güney Kıbrıs'ta, "AB neden 17. Faslı açtı " diye bağnazlar, gürültü çıkarttı ve bununla Sayın Anastasiadis'i baskı altına almaya çalıştılar...
Sayın Anastasiadis bu baskılar üzerine, "KC" olarak bloke ettikleri beş faslın, Kıbrıs sorununda gelişme olmazsa açılmayacağından söz etti.
Evet, bu gerçek Kıbrıs Rum tarafı için çözüm sürecinde ciddi bir avantajdır. Çünkü çözüm olmadan gerçekleşen AB üyeliği ile Türkiye'yi bu süreçte zorlamak için, bu imkana bu açıdan kullandılar. Buna sahip oldular.
Türkiye'nin AB üyelik müzakeresindeki beş başlığı, kendileri bloke etti. Konseyin bloke ettiği 8 başlığında taraflarından da biri oldular.
Ancak dünyada gelişen yeni süreçte, bu olanak ayni zamanda öyle, dar milliyetçi retçilikle ısrarla korunabilecek bir olgu da değildir. Sayın Anastasiadis bunun bilinci içindedir. Bu yüzden 17. Faslın açılmasını tepki ile karşılamadı. 5 başlık içinde yapıcı mesajlar vermeye çalıştı.
Eğer bu yolu tutmazsa bu avantajın kendilerini büyük güçlerle çok çelişkiye düşüreceğinin bilincindedir.
Bu yüzden, çözüm sürecinde, şimdi bu beş faslın üzerindeki blokajlardan geri adım atmak için Kıbrıs sorununun çözümünde, maksimum fayda elde etmeye uğraşacaktır.
Yani elindeki kozu çözüm için, ama kendine göre de daha da avantaj elde etmek için kullanmayı demeyecektir.
Kıbrıs Türk Tarafı ise bu sürecin içinde değildir.
Yani Güney'in bu ciddi avantajına sahip değildir. Çünkü AB ve BM dahil tüm uluslararası oluşumlarda görünür değildir.
İşte bu nedenle bu konuyu kendimiz açısından çok sağlıklı ele almak gerekir.
Çünkü konu, günümüz koşullarında öyle bir hızla gelişmektedir ki ister istemez, KR Tarafı ile Türkiye'nin doğrudan meşveretleşebileceği bir zemine de gidebilir.
Bunun için bu meseleyi ele alırken, Türkiye'nin günümüzde çok hızla, bölgeye dair gelişen ihtiyaçlarına ve beklentilerine de ters düşmeden, Kıbrıs sorununun çözümüne dönük en büyük yaratıcı devinimi göstermemiz gerekir.
Yoksa bugün olduğu gibi tüm bu yanları göz ardı ederek, yalnızca mülkiyet başlığında ve bunun bencilliği içinde olaya yaklaşırsak, gelişmeler bize rağmen şekillenecektir. Bizde arkadan bakan olacağız.
Bu nedenle meydana gelen bu gelişmelerin içinde, büyük çıkarların oluşturacağı yüksek basınçla, resmen sürüklenen oluruz.
Bu yüzden bu süreçte, bence, başka bazı şeyleri de konuşur olmamız gerekir. Örneğin, bu beş başlığın açılması için dün Güneyin öne sürdüğü ve KC'i Antlaşmasının Türkiye tarafından kabul edilmesini artık konuşur olmamız gerekir. Bunu bu aşamada başka şeylerle birlikte ele almalıyız.
Evet, Türkiye, "KC" Limanlarından hareket eden gemilere limanlarını, uçaklara hava sahasını açsın. Buna karşılık Kıbrıs'ta iki taraf arasında, serbest ticaret ve ortak ekonomik faaliyet oluşsun.
İster Kuzeyden, isterse Güneyden girsin veya çıksın, tüm malların serbest dolaşımını gündeme alalım.
Evet, bu makale sınırları içinde bunu düşündüm. Dahası da olabilir. Ama olmaması gereken nokta şudur.
Türkiye'nin bloke edilen bu beş başlığın açılması sürecinde, bizim, inisiyatifsiz ve yapıcı öneriden uzak
durmamız. Olmaması gereken bu...
Evet, Güney çok önemli bir avantaja sahiptir. Ama unutmayalım ki sorunun çözümünün diğer tarafı da KT Tarafıdır. Yani sorunun çözümü için iş içinde olması gereken bir tarafız.
İşte bu gerçeği karşın, biz, eğer, retçi, kuşkucu ve seyirci olma pasifimi ile davranarak, bu süreçte işlevsiz kalırsak; bu büyük hareketlenmenin yol açtığı siyasi selde, dümensiz, küreksiz sürüklenen olmamız kaçınılmaz olur...